Sinsi bulut

Mormon diyarındaki Karı-Koca adlı (bebeklerin seks oyuncakları arasında serbestçe dolaşabildiği ve sloganı "Kaliteli, zevkli ve konforlu" olan) kadın iç çamaşırı mağazasında kimsenin haberi yoktu.

Mormon diyarındaki Karı-Koca adlı (bebeklerin seks oyuncakları arasında serbestçe dolaşabildiği ve sloganı "Kaliteli, zevkli ve konforlu" olan) kadın iç çamaşırı mağazasında kimsenin haberi yoktu.

bulutYolun karşısındaki Allami tütün ürünleri dükkânında bundan rahatsızdılar. Yolun aşağısındaki büfede sandviç hazırlayan genç adam da, Amerikalıların özel hayatına devletin tecavüz etmesinden ve kendi halindeki Mormon cemaatinin buna ses çıkarmamasından yakınıyordu. Küçük toplulukların, bozkır çalılarının ve çokeşliliğe izin veren birkaç tarikattan birinin olduğu bu vadi, Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) 2 milyar dolarlık, 100 bin metrekarelik yeni ve gizli veri merkezinden çok dükkanlara karşı tavır alıyor gibi (burada bir Kapuccino kafe, Maverik adında bir market ve bir Pikasso matbaası var). Bluffdale Belediye Başkanı Mark Reid'in The New York Times'tan Michael Schmidt'e dediğine göre, yeni iş imkânları doğacak diye kasabada bir heyecan yaşanmış, ama veri analistlerinin çoğu başka yerden gelince umutlar suya düşmüş. İyi işler "lüks" kulübeleri olan güvenlik köpeklerine verilmiş. "Kimseyle ilişki kurmuyorlar, kimsenin buraya gelmesine izin vermiyorlar. Sanki burada hiç yoklar. IBM olsa en azından toplu etkinliklere katılır ve stantlara sponsor olurdu" diyor Reid. Geçen ay Senato İstihbarat Komitesi'nin Washington'daki bir toplantısında Coloradolu Demokrat Senatör Mark Udall, Amerika'daki telefon kayıtlarının ayrımsızca toplanıp toplanmadığı konusunda, ajansın başında bulunan General Keith Alexander'i sıkıştırmaya çalışmıştı. Alexander da, "Tüm telefon kayıtlarının bir kasaya konması ve ülke ihtiyaç duyduğunda bunların araştırılmasının ülkenin çıkarına olduğuna inanıyorum, evet" demişti. Oysa geçen yıl, Bluffdale'deki merkezde Amer ika l ı lara ait verilerin mi tutulacağı sorulduğunda Alexander, "Hayır, ABD'li yurttaşlara ait bilgileri saklamıyoruz" demiş ve "tüm e-postalara el konulacağı" haberlerinin "gerçek dışı" olduğunu eklemişti. Oregon'lu Demokrat Senatör Ron Wyden'ın bana söylediği gibi, "Alexander, kamuoyuna toplamadığını söylediği bilgileri bir kasaya koyuyor. Böyle bir durumla karşı karşıyayız". "İç gözetimle ilgili bir şeyi kamuoyuna kaç kere tekrar ettikten sonra gizlice onun tam tersini yapmanın hiçbir sakıncası olmadığını sanıyorlar" diyen Wyden, Alexander'a, cep telefonu konum bi lgi lerini toplayıp toplamadıklarını da sormuştu. Ajansın reforma açık olmasından şüphe eden senatör, "Aynı şarabı yeni şişelere koyuyorlar, hepsi bu" diyor. Alexander'sa, ajansın haddini aştığı ("milli bir hazineden çok bir başıbozuk gibi" davrandığı) yolundaki haberlerin "aşırı duygusal" olduğuna dair ailelerini temin etmeleri için personeline bir yazı gönderdi. Oysa ajansın başmüfettişi, Eylül'de, personelin özel i l işki lere burunlarını soktuklarına ilişkin on kadar örnek olduğunu kabul etmişti. Dağların gölgesinde dağ gibi veriyi sessizce içine çekmeye başlayan ve adına Bluffdale denen dipsiz kuyu, tam bir kapalı kutu. Dört basık yapıdan oluşan bu çirkin binalar topluluğu, Ulusal Güvenlik Ajansı'nın en özel hayatlarımıza amansızca uzanmasının tekinsiz bir simgesi. Buluttaki veri lerin somutlaşmasını yakından görmek için arabamı Ulusal Muhafızlar'ın Utah'taki Camp Williams Üssü'ne sürdüm. Terabaytları unutun. Hatta hesaplara göre, insanlığın başından beri toplanmış tüm bilgileri aldığı söylenen birkaç eksabaytı da unutun. "Bilmece Sarayı" dediği ajansın gücünü kitaplaştıran James Bamford, Wired dergisinde, Utah'taki Babil Kulesi'nin belki de bir yottabaytlık bir kapasitesi olduğunu yazıyordu. Bu da bir septilyon bayta, yani 500 kentilyon (500.000.000.000.000.000.000) sayfalık metne eşit. Bamford'un (telefon konuşmamızın Bluffdale'deki bilgisayarlarca şüphesiz kayda alındığına dikkat çekerek) bana dediğine göre, "Buna NSA'nın harici sabit diski diyebiliriz. Burası dünyada hiçbir yerin saklamadığı kadar çok gizli bilgiyi saklıyor". Bamford, Ulusal Güvenlik Ajansı'nın bir zamanlar "nükleer silahlarla bizi havaya uçurmaması için Sovyetler Birliği'ni izlediğini", ama sonra bilgiyi "yığdıkça yığan ve bize hiçbir fayda getirmeyen" bir kuruma dönüştüğüne inanıyor. "11 Eylül gibi birçok terör saldırısını CNN'den izlediler. En ufak bir fikirleri bile yoktu. Elektronik samanlığa saman eklendikçe içindeki iğneyi bulmak daha da zorlaşıyor". Bamford, Amerika'nın teröre karşı teyakkuz halinden sıyrılması ve ulusal istihbarat şefi James Clapper'ın başkandan azar bile işitmeksizin Kongre'ye yalan söyleyebilmesinden endişe etmesi gerektiğine inanıyor. Fakat Bamford da, Wyden da umutsuz değil. Nitekim Wyden, izleme izinlerini denetleyen Dış İstihbarat İzleme Mahkemesi'ni (FISA) kast ederek "Altı ay önce berberde birinin bana FISA hakkında soru soracağını söyleselerdi buna inanmazdım" diyor. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:07 Ekim 2013Yayınlanma Tarihi:09 Ekim 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.