Çocuk ve Oyun

Oyunun tanımı konusunda eski zamanlardan  beri çeşitli görüşler öne sürülmüştür. Tüm bu görüşlerin ortak yönü, büyük düşünür Montaigne’nin belirttiği gibi, “Çocukların oyunu oyun değil, onların en ciddi uğraşıdır” şeklinde özetlenebilir.

Çağdaş bir yaklaşımla oyun, çocuğun kendi kendini ifade ettiği, yeteneklerini  fark ettiği, yaratıcı potansiyelini kullanabildiği, dil, zihin, sosyal, duygusal ve motor becerilerini geliştirebileceği önemli bir fırsattır.

Oyunlar önce bebeğin kendi bedensel duyumlarını araştırması ile başlamakta, daha sonra yakın çevresiyle, daha büyük gruplar ve sosyal ortamlarda gelişerek devam etmektedir.

Oyunun eğitimdeki değeri çok eskiden beri bilinmekle birlikte, eğitimde kullanılması yenidir. Anna Freud ve onu izleyen çocuk ruh sağlığı uzmanlarının, oyunun çocuğun kişilik gelişimi ve çocuğu tanımadaki rolüne dikkat çekmişler ve çocuğun ruhsal uyumsuzluklarının tedavisinde oyunun önemini ortaya koymuşlardır.

Oyun terapisi, psikolojik yardım sürecinde tedavi amaçlı kullanılmaktadır.

Bunun yanında  bazı çocuklarda, bir oyuncağa  bağlılık, her gittiği yere oyuncağını da götürme, onunla yatma, sorunlarını oyuncağına anlatma gibi davranışlar görülmektedir. Bu durum, küçük yaşlarda  doğal olabilmekte, çocuğun yaşı büyüdükçe devam ediyorsa, bize çocuğu iyi izlememiz gerektiği mesajını vermektedir. Çoğunlukla peluş, yumuşak tüylü oyuncaklara çocukta bir bağlılık söz konusu olabilmektedir. Bu oyuncaklar, her durumda anlamlı olmamakla birlikte, genellikle sevgi-şefkat–dokunsal temas ihtiyacını giderme amacıyla seçilmektedir. Anne-babaların yapması gereken, çocuklarının gelişimlerini yakından takip etmeleri gelişim dönemleri hakkında bilgi sahibi olmaları, çocuklarındaki davranış değişimlerini iyi gözlemeleridir. Aile içindeki sorunlar, aile içi şiddet, anne-baba ayrılığı, yeni bir kardeşin doğumu, ev-okul  değişimi gibi yaşantısındaki değişimler çocuğu etkilemekte, bu dönemlerde daha etkin ilgiye ihtiyaç duymaktadırlar. Ebeveynlerin çocuklarıyla oyun oynaması, özel zamanlar geçirmeleri, sosyal ilişkilerini takip etmeleri, ortak tutumlar sergilemeleri, aile bireylerinin kurdukları iyi iletişim önem taşımaktadır.

Oyunun Bedensel Değeri: Oyun çocuğun kas sistemini geliştirirken,  biriken enerjisinin boşalımını ve günlük yaşamdaki gerilimden kurtulmasını sağlar.

Oyunun İyi Edicilik Niteliği: Oyun, çocuğun  en güçlü ve doğal dürtülerinden saldırganlığın boşalımını sağlar. Çocuk , korkularından ve bu durumun  yarattığı gerginlikten kurtulabilir. Yaşamlarındaki bazı problemleri oyun sırasında çözebilir, duygu ve ihtiyaçlarını dile getirir. Oyun çocuğun sorunlarının aynasıdır. İyi bir gözlemci çocuğun oyununu izlerken çocuğun sorunlarını, hayal kırıklıklarını ve bunların kaynağını görebilir.

Oyunun Eğitici Değeri: Biçim, boyut ve renkleri farklı olan  oyuncaklarla oynayan çocuk, bunların anlamını kavrar.

Oyunun Toplumsal Ahlaki Değeri:Oyun, çocuğun sosyal gelişiminin sağlıklı olması  uyum ve işbirliğini öğrenmesi, paylaşmayı öğrenmesi sağlar. Oyun çocuğun aile tutumları hakkında bilgi verir, oyunlarda kültürün etkisi büyüktür.

Gelişim kuramcılarından Piaget, oyunları 3 grupta topluyor:

Araştırma Oyunları (0-2 yaş): Bebek, çevresinden aldığı uyaranları sınıflar.

Simgesel Oyunlar  (2-7/8 yaş): Sanki varmış gibi oynanan oyunlardır. Evcilik oyunu, bir çubuk ile oluşturulan at oyunu gibi...

Kurallı Oyunlar (7/8 yaşından itibaren): Çocuğu sosyalleştirmeyi sağlar.

Oyunların oluşumunda cinsiyet, iklim ve kültür önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalara göre kız çocuklarının ip atlamak, evcilik, saklambaç, seksek, ebecilik oyunlarını; erkek çocukların futbol, koşmaca, misket oyunlarını tercih ettikleri görülmektedir

Yine oyunların çocukların yaşlarına  ve gelişim dönemlerine göre farklılıklar gösterdiği bilinmektedir.

 

Oyuncağın Eğitici Önemi

Oyuncak çocuğun beş duyusunu, doğal yeteneklerini uyaran, hayal gücünü zenginleştiren, bedensel , duygusal ve sosyal gelişimini hızlandıran oyun malzemeleridir.

Oyun gibi, oyuncaklar da çocuğun psikolojik yönden değerlendirilmesinde kullanılmaktadır.

Sürekli oyun ve oyuncak değiştiren çocuk, dikkat eksikliği yönünden değerlendirebileceği gibi, sürekli karşı cinse ait  oyuncaklarla oynayan çocukta bunun cinsel tercihle ilgili olabileceği düşünülebilir.

Oyun ve oyuncak seçimi çocuğun yaşına, gelişim seviyesine uygun olmalıdır.

Çocuğa oyuncak seçerken, oyuncak hakkında onun da fikrini almak en iyisi olacaktır.

Çocuğun gelişim düzeyini arttıracak, eğitici yönü olan oyuncakların seçilmesi gerekmektedir.

Ebeveynler çocuklarıyla oyun oynamalılar.Bu aralarındaki iletişimi güçlendirecektir, çocuklarını tanımalarını sağlayacaktır.Çocukları oyun oynarken, iyi bir gözlemci olmalıdırlar.Çocuğun kurduğu ilişkiler, kendi ruhsal dünyası ,hayal kırıklıklarını oyunda görmek mümkündür.

Aile ve eğitimcilerin yaptıkları hatalardan birisi de,  okul çağı başlayan çocuğun oyunla bağının bittiği düşüncesidir.Oyun , çocuğun gelişimi açısından o kadar değerlidir ki , çocuk ruh sağlığı sevgi ve oyun olarak tanımlanmaktadır.Okul döneminde belki oyun süreleri azalacaktır, fakat kesinlikle oyun çocuk için bitmeyecektir.

Ebeveynlerin çocuklarına vermek istedikleri mesajları oyun aracılığıyla birlikte oynadıkları oyunda vermeleri daha kolaydır.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:17 Haziran 2006

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.