Zorbaların hükmüne son

Onlar okul bahçelerinde dehşet saçıyor, yemek paralarına el koyuyor ve sınıf arkadaşlarının dış görünüşünü, yeteneklerini ve ailelerinin durumunu küçümsüyor. Ama artık zorbaların hükmüne son.

Onlar okul bahçelerinde dehşet saçıyor, yemek paralarına el koyuyor ve sınıf arkadaşlarının dış görünüşünü, yeteneklerini ve ailelerinin durumunu küçümsüyor. Ama artık zorbaların hükmüne son.

Kimi yumruklarını kullanıyor, kimi sözle eziyor. Üstelik zorbalığın hükmü uzun zamandır bir tür çocukluk hakkı olarak görülüyor. Büyükler, "Çocuk işte" diyerek durumu göz ardı ediyor. Fakat zorbalık meselesi bu günlerde daha bir ciddiye alınmaya başladı. Uzmanlar bu tutumun kurbanda kalıcı duygusal hasarlara yol açabileceğini belirtiyor. Ayrıca zorbalar büyüyünce işyerlerine de aynı hoyratlıkla hükmedebiliyorlar. A.O. Scott, The New York Times'ta değerlendirdiği "Bully" filmi için, "tecrit edilen, baskıya uğrayan bireyler yalnız olmadıklarını anladıklarında ve herkesçe normal olarak görülen dayanılmaz şartları değiştirmek gibi güç bir işe giriştiklerinde meydana gelen bilinç kaymasını belgeliyor" diyor. Beş ailenin mücadelesine odaklanan belgesel, ne yapacakları hakkında hiçbir fikri olmayan yetişkinlerin ne kadar çok olduğunu gösteriyor. Sioux City, Iowa'dan 14 yaşındaki Alex okul otobüsünde aşağılanıp tacize uğradıktan sonra ihmalkâr müdür saldırganlar için "pırlanta gibi çocuklar" diyebiliyor. Soruna daha yakından bakmak için çok önemli nedenler var. Onlardan birini Jesse Klein, "Zorba Toplumu" adlı kitabı gazetemizde değerlendirirken dile getiriyordu. Kitapta, okulda silahla ateş edenlerin yüzde 71'inin zorbalığa maruz kaldıklarını belirten ABD Gizli Servisi'nin bir araştırması anılıyor. Klein, zorbalığa çanak tutan "hiper erkeklik" kültürlerini suçluyor. "Kızlara (sınırlı da olsa) uygun görülen duygu çeşitliliğine karşılık genç erkeklerin yalnızca kızmalarına izin veriliyor ve diğer duygularını bastırmaları isteniyor" diyor. Fakat Klein kızların da kendilerine göre zorbalık yaptıklarını, bunu sıkça sınıf ayrımı ve dış görünüşe dayandırdıklarını da gösteriyor. Bu davranışların bazısı yetişkinliğe aktarılabiliyor. Mickey Meece'in The New York Times'ta yazdığına göre, işyerindeki zorbaların yüzde 60'ı erkek. Fakat kalan yüzde 40 zorba kadının yüzde 70'i de diğer kadınları hedef alıyor. Arizona'da kendi işini kuran Roxy Westphal, Meece'e, "İşyerinde diğer kadınların o kadar tacizine uğradım ki, sonunda şirketlerde çalışmayı bıraktım" diye anlatıyor. İşyerinde zorbalığın, cinsiyeti ne olursa olsun, faturası ağır. Psychology Today dergisi, işyerinde zorbalıkla sağlık sorunları ve kaytarmacılık arasında bağ kuran dünyadaki çeşitli araştırmaları gündeme getiriyordu. Ayrıca Güney Kore'deki yüksek intihar oranı da bu sorunun kurumsal kültürdeki boyutlarını yansıtıyor. Yeni Zelanda gibi ülkeler işyerinde zorbalığa karşı yasal önlem aldı. Birçok şirket zorba kişilikleri saptayabilmek için iş görüşmelerini sıkı takibe alıyor. Google'ın da tavizsiz bir "sıfır zorba" politikası var. Peki, onları "zorba" yapan ne? Utah Üniversitesi'nden Klinik Psikoloji Profesörü Sam Goldstein bir blogda, çocuk zorbaların daha çok "ebeveyn gözetiminin zayıf olduğu çatışmalı aile çevrelerinden" geldiklerini ve sonraki hayatlarında duygusal sorunlar yaşadıklarını savunuyor. Goldstein acıyı çektirenleri de, çekenleri de, aileleri de kapsayacak önlemlerin alınmasını istiyor. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:21 Mayıs 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.