Uzun saatler çalışmak verimli çalışmak demek değil

İşyerinde saat beş. Hızlı çalışıp günün işlerini bitirmişsiniz ve eve gitmek istiyorsunuz. Ama unutmayın uzun saatler çalışmak verimli çalışmak demek değil.

İşyerinde saat beş. Hızlı çalışıp günün işlerini bitirmişsiniz ve eve gitmek istiyorsunuz.  Ama unutmayın uzun saatler çalışmak verimli çalışmak demek değil.

Fakat çalışma arkadaşlarınızın hiçbiri henüz çıkmadığı için bir-iki saat kalıyor, internette dolaşıp e-postalarınızı yine okuyorsunuz ki, adınız tembele çıkmasın. İşyerinde verimli çalışmanın çoğu zaman boşa gittiği maalesef doğru. Bu konuyla ilgili son çalışma 2010'da yayınlanmıştı. California Üniversitesi'nden Profesör Kimberly D. Elsbach yönetiminde üç araştırmacı, çalışanlara dair algıları konusunda 39 kurumsal yöneticiyle görüşmüştü. Yöneticiler, mesai saatlerinde çalışırken gördükleri personele "güvenilir" ve "emin" bir gözle bakıyorlardı. Hafta sonu işe gelenler veya geç saate kadar çalışanlar da "işine bağlı" ve "kendini işe adamış" olarak görülüyordu. Bir yönetici, "Biri var; her toplantıya katılıyor. Çoğu zaman konuşmuyor, ama daima vaktinde geliyor ve insanlar da bunu fark ediyor. Kesinlikle çalışkan ve güvenilir biri olarak görülüyor" diyordu. Bir başkası da, "Hafta sonu çalışmak çok iyi bir izlenim bırakıyor. Böyle yapınca takıma bir katkınız olduğu ve işlerin hallolması için fazladan çaba gösterdiğinizin işaretini vermiş oluyorsunuz" diye fikrini belirtiyordu.

STRESTEN KURTULUN

Yöneticilerin sözleri bize işlerin üretim bandında tekdüze bir tarzda yapıldığı sanayi çağını hatırlatıyor. Oysa saate dayalı bir ölçüm sistemi bilgi işçileri için bir anlam ifade etmiyor. Bekleyen müşteri siparişlerini karşıladınız mı? Çetin bir sorunun çözecek yeni bir fikir geliştirdiniz mi? Sonuçta çalıştığınız kurumun başarısını belirleyen şeyler bunlar, masa başında oturduğunuz saatler değil. Sanayi çağının kafa yapısını 21'inci yüzyıl profesyonellerine dayatan kurumlar aslında çalışanlarının verimliliğine fiilen ket vurmuş oluyor. Çalışanlar patronlarının gözüne girebilmek için geç saate kadar işyerinde kalacaklarsa mesai saatinde niye iş yapsın? Bu da birçok profesyonelin boş şeylerle oyalanması ve çalışırken kendini işe vermekte zorlanmasına yol açıyor. Sonuç odaklı stratejilerin çoğu işinizin ve şirketinizin ihtisasına göre değişecektir, ama biz yine de verimliliğinizi artıracak bazı genel çareleri burada vermek istedik.

TOPLANTILARI SINIRLAYIN

Kurum içi toplantılar tam bir vakit israfıdır. Kısa bir görüşme tartışmalı konuların ele alınması açısından yararlı olabilse de 60-90 dakikayı geçen toplantılardan genelde verim alınmaz. Toplantı başkanları çoğu zaman giriş konularını fazla uzatırlar ve katılımcıların sonunda dikkati dağılır. Eşitlerinizden gelen davetleri mümkünse nazikçe geri çevirin ve bitirmeniz gereken işleri hatırlatın. Ya da yalnızca ilk bir saat katılabileceğinizi açıkça belirtin. Zorunlu bir toplantıyı hazırlamanız veya planlamanız gerekiyorsa onun verimli geçmesi için gerekli önlemleri alın. Etkinliğin düzenini ve işlerliğini sağlayan bir gündem oluşturun. Bir veya birkaç gün öncesinden o gündemi ilgililere dağıtın.

 DAHA AZ OKUYUN

Çalışırken önünüze gelen her şeyi baştan sona okumayın. Büyük bir ihtimalle yazıların ancak küçük bir bölümü işinizi doğrudan ilgilendirir. E-postaları tekrar okumaktan kaçının. Bir e-postayı okuduğunuzda ona cevap verip vermeyeceğinize o an karar verin. Benim gördüğüm kadarıyla kurum içinden veya dışından olsun, gelen e-postaların yüzde 80'ini cevapsız bıraksanız da olur.

DAHA HIZLI YAZIN

Bir proje için üstün bir iş çıkarmanız gerekse bile onun mükemmeliyetini baştan sağlamanıza gerek yok. Yazma sürecindeki başlıca aşamaları belirleyin. Önce ana hatları çıkarın. Ardından kaba bir taslak hazırlayın. Sonra işin üstünden geçin ve gerektiği şekilde revize edin. İyi bir çalışmanın yeterli olduğu durumlarda o işi kusursuz yapmak için vaktinizi ziyan etmeyin. Bu gibi yöntemleri denerken işyerinizde daha az vakit geçirmeye başlayabilir ve bu da bazı patronların sinirine dokunabilir. Ne de olsa görünür zamanın idaresi yöneticiler için daha kolay. Bir başka deyişle, sonuçları ölçmektense saatleri saymak çok daha zahmetsizdir. O bakımdan patronunuzla ilişkinizi yeni bir zemine taşımanız gerekebilir. Verimlilik meselesini nazikçe gündeme getirdiğiniz ve mesai saatinin yerine alınan sonuçlar konusunda sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğunuzu gösterdiğiniz takdirde patronunuz büyük bir ihtimalle açık davranacaktır. Tabii bu arada işinizi daha çok evden yapmak da isteyebilirsiniz. Çalışma saatleri yerine sonuca odaklanmak, işinizde başarıya daha çok yer açacak ve kendinize daha çok vakit ayırmanızı sağlayacaktır. Ayrıca bu konularda patronunuzla konuşmaktan çekinmeyin. Yönetim üstadı Peter Drucker'ın da hatırlattığı gibi, patronunuzu sevmek zorunda değilsiniz, ama başarılı bir kariyer için onu idare etmeniz şart. THE NEM YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:29 Ekim 2012Yayınlanma Tarihi:31 Ekim 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.