Özel olmadıklarını söylemeyin

Ülkenin sorunları hakkında sözünü sakınmayan bir dürüstlükle konuşan ve ABD'nin ekonomik akranlarının gerisinde kaldığı sıralamalar üzerinde duran bir başkanlık adayı hayal edin.

Ülkenin sorunları hakkında sözünü sakınmayan bir dürüstlükle konuşan ve ABD'nin ekonomik akranlarının gerisinde kaldığı sıralamalar üzerinde duran bir başkanlık adayı hayal edin.

Bu hayali aday, yoksul çocukların oranı ile ilgili iç karartıcı istatistikleri düzeltmeye söz vererek, ABD'nin ekonomik açıdan en gelişmiş 35 ülke arasında sadece Romanya'yı kıl payı geçerek 34'üncü sırayı almasını rezalet olarak niteleyebilir. Eğitim başarısına değinerek, anaokuluna kayıtlı 4 yaşındaki çocukların oranı konusunda ABD'nin ancak 28'inci olduğuna dikkat çekebilir. ABD'nin 48 ülke ve bölgeden daha kötü durumda olduğu bebek ölüm oranından bahsedebilir. Aynı aday, dinleyicileri kışkırtmak için tanıdık bir kampanya sloganını tersine çevirerek, hapisteki insan sayısı bakımından Rusya, Küba, İran ve Çin'in çok önünde olan ABD'nin, vatandaşlarını hapsetme konusunda gerçekten de birinci olduğunu ilan edebilir. Obezitede ikinci sıradaki Meksika'ya fark atarak şampiyon olduğunu ve kişi başına enerji tüketiminde Almanya'nın iki katı tüketimle ilk sırayı aldığını da açıklayabilir. ABD'nin siyasi kültüründe böyle bir aday hayal bile edilemez. Amerikalılar ülkelerinin, başarılarının ve değerlerinin sıra dışı olduğu konusunda kendilerine sürekli güvence verilmesini ister. Başkan Obama ve Cumhuriyetçi başkan adayı Mitt Romney dâhil adaylar ve başkanlar da genelde onların bu isteğine uyar. Adayların büyük ulusal sorunlar hakkında konuşmasına izin verilir, ama bir sonraki cümlede çözüm vaadinde bulunmaları gerekir: İşsizlik çok yüksek, bu yüzden milyonlarca kişiye istihdam yaratacağım. ABD'nin dünyada lider olduğu görüşünü sorgulayan istatistiklerden bahsetmek hoş karşılanmaz. Başkanlık tarihçisi Robert Dallek, "Bu ülkenin halkı başkanın bir amigo, bir iyimser ve gelecekteki daha güzel günlerin müjdecisi olmasını ister. Bu adeta genlerimize işlemiş" diyor. ABD'nin tüm dünyadan farklı olduğunu savunan ve Amerikan istisnacılığı olarak bilinen bu ulusal özellik, bazı siyasetçilerin övülen milli hasletleri benimsemesini sağlayabilir. Ama açık yüreklilikle anlatılamayan ve etkili şekilde tartışılamayan sorunların ciddi biçimde ele alınma olasılığını yok eden aynı özellik, başkanlık seçimleri sırasında fazlasıyla zararlı olabiliyor. Son zamanlarda Obama'yı bu kavrama yeterince saygı göstermemekle suçlayan muhafazakârlar tarafından desteklenen Amerikan istisnacılığı kavramı, her iki partinin siyasetçilerini de otosansüre zorluyor. Demokratlar kamu borcu krizini dürüstçe incelemeye Cumhuriyetçilerden daha isteksiz. Cumhuriyetçiler küresel sıcaklığın yükseldiğini kabul etmeye daha gönülsüz. Ancak iki parti de bu konuları derinlemesine ele almamayı tercih ediyor. İki parti de bu zor sorunlardan kaçınmayı tercih ediyor; çünkü bizler de (yani halk) aynısını yapıyoruz. Herhangi bir profesyonel siyasetçiyle bu konu hakkında konuştuğunuzda, bir isim kaçınılmaz olarak gündeme geliyor: Jimmy Carter. Carter'ın ulusal bir "güven krizi"nden söz etmesi, sonunu hazırladı. Carter ikinci kez seçilmek için girdiği seçimi, "Amerika'da sabah" sözü veren ve her iki partinin adayları için kalıcı bir ders bırakan neşeli Ronald Reagan'a karşı kaybetti. Bu, ABD'ye özgü bir milliyetçilik türü. Cenevre Üniversitesi'nden Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Profesörü Deborah Lea Madsen, "Avrupalı siyasetçiler nahoş sosyal sorunlara değinme konusunda daha büyük bir özgürlüğe sahip" diyor. Madsen'a göre ülke sorunları hakkında çok açık yüreklilikle konuşan bir ABD'li siyasetçi, en yıkıcı sıfat ile yaftalanma tehlikesiyle karşılaşır: Amerikan olmayan. ABD'nin bu özelliğinin kökleri genelde, bağnaz avukat John Winthrop'un beş yüzyıl önce Massachusetts Koyu Kolonisinin kurulmasına yardım etmeye giderken gemide verdiği vaaza dayandırılır. Winthrop, "Tepenin üzerindeki bir şehre benzeyeceğimizi bilmeliyiz; tüm insanların gözleri üzerimizde olacak" demişti. Winthrop'un ABD'deki nutuklarda uzun süre kullanılan benzetmesi, Başkan Kennedy ve Reagan tarafından dikkat çekici biçimde alıntılandı. Ama Winthrop için bu imge koloninin hedefi anlamına gelirken çağdaş siyasetçiler için genelde varsayılan başarıya bir övgü, karamsarlarla mücadele etmenin ve gerçekler ne olursa olsun ABD'nin büyüklüğünü savunmanın bir yolu. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:29 Ekim 2012Yayınlanma Tarihi:31 Ekim 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.