

Yani onlar da mı kurban? Hayır. Biz biliyoruz ki bütün bu dile, aynı yaşam ve toplumsal baskı koşullarına rağmen şiddet uygulamayan bir erkek grubu da var. Bu çalışmada gördük işte. 80’li yaşlarında karısını öldürmüş biri, “İçkici oldular, kumar oynuyorlar” diyor. İnsan, 80 yaşında bunun için karısını öldürür mü? Aslında nasıl istediği kadın olmadığını söylüyor. Belki bundan yetmiş sene önce gördüğü kadından bambaşka bir kadın görüyor karşısında. İlk eşiyle değil de ikinci eşiyle evlendikten sonra bunlarla karşılaşıyor. “Kadınlar zaten aldı başını gitti, artık bu engellenemez” diyor. Şiddet “Geliyorum” diyor mu? “Bir tartışma ardından mı oldu” diye sorduk. Çoğunluğu plansız, dürtüsel bir tartışmanın ardından şiddetin meydana geldiğini söylüyor. Failler daha önce suç işlemiş mi? Bu adamların dışardaki adamdan farkı yok. 33’ünde herhangi bir psikiyatrik hastalığa rastlanmadı. “Psikopat” diyorlar. Hayır. “Ruh hastası, suç makinesi” dediğimiz zaman buzdağının sadece üstünü görüyoruz. Özgecan olayından örnek verelim. Olaydan sonra failin eşi konuştu. Kendisinin de şiddet gördüğünü söyledi. Şiddet gösteriyorsa hep gösteriyordur diyebilir miyiz? Suç makinesi değiller. Başka suç işlemiyorlar. Ama bu faillerin yüzde 40’ı daha önce eşlerine aynı şiddeti uygulamışlar. Doz zamanla artmış. Tokattan silaha nasıl geçiyorlar? Daha önce cinayet girişiminde bulunmamışlar. Ama süregelen bir şiddet var. Yüzde 66’sı silah kullanmış. Bunların yarısı da “Silah olmasaydı böyle bir sonuçla karşılaşmazdım” diyor. Daha önceki çalışmalardan biliyoruz ki, evde silah olması bir kadının tehdit edilmesini beş kat, öldürülmesini sekiz kat arttırıyor. “Bu silahları nereden edindiniz” diye sorduğumuzda iki silahtan biri daha önce töre cinayetinde kullanılmış, diğeri kadın cinayetinde. Bu, şu demek: Suç işlenmiş silahı bile dolaşımdan kaldıramıyoruz. Şiddet anında ne yaşanıyor? Önce tartışıyorlar. Kayınvalidesine hakaret ettiği için, karısı onu başarısızlıkla suçladığı için, kızı eve geç geldiği için, aldatıldıkları, terk edildikleri için. Mesela bir kadın kayınvalidesine bakmak istememiş. Bunun ardından erkek, niçin benim istediğim olmuyor diye tartışma çıkarmış. Ve şiddet uygulamış. Kadın daha çok para kazanmaya başladığında şiddet artıyor mu? Kültürel rolünden çıkan kadın, kültürel erkek rolünü de tehdit ediyor. Erkek egemen toplumda evi geçindiren erkektir. Toplumun değer normları erkekleri de hapsetmiştir. Erkek, kadın gibi ağlayamaz. Güçlü olmalıdır. Ailesini geçindirmelidir. Bu rolleri yerine getiremezse güçsüzlük hissediyor ve güçsüzlüğünü telafi edebilmek için şiddete başvuruyor. Amacımız, durumu meşrulaştırmak değil, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kadını özgürleştirdiği kadar erkeği de özgürleştireceğini anlatmak. Devletin dili nasıl? Kadına dair mesajlar onu korumaya yönelik. “Onlar bize emanet” deniyor. Emanet zaten hiyerarşi kuran bir kelime. Güçsüz güçlüye emanet edilir. “Kadın, nazik ve kırılgandır! Nazik ve kırılgan olan kendi kararlarını kendisi alabilir mi? Alamaz!” diyorlar. O zaman onların kararlarını kim almalı? Babası, kocası. KONTROL GRUBUYLA FAİLLER ARASINDAKİ EN ÖNEMLİ FARK GÖÇ - Araştırma, cezaevinde yatan 41 fail üzerinde yapıldı. Bir de kontrol grubu oluşturuldu. Şiddet uygulamayan insanlarla da görüşüldü. Ailelerinden bu erkeklerin şiddet göstermediklerinin teyidi alındı. Şiddet uygulayan erkeklerle kontrol grubu arasında eğitim seviyesi, psikiyatrik hastalığı olup olmadığı konusunda fark görülmedi. Yani aslında şiddet gösterenler bunu ruh hastalığı oldukları için yapmıyorlar. EN ÖNEMLİ FARK ŞU: Failler yani şiddet uygulayan erkekler, göç etmiş bir ailede büyümüş ya da kendisi göç etmiş. Erkek göç ettiğinde bir şekilde iş bulabiliyor ama kadın iş bulamıyor. İçe kapanıyor. Çevresi yok, ekonomik bağımsızlığı yok. Bağımlı bir role bürünüyor. Erkek maddiyata ulaşmakta zorlanıyor. Aileyi geçindirme görevi ona veriliyor. Otoritesini sağlayabilmek için şiddet uygulayarak telafi etmeye çalışıyor. İş bulamıyor, bir de kadın olur da sonradan bir şekilde çalışıp katkıda bulunmaya başlarsa erkekten rol çaldığını düşündüğü için gösterdiği şiddet daha da artıyor. İkincisi ise cinsiyet rollerine ve eşitliğine bakışları. NOT: Şengül Tosun Altınöz, şiddete uğrayan kadınlara çeşitli psikoterapi yöntemleri uygulayan bir merkez kurmak istediklerini söylüyor. Projeye fon bulabilirlerse bu, Türkiye için bir ilk olacak. Paylaş