

Cincinnati Üniversitesi’nde gerçekleştirilen araştırma bu tür suçlamaların yanlış olduğunu ve beslenmenin daha çok bir tür “hormon kokteyli” olarak görülmesi gerektiğini söylüyor. Kan dolaşımıyla aktarılan uyarı maddeleri olan hormonlar, hücrelere belli başlı durumlarda ne şekilde davranmaları gerektiğini söylüyorlar. Araştırmayı yöneten Randy J. Seeley: “Yiyecekler sindirildiklerinde, mikro besleyici madde bileşimleri kanda dolaşarak çeşitli organların hücre yüzeyi reseptörleri üzerinde etkinliklerini değiştirecek şekilde etkiyorlar. Hormonlar da bedenimizde aynı şeyi yapıyorlar. Bu şekilde bedenimiz “dinleyebiliyor” ve alınan besinlere göre reaksiyon gösteriyor.
Araştırmacılar buna örnek olarak bir aminoasit olan lösini gösteriyor. Bedenimiz tarafından üretilmeyen lösinin besinlerle alınması gerekiyor. Lösin, besin tüketimi ve beden ağırlığından sorumlu olan beyin bölgeleri üzerinde etkilidir. Bu madde daha çok inek sütünde, yumurta sarısında, esmer pirinçte ve soya fasulyesinde bulunuyor.
Bilim insanları gıdaların içindeki mikro besleyici maddelerin sağlığımız üzerinde etkili olduğunu düşünüyor. Bu yüzden de sağlıklı beslenme formülünü ararken metabolizma üzerinde önemli bir etkisi bulunan moleküler düzeydeki maddelere odaklanıyorlar.
BİLİM TEKNOLOJİ EKİPaylaş