Mahremiyet istiyorsanız...

Bazı Japon gençleri, günün neredeyse 23 saatini odalarında geçiriyor. Günler, haftalar ve hatta yıllar boyunca…

Bazı Japon gençleri, günün neredeyse 23 saatini odalarında geçiriyor. Günler, haftalar ve hatta yıllar boyunca…

mahramiyetABD hükümetinin hem yurtiçinde hem de yurtdışındaki resmi görevlileri gizlice dinlemek ve sivil vatandaşların e-posta ve cep telefonu iletişimini izlemek için yürüttüğü programlar hakkında neredeyse her gün yeni bilgiler açığa çıkıyor. Bu durum, insanı evden çıkmadan önce iki kez düşünmeye sevk ediyor. Yetenekli elektronik şirketleriyle teknoloji devrimini birçok bakımdan hızlandıran Japonlar, bir kez daha dünyanın geri kalanından çok ileride. Bazı Japon gençleri, günün neredeyse 23 saatini odalarında geçiriyor. Günler, haftalar ve hatta yıllar boyunca… O günden beri sürekli olarak yayınlanan benzer haberlerde, bazıları on yıl veya daha uzun bir süre boyunca evden çıkmayan bu delikanlıların uzun karantina dönemleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler verildi. Buna Hikkomori deniyor. Sözcüğün birebir çevirisi, "içeriye kapanmak, hapsolmak." BBC'nin Temmuz'daki haberine göre milyonlarca Japon kendini toplumdan soyutladı. Evden çıkmayan bu kişiler ABD'deki kurumların üzerinde çalıştığı son yüz tanıma teknolojisinden haberdar olsaydı, bu davranış mantıklı gelebilirdi. Kişisel mahremiyet savunucusu avukat Ginger McCall'un Times'da yazdığına göre, ABD İç Güvenlik Bakanlığı, Biyometrik Optik İzleme Sistemi adıyla bilinen bilgisayarlı bir yöntem konusunda ilerleme kaydetti. McCall bu sistemlerin kolluk kuvvetleri için faydalı olduğunu ancak suiistimale de zemin hazırladığını yazdı. Ona göre bu teknoloji yetkililerin haklı veya haksız bir şekilde tehlikeli olarak gördüğü kişileri tanıyıp izlemesini çok kolaylaştırırken, "eski sevgililerin veya hasımların hareketlerinin izlenmesini" de sağlıyor. 'Görev genişlemesi' suçla mücadele programlarını çoğu kez suiistimal aracına dönüştürüyor. McCall, "yurttaş özgürlüklerini ve bilhassa toplum içinde bir miktar gizlilik beklentimizi" korumak için bu teknolojinin denetlenmesini tavsiye ediyor. Dünyanın her yerindeki kentsel alanların kameralarla dolu olduğu, birçok kişinin kişisel faaliyetleri ile eğilimlerinin Facebook'tan veya Google aramalarından öğrenilebildiği bir çağda bu hedef bilhassa safça görünebilir. Edward Snowden vakasının adı daha az duyulan aktörü Laura Poitras, çevrimiçi verilerini ve kişisel bilgilerini korumak için şifreleme yazılımı kullanıyor. ABD hükümetinin izleme programlarını Snowden'dan daha önce araştırmaya başlayan Poitras, Irak savaşı ve Guantanamo'daki Yemenli bir esirle ilgili belgeseller çekmiş. Snowden haberini ilk duyuran Guardian yazarı Glenn Greenwald, neredeyse haber kaynağı kadar ünlü. Ama ifşaatçı olduğu ortaya çıktığında Snowden'la temas kuran ve Hong Kong'daki videoyu çeken Poitras idi. Poitras'ın geri planda kalma çabaları özellikle seyahatleri sırasında pek işe yaramıyor: 2006'dan beri ABD havaalanlarında yaklaşık 40 kez alıkonmuş. Poitras, "Bu tam bir ihlal. Açıkça kişisel ve özel bilgilerle ilgileniyorlar. Uçaktan indiğinizde silahlı kişilerce karşılanmak, göz korkutucu bir durum" diyor. Poitras'a niçin izleme listesinde olduğuna dair hiçbir açıklama yapılmamış. Poitras, "Hiçbir şey yapmadım, bana hiçbir şey söylenmedi ve hiçbir soru sorulmadı. Bu Kafkavari bir durum. Hiç kimse size neyle suçlandığınızı asla söylemiyor" diyor. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:20 Eylül 2013Yayınlanma Tarihi:24 Eylül 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.