Koruma zorunluluğu

Sarkaç Suriye'nin üzerinde. Gözler diplomasiye çevrilirken, Devlet Başkanı Beşar Esad ön plana çıkıyor.

Sarkaç Suriye'nin üzerinde. Gözler diplomasiye çevrilirken, Devlet Başkanı Beşar Esad ön plana çıkıyor.

korumazorunlulukKimyasal silahlarını teslime zorladığı halde yine de Suriye liderinin itibarını artıran bir anlaşma sayesinde, ABD'nin askeri saldırısı engellendi. Obama yönetimi şimdi, önümüzdeki ay Cenevre'de varılacak bir anlaşmanın savaşa son verip siyasi bir dönüşüm sağlayabileceğine inanmış görünüyor. Boşuna umutlanmayın. İki buçuk yıldır devam eden savaşta 100 binden fazla insan ölürken, halkın yaklaşık üçte biri evlerini terk etti ve iki milyon mülteci Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Kuzey Irak'a akın etti. Esad 42 yıllık aile geleneğine uyarak kendi halkını kurşunladı, top atışına tuttu ve sonunda da kimyasal silahla katletti. Suriye muhalefeti bölünmüş olsa da, Esad'ın içinde olduğu bir anlaşmaya katılmaz. Suriye Devlet Başkanı son zamanlarda verdiği röportajlarda, iktidarının sona ermesi için bir sebep görmediğini açıkça söyledi. Bunlar uzlaştırılamaz türden farklılıklar. Esad diktatörlüğüne karşı halk ayaklanması olarak başlayan çatışma, Arap dünyasının her yerinden gelen ve Katar ile Suudi Arabistan'ın milyarlarca dolarıyla desteklenen Sünni cihatçıları içine çeken bir iç savaşa dönüştü. Rejimin tarafında da Şii Hizbullah ve İran'ın Kudüs Gücü var. Artık Suriye sınırları dışına taşan bir Sünni-Şii çatışması yayılıyor. Terörü besleyen kanunsuz bölgeler genişliyor. Suriye'nin nasıl tekrar birleştirileceği konusunda hiç kimsenin bir fikri yok. Bu kaçınılmaz değildi. Beceriksiz ABD ile Batılı müttefikleri bu durumdan sorumlu. Özgür Suriye Ordusu'nu açıkça destekleyen ve askeri yardım vaat eden Batılı ülkeler, bu vaadi gerçekleştirmedi. Muhaliflerin ittifakını Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanıyan Batılı ülkeler, şimdi Esad'la pazarlık yapıyor ve Cenevre'deki görüşmelere katılmaları için gönülsüz muhalif liderlere baskı yapıyor. Başkan Obama "kırmızı çizgi" olarak belirlediği kimyasal silah kullanımını görmezden geldi. Demokratik devletler Suriye halkını koruma sorumluluğunu yerine getiremedi. Suriye için etkili bir politika belirlemenin hiç kolay olmadığını biliyorum. Ortada Irak ve Afganistan gibi dizginleyici örnekler var ve Batılı ülkeler savaş yorgunu. Hiç kimse Batı'nın başka bir Müslüman ülkede zor duruma düşmesini istemiyor. Rusya ve Çin, BM Güvenlik Konseyi'nde Suriye'ye müdahale kararı çıkmasını engelledi. Bu yüzden herhangi bir müdahale yasal yetkiden yoksun olur. Ama uluslararası hukuk değişmez değildir. Ruanda ve Bosna'daki soykırım ve Srebrenica sonrasında Bat ı l ı ülkeler, müdahalenin hangi durumlarda yasal olmasa bile meşru olduğuna dair ciddi tartışmalar yaptı. Kanada Liberal Partisi'nin eski lideri ve akademisyen Michael Ignatieff'in belirttiği gibi, "Kanunun yasakladığını vicdan emredebilir". Batı bu gerekçeyle Kosova'ya müdahale etti ve bir diktatörü devirdi. Artık barış içinde olan Balkan devletleri AB üyeliği yolunda ilerliyor. Ruanda, Bosna ve Sierra Leone örneklerinin ardından, Koruma Sorumluluğu (R2P) adı verilen bütünsel bir doktrin şekillendi. Bu doktrine göre sivillerin korunması bazı durumlarda güç kullanımını meşru kılar. BM üyelerinin çoğu bu doktrini benimsedi. Suriye'deki barbarlıklar tam da Koruma Sorumluluğunu kullanmayı gerektiren şeyler. BM sözleşmesinin giriş bölümünün "Biz Birleşmiş Milletler halkları" ifadesiyle başladığını anımsamak gerekiyor. Daha ilk cümlede, Auschwitz'deki gaz odalarının ardından bu sözleşmenin dünya hükümetleri yerine dünya halkları adına yayınlandığı açıkça belirtilir. BM tüm insanların vazgeçilemez ve devredilemez haklarını, özellikle de Zamalka'da kimyasal silaha maruz kalan çocukların haklarını savunmalı. Artık fon gürültüsü gibi belirsiz bir hal alan savaş yayıldı. Hugh Eakin ve Alisa Roth ayaklanmanın birinci yılı dolarken The New York Times Kitap Eki'nde yazdıkları yazıda, BM Mülteci Ajansı'nın 30 bin Suriyeli mülteciyi kayda geçirdiğini belirtmişti. 2013 Mart'ında bu sayı bir milyona, altı ay sonra da iki milyona ulaştı. BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres geöenlerde, "Yaklaşık 20 yıl önceki Ruanda soykırımından beri, bu kadar hızlı şekilde artan bir mülteci akını yaşanmamıştı" dedi. Bu rakamlar ne ifade ediyor? Bunlar kaçırılan fırsatların göstergesi. Batılı ülkeler insani yardım koridorları oluşturmak suretiyle sivi l leri rejimin zulmünden koruyabilir, muhalif savaşçıları ilk zamanlarda silahlandırarak muhalefeti destekleme ve tanıma kararını anlamlı hale getirebilirdi. Oysa bunun yerine, Batı'nın nasıl tepki vereceğini yeniden düşündüğü bi r dönemde Ruanda'dakine yakın ölçekte bir mülteci akınıyla karşılaştık. Suriye'deki hataların bedeli yıllarca ödenecek. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:29 Ekim 2013Yayınlanma Tarihi:31 Ekim 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.