Duygusal cümbüş

Andy Murray ağladı. Kız arkadaşı Kim Sears ağladı. Kraliyet Locası'nda Cambridge Düşesi gözyaşı döktü.

Andy Murray ağladı. Kız arkadaşı Kim Sears ağladı. Kraliyet Locası'nda Cambridge Düşesi gözyaşı döktü.

Andy Murray'in 8 Temmuz'daki Wimbledon finalinde Roger Federer'e "kahramanca yenilmesi"ni 17 milyon İngilizin izlediğini yazan Daily Mail'in baş sayfasında, büyük puntolu şu manşet vardı: "Ağlamayın kızlar, Andy bizi gururlandırdı". Yalnızca kızlar değil, başta Murray olmak üzere erkekler de ağladı. Midemim bulandığını itiraf ediyorum. Biraz erkek olun, bu sadece bir tenis maçı. Hem zaten zavallı Murray arada gözyaşı döken Kim'in gösterildiği, çağımızın tarifi zor şehvetinin tadının çıkarılabildiği o maç sonrası röportajına neden katlanmak zorunda kaldı ki? Murray çantasını toplamalı ve dudaklarını büzüp oturan annesine el sallayıp onurunu zedelemeden merkez kortu terk etmeliydi. Murray, üst üste 16 kez yenildiği Jimmy Connors'ı nihayet yenen Vitas Gerulaitis'in böbürlenmesini hatırlamalıydı: "Bu hepinize ders olsun. Hiç kimse Vitas Gerulaitis'i arka arkaya 17 kez yenemez!" Oysa Murray gözyaşları içinde acı çekti. Bugünlerde sıkça başvurulan "kahramanca" sözcüğü ne kadar çok kullanılırsa, kendisine eziyet etmekten hoşlanan Batı toplumları mağlup tenis yıldızlarının her şeyi açığa vurduğu veya karısını baldızıyla (ya da her kimse) aldatan adamın TV stüdyosunda toplanmış bağıran doğrucu kalabalıkla karşılaştığı gözyaşı ve öfke şenliklerinden o kadar zevk alıyor. Kahramanlar apayrı insanlardır. Çoğunluğa uymazlar ve kendi içsel pusulaları vardır. Kahramanlara yer olmayan bu çağda, insanlar başkalarının acısını hissedip başkalarının öfkesini paylaşmaktan zevk alıyor: Anlamsız hayatlara deşarj olma şansı sunan ortak duygusal cümbüş. İngilizlerin tek erkeklerde 76 yıldır şampiyon olamadığını, İngiltere'de bu "yaz" güneşin en son 76 gün önce görüldüğünü ve ülkenin Euro 2012'de futbol zaferi umutlarının kısa süreliğine yükselip kaçınılmaz olarak paramparça olduğunu biliyorum. Bu yüzden, Olimpiyatlar öncesindeki büyük Murray çılgınlığının bir mazereti olabilir. Yine de manzara kötüydü. Murray'in zamanının geleceğine ve sonunda bir Grand Slam şampiyonluğu kazanacağına dair bir yığın avutucu tahmine mecburen katlandık. Bunun olmayacağına büyük bir bahse girerim. Kazanan bir mizacınız ya vardır ya yoktur. Murray sayı kaybettiğinde hâlâ omuzları çöküyor, kasları ağrıyınca birkaç dakikada bir surat asıyor ve tüm vücut dili Federer, Nadal veya Djokovic gibilere, bu adamı ellerinde oynatabileceklerini söylemek üzere tasarlanmışa benziyor. Ödül töreninde altın Rolex'ini takan (sanırım bu sponsorluk anlaşmasının bir parçası) ve Murray'in acı çekmesini kendinden hoşnut bir gülümsemeyle izleyen Federer, Murray'in Grand Slam şampiyonluğu ile ilgili kendi kibirli tahminini yapmayı başardı: "Tenisi ve bu turnuvayı çok önemsiyor. En az bir Grand Slam kazanacaktır". (Bunları diyen adam 17 Grand Slam şampiyonluğu kazandı.) Guardian bu sözleri çarpıtıp şu manşeti attı: Federer "Murray birden çok Grand Slam kazanır" dedi. Hayır, Federer böyle demedi. Sivri dilli Guardian bile Daily Mail ağzıyla konuşup aşırı vatanseverlik yüzünden ağlamaklı oluyorsa, ortada ciddi bir sorun olduğu açık. Federer sakin ve biraz acımasızdı. 30 yaşındaki sporcu yırtıcı sağ vuruşlar, plase ustalığı, olağanüstü zamanlama ve olmayacak açılardan çıkan toplarla dolu mükemmel bir tenis maçını pek zorlanmadan ve maç boyunca tişörtünün yakasını açmadan bitirdi. O, dünyada Roland Garros maçlarını çoraplarına tek bir kırmızı kil lekesi bulaştırmadan oynayabilen tek kişi. Merhum romancı David Foster Wallace bir keresinde, Federer'de gerçeklik hissi vermeyen, "Matrix"e benzer bir şey olduğunu öne sürdü. Federer kendine Pete Sampras'ı örnek aldığını söylüyor. Bu yeterince tanımlayıcı. Bence Federer muhteşemdi. İhtişamı hayranlık verici. Seyircilere teşekkür etmedi. Aslında kimseye etmedi. Yaptıklarının konuşulmasını sağlıyor. İltifat gibi görünen eleştirisiyle Murray'e son bir darbe vurdu. İngilizler ağlarken, Wimbledon'da her gün duyulan bir cümleyi hatırlasa iyi olur: "Yeni top verin lütfen". THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:23 Temmuz 2012Yayınlanma Tarihi:26 Temmuz 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.