DNA'ların gizliliği şüphe altında

Yakın zamana kadar DNA'larını araştırmalara bağışlayan insanlara, bilgilerinin gizli tutulduğu konusunda güvence verilirdi. Ama...

Yakın zamana kadar DNA'larını araştırmalara bağışlayan insanlara, bilgilerinin gizli tutulduğu konusunda güvence verilirdi. Ama...

dnaGerçi evet, DNA dizilimleri web sitelerinde görülürdü, ama yanında ne isimleri olurdu, ne de kimliklerini ele verecek başka bilgiler. Bilim insanları bunların araştırma veritabanı için olduğunu, FBI'dakiler gibi adli nitelik taşımadığını söylüyordu. Fakat genetikçiler son zamanlarda, deneklerin aslında yalnızca DNA'larıyla bile teşhis edilebileceği konusunda ipuçları buldular. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'ne (MIT) bağlı Whitehead Enstitüsü'nden bir araştırmacı, Ocak'ta bir veritabanından rastgele seçtiği DNA'ların kime ait olduğunu, yaşlarını ve hangi eyalette yaşadıklarını bulmayı başardı. Üstelik birkaç saat içinde. Aynı araştırmacı neredeyse 50 akrabaya ulaşmayı da başardı. Bu ay, içlerinde ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü'nün (NIH) de bulunduğu yaklaşık 80 örgüt, araştırmacı, hasta hakları savunucusu ve üniversite, dünyadaki DNA ve diğer genetik bilgilere ait veritabanlarını birleştirip araştırmacılar için bilgi erişim ve paylaşımını kolaylaşt ırmak istediklerini açıklamıştı. Fakat yukarıdaki grubun lideri olan Harvard Üniversitesi Broad Enstitüsü ve MIT'den Doktor David Altshuler, araştırma deneklerinin güvenlik ve mahremiyetinden fedakârlık edilmemesi gerektiğini aktarıyor. Altshuler, "Sorunlar aşılmış değil" diyor. Arizona'nın Phoenix kentinde bir araştırma kuruluşu olan TGen'den genetikçi David W. Craig, 2008'de, bir numuneler topluluğu içinde birinin DNA'sının belirlenebileceğini kuramsal olarak ispatlamıştı. Bu ispat için kullanılan yöntem, yüz binlerce DNA işaretleyicisinin kombinasyonunu gerektiriyordu. NIH buna hızla karşılık vermiş, finanse ettiği araştırmalara ait tüm genetik bilgileri internet güvenlik duvarlarının gerisine çekmişti. Fakat başka türden genetik veriler (genlerin faaliyet kalıplarını gösteren RNA ifade profilleri) hâlâ açıktı. Bu verilerle insanlar teşhis edilemiyordu, daha doğrusu, teşhis edilemedikleri düşünülüyordu. Derken New York'taki Mount Sinai Tıp Fakültesi'nden Eric E. Schadt, RNA ifade verileriyle yalnızca insanların teşhis edilmekle kalmadığını, onlar hakkında birçok bilgi de öğrenilebildiğini buldu. "Bu verilerle kilonuzu, şeker hastası olup olmadığınızı, yaşınızı veren bir profil oluşturabiliyoruz" diyor Schadt. Hatta o ve bir meslektaşı, birisinin HPV veya HIV gibi gen faaliyetlerini değiştiren virüsler taşıyıp taşımadığını bile belirleyebilmişlerdi. Bu yılsa Whi tehead Ens t i tüs ü'nden genet i k araştırmacısı Yaniv Erlich yeni bir yöntem geliştirdi ve bin kişinin genlerini içeren bir araştırma veritabanından rastgele beş kişinin DNA'sını seçerek onların kim olduğunu buldu. Uzmanlar şaşırdı. Maryland'deki NIH Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü'nden Eric D. Green, "Şu an bir durum değerlendirmesi yapmamız gereken bir aşamadayız" diyor. Büyük genetik veritabanlarını araştıran Yale Üniversitesi'nden Profesör Mark B. Gerstein, DNA'larını paylaşan deneklerin yalnızca kendi mahremiyetlerini değil, aynı genlerin birçoğunu alan çocuk ve torunlarının da mahremiyetlerini yitirebileceklerini belirtiyor. DNA gizliliğinde teknik bir çözümün mümkün görünmediği söyleyen Harvard Üniversiteli genetikçi George Church de, "Yığınla veriyi şifreleyip anonimleştirseniz bile o şifreleri kıracak insanlar hep olacaktır" diyor. Ona göre tek çare, genetik bilgi lerini veren insanlara biraz mahremiyet kaybına uğrayabileceklerini söylemek. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:12 Temmuz 2013Yayınlanma Tarihi:13 Temmuz 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.