Uzun süreli uçak yolculuğu zararlı mı?

Sık sık uzun süreli uçak yolculuğum mu yapıyorsunuz? Bu yazıyı mutlaka okuyun.

Sık sık uzun süreli uçak yolculuğum mu yapıyorsunuz? Bu yazıyı mutlaka okuyun.

Boston’dan Venezüella’ya 1946 yılında, on dört saat uçak yolculuğu yapan bir hekimin, bacak toplardamarında pıhtı (tromboz) oluşmasıyla ilgili makale 1954 yılında yayımlanmış ve uzun uçak yolculuğunun riskli olabileceğine dikkat çekilmişti. ucak_yolculukUzun süreli uçuşlarda özellikle alt bacaklarda gelişen, derin ven trombozundan (DVT) kopan pıhtı parçalarının, akciğer damarları içine yerleşmesi (pulmoner tromboemboli-PTE), ağır bir hastalık tablosu veya ani ölümle sonuçlanır. Uçakta uzun süre oturan kişide, pıhtı genellikle yürümeye başladıktan sonra koptuğu için, PTE belirtileri sıklıkla havaalanında kendini gösterir. Kişinin oturduğu koltuğun konumu ile DVT ilişkisi: Uzun süren hareketsizliğin damar içi pıhtı yaptığını destekleyen çalışmaların birinde, DVT geliştiren kişilerin %85-100’ünün pencere kenarı veya orta koltukta oturdukları öğrenildi. Diğer taraftan uçuşa bağlı ağır PTE geliştiren 45 hastanın 42’sinin, fazla kilolarına ek olarak uçuş süresince yerinden kalkmadığı anlaşılmış. Araştırmaların çeşitlendirilmesiyle farklı sonuçlar elde edildiğinden çelişkili tartışmalar başladı. Örneğin 1977’de, ekonomi sınıfında yolculuk yapan sekiz hastada DVT geliştiği bildirildi, koltuklar arası darlığın, hareket etmeyi kısıtladığı düşünülerek buna ekonomik sınıf sendromu adı verildi. Bir süre sonra, uçağın ön tarafında yer alan ve daha rahat hareket etmeyi sağlayan koltuklarda (birinci sınıf) oturanlarda DVT geliştiğinin bildirilmesi, olayda başka faktörlerin de rol oynayabileceğini düşündürdü. Ayrıca yalnızca uçak değil, uzun süren tren veya otobüs yolculuklarında DVT geliştiğinin gösterilmesiyle, ekonomik sınıf sendromu adı güncelliğini yitirdi.

UÇUŞ SÜRESİ VE DVT

Çalışmalarda, beş saatten kısa süren yolculuklarda tromboembolinin nadiren geliştiği bildiriliyor. On iki saat ve üzerindekilerde, tromboz gelişme riski daha yüksek. Bir çalışmada, 1979-1982 yılları arasında Londra-Heatrow hava alanında uçaktan inen yolcuların bulunduğu salonda 61 ani ölüm bildirilmiş, otopside on birine (%18) PTE tanısı konulmuş. Ölüm olayları irdelendiğinde, on kişinin 12 saatten daha uzun süre uçtuğu anlaşılmış. Buna karşılık aynı havaalanında, dış ülkelere gitmek için kullanılan bekleme salonunda, ani kaybedilen yirmi sekiz kişiden sadece birinde (%3.5) PTE geliştiği bildirilmiş. Paris havaalanı araştırmasında ise (1993-2000) yolculuk süresiyle PTE arasında ilişki incelendi, havaalanından 135.3 milyon yolcu geçtiği, bunlardan 56’sının PTE tanısı aldığı saptandı. Emboli sıklığı, 5000 kilometre (km) ve üstünde uçanlarda 1.5 hasta/milyon kişiye karşılık, 5000 km altında olan yolculuklarda 0.01 hasta/milyon kişi olarak hesaplandı. 10 bin km üzerinde uçuş yapanlarda, embolinin daha fazla geliştiği (4.8 hasta/milyon kişi) bildirildi. Uzun uçak yolculuklarında DVT ve PTE gelişme olasılığını artıran bazı risk faktörleri aşağıda kısaca sıralanıyor. • Elli yaş üstünde olmak • Daha önce tromboz geçirmek • Tromboz gelişmesine yatkınlık yapan Faktör V Leiden ve Protrombin mutasyonuna ait kalıtsal bozukluklar, kalıtsal veya edinsel Protein C, Protein S eksikliği, Antifosfolipid antikoru gibi pıhtılaşma risk faktörlerini taşımak • Tromboza yatkınlık oluşturan bazı hastalıklar • Gebelik, lohusalık • Hormon tedavisi, ağızdan kullanılan doğum kontrol ilacı • Son altı ay içinde aktif kanserli olmak • Son altı hafta içinde, travma ya da büyük ameliyat geçirmek • Aşırı kilolu olmak • Uzun süre hareketsizlik, su kaybı, uzun yolculuklarda tromboz gelişmesine katkıda bulunuyor. Kişide, risk faktör sayısının artması, tromboz gelişmesini daha da kolaylaştırıyor. İki risk faktörü birlikteliği, tek risk faktörü taşıyanlara göre venöz tromboz gelişmesini artırıyor. Örneğin, doğum kontrol ilacı kullanan obez kadınlarda, uzun uçuştan sonra venöz tromboz, normal kilolu, ilaç kullanmayan ve uçak yolculuğu yapmayan kadınlara göre 60 kat fazla gelişmiş. Faktör V Leiden ile Faktör VIII düzey yüksekliğinin birlikteliği tromboz gelişme riskini yaklaşık 50 kat artırmış.

GÖRÜŞ BİRLİĞİ

Değişik çalışmalarda elde edilen sonuçlar farklılık göstermesine rağmen konuyla ilgili uzman olan bilim insanları dört konuda ortak karara varıyorlar. Bunlar: 1. DVT gelişme sıklığının, genellikle %6’nın altında olduğu, 2. Trombozların bir kısmının bulgu vermediği, bulgu verenlerin (semptomatik) sıklığının çok düşük olduğu 3. Çalışmaların çoğunda, bacak toplardamarında bulgu vermeyen DVT’ li kişilerin çalışmaya alınması, 4. Uçak yolculuğundan çok, yolcunun tromboza yatkınlık yapan risk faktörlerini taşımasıdır. Bu tartışmaların ışığında; uzun süreli oturarak yapılan uçak yolculuklarının, tromboz geliştirmeğe yatkınlığı olmayan kişilerde tehlikeli olmayacağı veya bu tehlikenin ihmal edilir düzeyde olduğu kabul edilebilir.

BUNA KARŞILIK RİSKLİ KİŞİLERDE TROMBOZ GELİŞME OLASILIĞI YÜKSEKTİR. BUNU ÖNLEMEK İÇİN:

a-Uçuş sırasında, diz altı basınç yapan çorap giyilmesi b-Uçakta sık su içilmesi ve hareket edilmesi önerilmelidir c-Kan pıhtılaşma sisteminin kalıtsal risk faktörlerini taşıyanlara, uçağa binmeden önce Düşük Molekül Ağırlıklı Heparin (DMAH) enjeksiyonu yapılmalıdır. Yüksek riskli olanlara DMAH ile birlikte aspirin kullanmalarının önerilmesi tromboz gelişmesini büyük oranda önleyecektir. Kendisinde tromboza yatkınlık yapan faktörlerin olup olmadığını bilmeyen ve/veya tehlike olasılığı az da olsa önlem almak isteyenler ilk iki öneriyi dikkate alabilirler. BİLİM TEKNOLOJİ EKİ

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:15 Mart 2013Yayınlanma Tarihi:20 Mart 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.