'Sıkı çalış' ilkesi artık bitti

İşte yeni kurallar dizisi. Sıkı çalış ve kurallar bağlı kal' ilkesi eskidi. Daha fazlası gerekiyor.

İşte yeni kurallar dizisi. Sıkı çalış ve kurallar bağlı kal' ilkesi eskidi. Daha fazlası gerekiyor.

Şanghay'a yeni geldim, ama aklımda Estonya ve eski b aşkan C linton i le Başkan Obama'nın bazı sözleri var. Geçenlerde Wired dergisinde çıkan habere göre, Estonya'daki devlet okulları ilkokul birinci sınıf öğrencilerine (ve diğer tüm sınıflardaki öğrencilere) bilgisayar programcılığı öğretmek için plan hazırlıyor. Habere göre bu ders programı, "Estonya şirketleri yazılımcı bulmakta zorlandığı için" oluşturuldu. Estonya 2003'te bu ülkede kurulan Skype'ın başarısının da k atkısıyla, b üyüyen b ir t eknoloji sektörüne sahip. Guardian gazetesi, Estonya'yla ilgili bu haber üzerine internette anket düzenleyip okurlarına şu soruyu sordu: "Estonya'daki okullarda, 7-16 yaşları arasındaki çocuklara bilgisayar kodu yazma dersi veriliyor. İngiltere'deki okullarda da çocuklara programcılık dersi verilsin mi?". Bu haberi, tüm dünyada 15 yaşındaki öğrencilerin girdiği PISA sınavında matematik, bilim ve okuma alanlarında herkesi geride bırakan bir devlet okulu sistemine sahip olan Ş anghay'da okumak ç ok i lginç. Çinliler buna anaokulu öğrencilerine programcılık öğreterek cevap verir mi? Tüm bunlar beni, Obama'nın (ilk kez Bill Clinton tarafından 1992'de kullanılan) bir cümleyi kullanmayı bırakması gerektiği düşüncesine yöneltti: "Sıkı çalışır ve kurallara bağlı kalırsanız", ABD'deki sistem size iyi bir hayat, çocuklarınıza ise sizden daha iyi bir hayat kurma fırsatı sunar. Beni gerçekten etkileyen bu büyülü ifadenin çoğu seçmeni de etkilediğine eminim. Ama bir sorun var: Bunun geçerliliği kalmadı. Gerçek şu ki, günümüzde iyi bir hayat sağlayacak iyi bir iş bulmak istiyorsanız daha çok çalışmalı, kendinizi sürekli yenilemeli, en az bir tür yükseköğrenim görmeli, yaşam boyu öğrenmeli ve oyunu kuralına göre oynamalısınız. Aksini söylersek, insanları fena halde yanıltırız. Niçin? Çünkü Clinton 1992'de bu cümleyi ilk kez kullandığında internet daha yeni gelişiyordu, neredeyse kimsenin e-posta hesabı yoktu ve Soğuk Savaş yeni bitiyordu. Başka bir deyişle, hâlâ kapalı bir sistemde, yani daha yeni yıkılmaya başlayan duvarlarla kaplı bir dünyada yaşıyorduk. Bu, NAFTA'nın henüz imzalanmadığı, küreselleşme ile bilgi teknolojilerinin birleşmediği, sendikaların ve mavi yakalı işçilere dayalı imalatın görece güçlü olduğu ve kuralların çoğunu ABD'nin koyabildiği bir dünyaydı. O dünya geride kaldı. Şimdi daha açık bir sistem var. Teknoloji ve küreselleşme düşük vasıflı işleri hızla yok ederken, yeni işler için gereken beceri düzeyini giderek yükseltiyor. Orta sınıfa girmek ve orada kalmak için yaşam boyu öğrenme her zamankinden daha önemli. Alvin Toffler'a atfedilen bir söz bu yeni gerçekliği iyi anlatır: "Gelecekte cehalet okuma yazma bilmeyenler üzerinden değil, sürekli öğrenmeyi başaramayanlar üzerinden tanımlanacak". Hareketsiz kalmanın her türü ölümcül. Cumhuriyetçilerin ulusal kurultayını izlerken, The New York Times'tan gelen meslektaşlarımın işlerinin ne kadar değiştiğini görüp etkilendim. Bir muhabirin günlük işleri şöyleydi: haber geç, web sayfası için haber topla, The International Herald Tribune için haber topla, twit at, web sayfasını güncelle, diğerlerinin twitlerini takip et, internet videosu için kısa yazı yaz ve basılı gazete için haber yaz. Gazetemizde muhabirlik mi yapmak istiyorsunuz? Normal bir iş günü böyle geçiyor. Daha çok ve daha akıllıca çalışmalı ve yeni becerileri daha hızlı edinmelisiniz. California Bölge Kolejleri Sistemi'nin işgücü ve ekonomik kalkınmadan sorumlu rektör yardımcısı Van Ton- Quinlivan, bana günümüzün dört temel beceri grubunu anlattı. Bunların ilki, "şu anda hazır olan" insanlar. Bunlar işverenlerin doğru zamanda aradığı doğru becerilerin tümüne sahip. İşverenler bu tür insanları işe alırken, önce yerel emek piyasasına ve okullara yöneliyor. Ama Ton-Quinlivan'ın dediğine göre, bunları o bölgede bulamazlarsa "en yakın yerden getirmeye" çalışıyorlar. Yani günümüzde dünyanın herhangi bir yerinden. "Hazır" işgücü bulamayan şirketler, "kısa sürede hazır olacak" kişiler yani sınırlı eğitime ve tecrübeye rağmen işe hemen uyum sağlayabilecek insanlar arıyor. Bunları da bulamayınca, bazıları "çalışabilecek" kişileri işe alıyor. Bunlar iki veya dört yıllık yükseköğrenim görmüş, eğitilebilir kişiler. Ama şirketlerin eğitim bütçeleri d araldığı i çin, bunu devlet okullarının yapmasını istiyorlar. Son olarak, sayıları artan "hazır olmayan" kişiler yani okulu bırakmış veya sadece lise diploması almış insanlar var. Bunlar "çok çalışmaya ve kurallara uymaya" hazır olsalar bile, iyi bir iş bulma şansları düşük. Bu yüzden, yeni bir teşvik programı uygularsak bu biraz da daha çok insana daha fazla eğitim sunmaya odaklanmalı. Halen dört yıllık üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranı yüzde 4.1, iki yıllık bölüm mezunlarında yüzde 6.6, lise mezunlarında yüzde 8.8 ve okulu bırakmış kişiler arasında yüzde 12. Clinton'ın yeni tavsiyesini bu yüzden tercih ediyorum: "Daha çok ABD'liyi, yeni teknolojilerin yarattığı işlere hazırlamalıyız. İnsanlarımıza yönelik yatırımlar (daha çok bölgesel üniversite, burs ve mesleki eğitim), bu yüzden her zamankinden daha önemli". THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:24 Eylül 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.