Sanatın şoke etme kabiliyeti sorgulanıyor

Bahar Ayini'nin (Le Sacre du Printemps) Paris prömiyerine sahne olan 29 Mayıs 1913 gününün sabahında, Le Figaro gazetesi şu öngörüyle çıkmıştı:

Bahar Ayini'nin (Le Sacre du Printemps) Paris prömiyerine sahne olan 29 Mayıs 1913 gününün sabahında, Le Figaro gazetesi şu öngörüyle çıkmıştı:

"Bu bale eseri, şüphe yok ki, hararetli tartışmalara vesile olacak yeni bir heyecan yaratacak ve tüm gerçek sanatçılar üzerinde unutulmaz bir tesir bırakacak. " Bu, 20'nci yüzyıl sanat dünyasının en hafif gelen tahminlerinden biri oldu. Theatre des Champs-Elysees'de daha ilk notalar duyulur duyulmaz hararetli tartışmalar koptu, koltuklardan yükselen alaycı kahkahalar kısa sürede öyle bir velveleye dönüştü ki, eserin bestecisi İgor Stravinsky tiksinti içinde salonu terk etti. Stravinsky ve çalışma arkadaşlarının niyeti isyan çıkarmak değildi. Ancak bu prömiyer, modern kültürün senaryosunu yazdı. O zamandan bu yana sanatçılar izleyici kitlelerini kışkırtmaya çalışıyor, şoke etmeyi sanatsal değer mertebesine yükseltiyor, böylelikle baskıcı gelenek ve burjuva ahlakıyla mücadele ettiklerini gösteriyorlar. Şok, ana akım haline geleli uzun zaman olduğundan, akla şu soru geliyor: Sanat bugün hâlâ şoke edebilir mi? Çıplaklık ve kaba dil artık skandal yaratmıyor, modernizmin on yıllarca biçimsel kısıtlamalara düzenlediği saldırılar, sanat ile sanat olmayan, yüksek ve alçak arasındaki sınırları kaldırdı. Bugün şok, skandaldan ayırt edilebilir değil. Kendi kendinin tanıtımını yapan sanatçılarla kamuoyunu fırçalayan fikir adamlarının başvurduğu bir numara olmaktan ziyade sanatsal yeniliklerin yan etkisine indirgendi. Ama pek çok sanatçıya göre, şok dalgaları yaymak, gerçek dünyayı kendisine geri yansıtmayı amaçlayanların görevi olmayı sürdürüyor. Yönetmen John Waters 1981 tarihli "Şok Değeri" adındaki otobiyografisine, "İnsanların filmlerimi izlerken kusması, ayakta alkışlanmak gibi bir şey" diyerek başlamıştı. Bugün Waters, sırf şok olsun diye şoke etmeye çalışmanın "öldürücü" olacağını söylüyor. Waters'ın 1972'de çektiği "Pink Flamingos" (Pembe Flamingolar), bugün exploitation (ist ismar) sinemasının klasiği kabul ediliyor. Filmin çok geniş bir yelpazedeki sapkın eylemlerin en ince ayrıntısına dek gösterildiği sahnelerinden birinde, drag queen (travesti) Divine köpek dışkısını neşe içinde yer. Waters açısından "Pink Flamingos" ile ilgili en şoke edici şey, insanların filme gülmesi. "Bu, sansürle ilgili bir yorumdu, 'Deep Throat' (Derin Gırtlak) filmi yasadışı olmaktan çıkınca geriye kalan şeydi" diyor. "Sanat hâlâ şoke edebilir mi" sorusu hemen bir başka soruya davetiye çıkarıyor: Kimi, nerede şoke etmek? Lars von Trier ve Gaspar Noe gibi Avrupalı yönetmenlerin elinde entelektüel sarsıntılar geçirmeye meraklı olanlar, korku filmleri sektöründe marka haline gelen Testere'nin hayranlarının aldığı suçluluktan azade zevk karşısında şoke olabilir. Multiplex sinemada sıkıcı gelen şiddet, tiyatroda sahnelenen bir oyunda, hele de bir operada şoke edici olabilir. Oyun yazarı Thomas Bradshaw'un günümüzde Amerika'nın güneyinden beyaz bir çiftin köle sahibi olmasını hicvett iği "Mary", geçen yı l Chicago'daki Goodman Tiyatrosu'nda sahnelendiğinde, eleştiri fırtınası koptu. Chicago Sun-Times gazetesinde çıkan eleştiri yazısında, "Bugünün tiyatro izleyicisinin isyan etmeden önce ne kadar saçmalık ve zırvalığa tahammül edebileceğini ölçmek için tasarlanmış şey" denildi. Bradshaw'un "Burning", "Strom Thurmond Is Not a Racist" gibi oyunları da izleyicilerin salonu terk etmesinden nasibini almıştı. Bu kez yazar, "Mary"nin çoğu beyaz olan izleyicisinin büyük kısmının, ırkçı lafların liberal biçimde kullanılmasına ve komik biçimde yüzlerinde güller açan "köle sahiplerine" güldüklerinde ısrarlı. Tabii en az bir kez etraflarına bakıp tiyatroda başka gülenler bulunduğundan emin olduktan sonra. Eleştirmen Maggie Nelson, 2011 tarihli "Zulüm Sanatı: Bir Hesaplaşma" adlı kitabında Modernizmin "şok doktrininin" geçmek bilmeyen etkisini sorguluyor. Nelson, ihtilafın değerini küçümsüyor değil. "Kültürün duymaya izin vermediği şeyleri sanatın söylemesine hâlâ ihtiyaç var" diyor. "Ama her şok birbirine eşit yaratılmıyor" diye devam ediyor. "İlk 'öf aman' nidalarının ardından bir sonraki duygunun ne olacağına bakmak gerek" diyor. Bir sonraki duygu, ardından gelecek daha derin bir şoka duyulan açlık olabilir. En kurnaz şok sanatçılarının bazısı, bugünlerde beklenen yollardan şoke etmeyi reddetmenin, en şoke edici hareket olabileceğini söylüyor. Waters, bir yerlerde keşfedilmeyi bekleyen geleceğin genç f i lm yönetmenlerine şu öneride bulunuyor: "Seks ya da şiddet olmadan da 17 yaşından küçüklerin izlemesinin yasaklanacağı bir şey düşünebiliyorsanız, yılın en radikal filmini çekerseniz" diyor. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:24 Eylül 2012Yayınlanma Tarihi:29 Eylül 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.