

Psikedelik İlaçlar Beyin-Bağışıklık İlişkisini Değiştirerek Korkuyu Azaltabilir: Yeni Araştırma Çığır Açıyor
MDMA ve Psilosibin ile Korku ve Stresle Mücadelede Devrim Niteliğinde Bulgular
Korku, sadece bir duygusal tepki değil; beyin ve bağışıklık sistemi arasında karmaşık bir iletişimin sonucu olabilir. 23 Nisan 2025 tarihinde Brigham and Women's Hospital tarafından yayımlanan çığır açıcı bir araştırma, bağışıklık sisteminin stres ve korku gibi psikolojik durumlar üzerinde doğrudan etkisi olabileceğini ortaya koydu. Daha da dikkat çekici olan ise, MDMA ve psilosibin gibi psikedelik maddelerin bu etkileri tersine çevirebilme potansiyeline sahip olması.
Mass General Brigham araştırmacıları, bağışıklık sistemi ile beynin korku merkezi olan amigdala arasındaki etkileşimlerin korku tepkilerini nasıl tetiklediğini gösterdi. Kronik stres altındaki deney hayvanlarında, iltihaplı bağışıklık hücrelerinin beyne göç ederek korkuyu artıran bir döngü başlattığı gözlemlendi. Ancak, psikedeliklerle yapılan tedavi bu süreci durdurdu: Beyne göç eden hücreler engellendi, iltihap azaldı ve korku davranışlarında önemli düşüşler yaşandı.
Bu bulgular sadece farelerle sınırlı kalmadı. İnsan beyin hücreleri ve depresyon hastalarından alınan genetik veriler üzerinde yapılan analizler, benzer bir nöroimmün etkileşimin insanlarda da mevcut olabileceğini ortaya koydu. Sonuçlar, dünyanın en saygın bilim dergilerinden biri olan Nature'da yayımlandı.
Psikedelikler sadece "zihin açıcı" değil; aynı zamanda biyolojik düzeyde iltihapla ve stresle mücadele edebilen güçlü araçlar olabilir.
Depresyon, anksiyete ve stres bozukluklarının tedavisinde psikedeliklerin potansiyel rolü artık çok daha güçlü bilimsel temellere dayanıyor. Beyin-bağışıklık sistemi etkileşimini hedef alan tedaviler, hem psikolojik hem de inflamatuar hastalıklar için umut vadediyor.
Dr. Michael Wheeler’a göre, bu araştırma psikedeliklerin nöropsikiyatrik hastalıklarda kullanılmasına yönelik paradigmayı değiştirebilir. Ancak bilim insanları, bu ilaçların mucizevi çözümler olmadığını, dikkatli ve kontrollü araştırmalarla ilerlenmesi gerektiğini vurguluyor.
https://www.sciencedaily.com/releases/2025/04/250423111905.htm
Paylaş