Ölümcül hastalığın genetik kodları

Doktor Hal Dietz 1980'lerde Maryland'deki Johns Hopkins Üniversitesi'ne geldikten sonra, Marfan sendromlu (kalpten vücuda kan taşıyan aort ana damarının giderek büyümesi ve sonunda patlamasına yol açan nadir ve genellikle de ölümcül bir hastalık) çocuklara yardım etmeyi bir takıntı haline getirdi.

Doktor Hal Dietz 1980'lerde Maryland'deki Johns Hopkins Üniversitesi'ne geldikten sonra, Marfan sendromlu (kalpten vücuda kan taşıyan aort ana damarının giderek büyümesi ve sonunda patlamasına yol açan nadir ve genellikle de ölümcül bir hastalık) çocuklara yardım etmeyi bir takıntı haline getirdi.

olumculhastalik"Yaptığımız hiçbir şey hayatlarını iyileştirmeye yaramıyordu" diyor Dietz. Bu şanssı z çocuklar, hastalıklarının genetik bir temeli olduğunu düşündürten çok belirgin ve ortak fiziksel özellikler gösteriyordu. Örneğin uzun boylu ve zayıf oluyor; kol, bacak ve parmakları uzun oluyordu. Eklemleri genelde olağanüstü esnek, ayakları yassı ve dişleri iri oluyordu. Öyle olunca Dietz, Marfan'a yol açan gene odaklanmaya karar verdi ve bunun sonucunda şaşırtıcı bulgulara ulaştı. Sendromlu hastalara yarayabilecek bir ilacın klinik deneyleri yakında yayınlanacak. Dietz, büyüyen aort damarlarını saptayabilecek bir kan testine ve binlerce hayatı kurtarabilecek araştırmalara da ilham kaynağı oldu. Test sayesinde doktorların, aort damarı patlamadan önce ona müdahale edebilecekleri veya çatlayan aortları çabucak belirleyebilecekleri umuluyor. Houston'daki Baylor Tıp Okulu'nda cerrahi, moleküler fizyoloji ve biyofizik profesörü olan Scott A. LeMaire, aortları çatlamaya başlayan tüm hastaların "derhal tedaviye başlatılmaları" gerektiğini belirtiyor ve "teşhis ne kadar gecikirse aortlarının parçalanma ihtimali o kadar artar" diyor. Marfan'a neden olan gen mutasyonunu bulmak ağır ve zorlu bir süreçti. DNA haritasını çıkarmakta kullanılan dizilim makineleri henüz icat olmamıştı ve araştırmacıların geniş DNA bölgelerindeki her gene bakmaları gerekiyordu. Söz k onusu mutasyon 1 990'da, bağ dokulardaki bir protein olan fibrilin-1'de bulundu. Fibrilin- 1'in bulunduğu yer, moleküler perçinler işlemediği için dokuların dağıldığını akla getiriyordu. Ve eğer bu doğruysa, diyordu Dietz, "hastalığın seyrini değiştirmek için hiçbir şey yapılamazdı". Fakat perçin hipotezi Marfan'ın bazı çok belirgin özelliklerini; örneğin, çocukların çok uzun kol, bacak ve parmaklarının olmasını, gözlerinin derinde ve aşağı doğru eğik olmasını, elmacıkkemiklerinin yassılığını, kas kütlesinin ve vücut yağı miktarının azlığını açıklayamıyordu. Nitekim Dietz ve meslektaşları 10 yıl önce cevabı başka bir proteinde buldular. TGF beta (dönüştürücü büyüme faktörü beta) denen bu protein, gelişme çağında hücrelere nasıl davranmaları gerektiğini söylüyor ve yaraların iyileşmesinde devreye giriyordu. Protein işlev bakımından Marfan sendromunda değişikliğe uğrayan fibrilin-1'e bağımlıydı. Normalde fibrilin-1, TGF betayı bağ dokuya tutturur. Ancak Marfan'lılarda fibrilin-1 eksik olduğundan süreç bozuluyor. TGF bağ dokuya bağlanacağına ondan uzaklaşıyor. Ve kanda başıboş dolaşınca hücrelerde anormal davranışlara, Marfan'da görülen birçok soruna yol açıyor. Dietz, "Hayatımda 'işte buldum!' dediğim birkaç andan biri buydu" diyor. Sonra TGF betanın işlevini bloke edecek bir yol ararken tam da bu işi yapan ve çokça kullanılan Iosartan adlı bir tansiyon ilacına rastlamış. 2006'da Iowa'dan Kari Dostalik, her yıl düzenlenen Marfan sendromu konferansında Dietz'in konuşmasına katılmış. Dietz, ağır bir Marfan sendromu olan ve klinik denemeler dışında Iosartan verilen bir erkek çocuğuna ait bir slayt gösterisi düzenlemiş. Kızı Haley de aynı sendromdan rahatsız olan Dostalik, o çocuk ve ailesiyle bir önceki konferanstan tanışıyormuş. Tedaviden önce çocuk güçsüz ve yorgun görünüyormuş. Ama ilaçtan sonra, Dostalik'in deyişiyle, "ağzı kulaklarına varıyordu". Asıl iyi haberse, diyordu Dietz, oğlanın da, öbür çocukların da ilacı alır almaz aortlarındaki büyüme durmuş. Iosartan hastalığın bazı etkilerini tersine çevirmiş görünüyormuş. Dostalik, "'Tersine çevirdi' sözlerini duyunca Haley'i bu programa en çabuk nasıl aldırabileceğimizi merak ettik" diyor. İki y ıl s onra D ietz v e meslektaşları, klinik deneyler dışında ilaç verilen ağır durumdaki 17 çocukla ilgili verileri The New England Journal of Medicine dergisinde yayınladılar. Çocukların aortları ilaçtan önce yılda üç buçuk milimetre civarında büyüyormuş; ilaçtan sonraysa hız yılda yarım milimetreye düşmüş. Marfan'la ilgili keşifler daha geniş bir kesimi (Marfan olmayan, ama aortları şişip çatladığı için hayatları tehlikede olanları) de ilgilendiriyor. Ve bu kesimin Marfan hastalarıyla aynı moleküler belirtileri gösterdikleri sanılıyor. Maryland, Knoxville'den Amy Speck, oğlu Daniel'ı Dr. Dietz'in klinik deneylerine kaydettirmiş. Daniel'a 8 yaşında, doktoru omurgasındaki eğriliği fark edince teşhis konmuş. Tedavi, Speck'in sözleriyle, "çok olumlu değişikliklere yol açtı; her şey bir dengeye oturdu". Tedaviden önce Daniel'in aortu "korkunç bir hızla büyüyordu" ve bu hız şimdi o kadar düşmüş ki, deneye bugün katılmak istese onu almazlar. Bugün 15 yaşındaki Daniel'in durumu hâlâ iyi. Annesi, "Bunun ne kadar müthiş bir şey olduğunu anlatamam" diyor. THE NEW YORK TIMES  

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:24 Aralık 2013Yayınlanma Tarihi:25 Aralık 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.