Nicelik mi nitelik mi?

Türkiye’de son yıllarda eğitim alanında güzel şeyler oluyor, olmuyor değil...

Niceliksel manada özellikle de. Nitelik, niceliğe mağlup olsa da okullaşma ve yükseköğretim alanında kimi kalemlerdeki artış sevindirici. Yükseköğretim alanı son yıllarda önemli bir büyüme kaydetmiş. 2014 Mart ayı verilerine göre üniversitede öğrenci sayımız 5. 5 milyona yaklaşarak, dünyada 128, Avrupa'da 11 ülkenin nüfusunu sayı olarak geride bırakmışız. Güzel! 18-22 yaş aralığında yükseköğretim okullaşma oranı 2003'te \%14,7 iken, 2013 yılında \% 38,5 net olarak ilerlemiş. Bu da güzel! Bu oranlar, Türkiye yükseköğretim sisteminin son yıllardaki muazzam büyümesini ortaya koyması açısından son derece önemli görülüyormuş... O da doğru! Ya NİTELİK? Öteden beri hep hayalimiz, okulun gitmediği tek bir köy, okuryazar olmamış tek bir kişi kalmasın... Türkiye bölgesinde eğitim üssü olsun... Atılan adımlar bu hedefler doğrultusunda belki ama nitelik göz ardı edilmemeli. Fiziksel, teknolojik donanım yeterli olmuyor. Beyin gücünün yetiştirilmesi, elde tutulması da çok önemli... Yükseköğretimin geldiği noktaya ilişkin bazı istatistiklerden bahsedeceğim. Üniversite sayımız artıyor. Gün itibariyle devlet, vakıf, olmak üzere sayı 184’e ulaştı. Çok yakında 200’ü bulur. Artsın da! Buna paralel öğrenci sayımız da artıyor. O da artmalı... Yükseköğretimin Nisan 2014 verilerine göre 5 milyon 449 bin 961 üniversiteli var ülkemizde. 1 milyon 750 bin 133 ön lisans, 3 milyon 370 bin 688’i de lisans öğrencisi. Yukarıda da bahsettik hani dünyada 128, Avrupa'da 11 ülkenin nüfusunu sayı olarak geride bırakmışız. Ancak ne kadarını nitelikli birer öğrenci, ne kadarını olması gerektiği gibi yetiştirebiliyoruz, asıl cevap bulunması gereken soru bu... Bu sorunun en güzel cevabı ise öğretim elemanı sayımızda gizli. Nicelikteki artışın burada da olmasını çok arzu ederdim... Evet yıldan yıla bir artış var. Ancak öğrenci sayısındaki artışa oranla yeterli değil. Ne kadar akademisyenimiz vardır dersiniz? Tam tamına 141 bin 674 adet öğretim elamanımız var... Bunun 19 bin 887’si Profesör, 12 bin 634’ü Doçent, 30 bin 750’si Yardımcı Doçent, 44 bin 440’ı Araştırma Görevlisi, 20 bin 325’i Öğretim Görevlisi, 9 bin 942’si Okutman, 3 bin 696’ı da Uzman... Topu topu 141 bin... Bir öğretim elamanına 30’un üzerinde öğrenci düşüyor doğru hesapladıysam eğer. 1 hoca 30 öğrenciyle ilgilenmeli, ilgilenebilmeli her yönüyle... Bir hoca yüksek lisans yapacak öğrencinin hangi birine tez aşamasında danışmanlık yapabilecek... Etkili ve verimli... Bu sayı artar da azalmaz emin olun! Nerede nitelik? Bugün tam 262 binin üzerinde öğrenci yüksek lisans yapıyor. 56 bini devlet üniversitelerinde. Bunlardan 195 bini tezli, 59 bini tezsiz... Üniversite sayısı, ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora ve akademisyen sayılarında bir artış var doğru ancak; artış nerede olmalı? Doktora sayıları ve yüksek lisans eğitimlerimizin niteliğine ilişkin paylaşımlarım da olacak ama sonraki yazıda... sabanozde@gmail.com twitter/sabanozde


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:30 Haziran 2015Yayınlanma Tarihi:29 Eylül 2014

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.