NEDEN UNUTKANIM

Uğur İlyas Canbolat

NEDEN UNUTKANIMUnutkanlığınızın nedeni, guatr, psikiyatrik sorunlar, vitamin eksikliği veya uykusuzluk olabilir!

Unutkanlık insan hayatının ister istemez bir parçası. Özellikle hızlı yaşanan şehir hayatında uyaranların fazla oluşu da bir başka sebep. Basit unutkanlıktan Alzheimer'e kadar hangi basamaklardan geçildiğini merak ederek NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesinden Nöroloji Uzmanı Başar Bilgiç'in kapısını çaldık. Bu konuda dünyada ne gibi gelişmelerin olduğunu, Türkiye'de hangi seviyede olduğumuzu öğrenmek istedik.

-Unutkanlık nedir?

Unutkanlık iki şekilde ifade edilebilir. Birincisi yeni bilginin bellekte saklanamamasıdır. Örneğin kişi yeni tanıştığı kişileri sonradan gördüğünde tanıyamaz veya bir soru sorup cevabını almasına rağmen bir süre sonra sanki sormamış gibi aynı soruyu tekrar sorabilir. Bu durumda belleğe yeni bilgi aktarılamamaktadır yani yeni bilgiler de öğrenilememektedir.

İkincisi ise hali hazırda bellekte olan bilgiye ulaşamama da unutkanlık ile sonuçlanabilir.

-Buna da bir örnek alabilir miyiz?

Tabii. Bu durumda kişinin aklına o an söyleyeceği kelime veya isim gelmez ama sonradan onu hatırlayabilir. O sırada ne yapacağını unutabilir ama sonradan bir anda aklına gelir. Bu tip unutkanlıkta bilgi öğrenilmiş ve bellekte saklanmaktadır ama bu bilgiye ulaşmakta bir sorun vardır. 

-Basit unutkanlıklar ile ciddiye alınması gereken unutkanlık arasındaki fark nedir?

Burada şuna dikkat edilmeli. 50 yaşın üzerindeki unutkanlıklar basit olsa da araştırılmaya değer unutkanlıklardır. Unutkanlığın giderek ilerlemesi bir diğer dikkat edilmesi gereken noktadır. Unutkanlık günlük işleri etkiler düzeye ulaşırsa araştırılmalıdır. Ailesinde bunama hastalığı olanlar, bilinen özellikle başka sinir sistemi hastalıkları olanlar, kalp ve şeker hastalarının unutkanlıkları daha titiz olarak ele alınmalıdır.

Bunun dışında yoğun iş ve aile hayatı olanlarda basit unutkanlıklar olabilir. Günümüz şehir hayatında yoğun uyaranlara maruz kaldığımızdan unutmak bir nevi doğal bir korunma mekanizmasıdır. Ne zaman ki bu unutkanlık yaşamımızı etkiler düzeye gelirse o zaman araştırılmayı hak eder.

-Unutkanlığın o konuya verilen önem ile bir bağlantısı var mı?

Önem verilen konular genellikle unutulmaz. Bir olay ne kadar duygusal boyut içeriyorsa kolay kolay unutulmaz.  Örneğin aşık olduğunuz kişi ile ilk nerede tanıştığınızı kolay kolay unutmazsınız. Ya da kaza geçirdiğiniz bir günü birçok detayları ile hatırlarsınız. Önem verilen konuların örneğin önemli bir randevunun unutulması ciddi bir unutkanlığa işaret edebilir.

-Hassas, mükemmeliyetçi, obsesif kişilerin daha az unuttuğu, rahat ve boş vermiş kişilerin daha fazla unuttuğu varsayımı ne kadar gerçekçidir?

Bu yanlış bir varsayımdır. Mükemmeliyetçi ve aşırı titiz kişiler detaylar içinde kaybolduğundan ana noktaları unutabilir. Ayrıca obsesif hastalar depresyona da daha yatkın olduğundan depresyonun yarattığı  bir unutkanlık da sıklıkla yaşayabilirler.  Çok rahat kişiler de olaylara ehemmiyet vermediklerinden önemli olayları kaydetmeyip önemli anlarda bir unutkanlık yaşayabilirler. Yani iyi bir bellek için titiz veya çok rahat olmak gerekmemektedir.

-Beyin bilgiyi ne şekilde depolamaktadır?

Beyinde hippokampus adında bir bölge bulunmaktadır ve bu bölge bellek için kritik öneme sahiptir. Bellek ile ilgili bilgiler bu bölgede bulunur. Daha doğrusu bu bölge bir anıyı tüm beyne dağıtarak bir "anı kodlaması" yapar. Bir bilgi ne kadar pekişirse bu bölgede o kadar güçlü saklanır. Ayrıca duygusal bileşeni olan anılar da nötral olan anılara göre çok daha fazla saklanır. Çünkü hemen hippokampusun komşuluğunda bulunan amigdala adlı bölge emosyonlar ile yakın ilişkili bir bölgedir ve hippokampus ile sıkı bağlantıları vardır. Beynin bilgileri saklaması için beyin hücrelerinin birbiri ile sinaps adı verilen bağlantıları yapması gerekir. Bu bağlantılar ne kadar çok olursa o anı çok daha iyi saklanır. Yaşlanma ile bu bağlantıları yapma potansiyeli azalır. Alzheimer hastalığında beyin erimesinin ilk başladığı yer bu hippokampus adlı bölgedir ve bu nedenle ilk bulgu olarak unutkanlık ortaya çıkmaktadır.

-Hafızayı doğru kullanmanın, bilgileri doğru kaydetmenin burada bir rolü var mıdır?

Esasında beyin bunu otomatik olarak yapar. Kişiye göre uygun olan ve önemli olan bilgileri bellekte saklamak üzere bir filtreleme yapar. Bunu da dikkat mekanizmaları sayesinde yapar. Eğer bu dikkat mekanizmaları bozulursa (en çok psikiyatrik hastalıklarda olur) uygun bilgi yerine sıradan bilgiler de belleğe girmeye çalışır ve sonuçta sonsuz kapasiyete sahip olmayan bellek tükenerek önemli olan bilgiyi de kaydetmeyebilir. Ben şahsen ezbere dayanan eğitim sisteminin de belleği uygunsuz kullanmaya neden olduğunu düşünüyorum. Daha çocuk yaşta bilgileri ezberleyerek öğrenmek yerine irdeleyerek öğrenme stratejisinin uygun olan bilgiyi belleğe atmak için daha yararlı olduğunu düşünüyorum. Eğitimimiz sırasında ezberlediğimiz bilgilerin acaba ne kadarını bugün hatırlıyoruz? Onun yerine eğitimde analitik düşünce sistemini edinebilseydik çok daha rasyonel bir toplum olabilirdik.

-Unutkanlık daha çok nörolojik nedenlere bağlı olarak mı oluşmaktadır yoksa psikiyatrik şikayetlerde eşlik etmekte midir?

Bu soruyu yaş faktörüne bakarak cevaplamak lazım. Yaşlılıkta izlenen unutkanlık sıklıkla nörolojik bir hastalığa bağlı iken genç yaşta izlenen unutkanlığın altından sıklıkla psikiyatrik denebilecek sorunlar çıkmaktadır.

-Piyasada farklı CD'ler bulunuyor ezberlemeye ilişkin. Bunlara bir nöroloji uzmanı olarak bakışınız nedir?

Bunlar belleği efektif olarak kullanmayı esas olan yöntemler. Bir nevi bellek rehabilitasyonu denebilir. Ayrıca ilişki kurarak hatırlama yapmaya yönelik yöntemler de sunuluyor.  B unlardan fayda görebilecek kişilerde işe yarayabilir ama herkeste işe yarayacağını düşünmemek lazım.

-Ani unutkanlıklar ve tekrarlayan aynı sorular ne çağrıştırmalıdır?

Ani başlayan unutkanlıklar acil olarak araştırılmayı hak eden unutkanlıklardır. Örneğin yaşlı bir kişide bir anda başlayan bir unutkanlık, bir de kalp hastalığı, şeker hastalığı gibi başka sorunlar da varsa, ilk olarak beyin damar hastalıklarını düşündürür. Böyle durumların altından damar tıkanıklıkları veya beyin kanamaları çıkabilir. Kafa karışıklığı, davranış değişikliği ve ateş ile birlikte giden ani bir unutkanlıkta ise bazı virüslerin yaptığı beyin iltihapları (ensefalitler) akla gelir. Bazı epilepsi türleri başka hiçbir şey yapmadan sadece ani başlayan unutkanlık ve şaşkınlık yapabilir. Kafa travmaları ardından da aynen filmlerde olabilecek türde hafıza kayıpları olabilir. Bir takım psikiyatrik rahatsızlıklarda da özellikle ciddi bir psikolojik travma sonrası ani başlayan unutkanlık izlenebilir. Buna karşın yaşlılıkta sinsi şekilde başlayan ve giderek şiddetlenen bir unutkanlık Alzheimer hastalığını düşündürmelidir. Bu hastalıkta hastalar devamlı olarak aynı soruyu sorabilir. Sorunun cevabını verseniz dahi bu cevabı unutarak gene aynı soruyu sorabilir. İlginç bir şekilde hastalar cevapları unutmakta ama soruyu unutmamaktadır.

-Unutkanlığı azaltacak gıdalardan söz etmek mümkün müdür?

Bu konuda aşikar unutkanlık-gıda ilişkisinden bahsetmek kolay değil. Günümüzde popüler bir yaklaşım her şeyi gıdalar ile ilişkilendirmek ama Alzheimer hastalığında çok da açık bir ilişki yok. Bildiklerimiz damar hastalıklarının da unutkanlığa katkıda bulunduğu. Be nedenle damar hastalıklarında uygulanan diyetlerin Alzheimer hastalığı için de yararlı olabileceği düşünülebilir. Bunlar da katı yağlardan kaçınmak, taze yeşil sebze ağırlıklı beslenmek, kırmızı et yerine beyaz et tüketmek olarak özetlenebilir.

-Her zaman söylenir. Bulma çözmenin unutkanlığa olumlu etkisi var mıdır?

Bu konuda Amerika Birleşik Devletlerinde yapılmış ses getiren bir çalışmanın sonuçları mevcut. Rahipler üzerinde yapılan bu çalışmada bulmaca çözmek gibi uğraşlarda daha fazla bulunanların Alzheimer hastalığına yakalanma riski daha az bulunmuş. Bu nedenle biz de bulmaca çözmenin yararlı olduğunu söylüyoruz. Ama burada önemli olan nokta belli bir süreden sonra bulmaca çözmek otomatik bir hal alıyor. Devamlı aynı kelimeler ile yapılan bir bulmacayı kişi artık otomatik olarak tamamlıyor. Oysa bulmacanın amacı beyni zorlamak... Yeni stratejiler geliştirtmek. Bu nedenle sudoku'nun çok daha beyni zorladığını düşünüyorum. Keza satranç ve briç de oldukça zihinsel işlem gerektiren oyunlar. Bu nedenle otomatiğe bağlanan bir bulmaca çözme yerine devamlı beyni zorlayan yöntemleri önermek lazım.

-Alzheimer noktasına gelmiş kişiler için neler önerebilir siniz?

Alzheimer noktasına gelmiş kişiler hastalıklarından dolayı bu tip bulmacaları çözmede sorun yaşarlar. Özellikle bulmacayı yapamayınca da üzülürler, sinirlenirler ve bir daha yapmak iztemezler. Buna karşın kuralları belli olan ve daha basit olan oyunları oynayabilirler. Bunlara örnek tavla ve damadır. Alzheimer hastalarında onlara çok karmaşık gelen şeyleri zorlamak gerekir.  Hastalığın erken evrelerinde hatırlamalarına yardımcı olmak için hastalar not ve günlük tutabilir. Aile yakınları yapılması gerekenleri kısa ifadeler içeren notlar şeklinde mesala buzdolabına asabilir. Hastanın eskiden beri alışık olduğu şeyleri yapmasında genellikle sorun olmaz. Bu nedenle erken dönemde bakkala gidip basit alışveriş yapabilir. Ya da yakındaki camiye gidip namaz kılabilir. Hastaların becerebildiği aktiviteleri sürdürülmesi önerilir.  Bunların da kısıtlanması zaten fakirleşen bir hayatı iyice karartır.

-Alzheimer olan ailelerin ne zamandan itibaren dikkatli olmaları gerekir?

Ailesinde erken başlangıçta Alzheimer hastası varsa ve de bir üst jenerasyonda da benzer bir hasta varsa bu ırsi Alzheimer hastalığı olabilir. Böyle bir durumda herhangi bir yaşta çıkan ve giderek artan unutkanlık durumlarında aile bireyleri titiz bir şekilde araştırılmalıdır. Buna karşın ailede sadece bir kişide Alzheimer hastası varsa bu kişinin çocukları için risk bir nebze artsa da ırsi olması olası değildir ve aile bireylerinin çok endişe etmesine gerek yoktur. Irsi Alzheimer hastalarının tüm hastalar içinde %5 gibi ufak bir orana sahip olduğunu söylemek lazım. Günümüzde bu tip bunamaya neden olan birebir ilişkili 3 adet gen tanımlanmış durumda.  Bu genlerin mutasyonu durumunda ailelerde genellikle her kuşakta Alzheimer hastaları izlenir. Başlangıç yaşı da alışageldik 60 yaş ve üstü yaşlara göre daha erkendir. Örneğin 40'lı yaşlarda hastalık başlayabilir.

-Neler yapmalarını önerirsiniz?

Günümüzde mevcut olan tedaviler maalesef hastalığı ortadan kaldıran tedaviler değil. Buna karşın geliştirilmekte olan tedavilerin çoğu hastalığı değil hastalık öncesi dönemi hedef alıyor. Eğer bu tip tedaviler devreye girerse o zaman bu tip ailelerde riskli bireyler saptanıp hastalık başlamadan bile tedaviye başlamak mümkün olacak.  Her şeye rağmen genel prensipler bu kişiler için de geçerli. Yani sağlıklı yaşlanmak, zihinsel ve fiziki egzersizler, mutlu bir yaşlılık. Amerika'daki bu alanda çok meşhur olan Türkiye'den gitmiş olan bir hocamız bunu, kitap okuyun, satranç oynayın, dans edin, Akdeniz diyeti ile beslenin ve bir kadeh kaliteli kırmızı şarap için diye özetlemişti.

-Yaşlanmaya bağlı unutkanlıklar ile erken yaşta baş gösteren unutkanlıklar arasındaki temel fark nedir?

Erken yaşta izlenen unutkanlıların altında çok sıklıkla psikiyatrik sorunlar yatmakta. Çok nadiren vitamin eksiklikleri, guatr hastalıkları veya beyin tümörleri gibi nedenler de unutkanlık yapabilir. Buna karşın yaşlılıkta çıkan unutkanlıkların çoğu bir beyin hastalığına delalet etmekte. Ayrıca gençlerde unutkanlık çoğu kez çok daha sorunlu olmakta… Çünkü gençlerin çoğu çalışmakta ve unutkanlık onların mesleki performanslarını etkilemekte.

-Bazı kişiler isimleri unuturken simaları unutmuyor. Burada mekanizma nedir?

İnsan belleği görsel bellek ve sözel bellek olarak ikiye ayrılabilir. Beynimizde sol taraf sözel bellek ile uğraşırken sağ taraf görsel bellek ile ilişkilidir. Yani beyinde iki bellek tipi farklı taraflara yerleştirmiştir. Ayrıca insan beyninde görsel sistem diğerlerine göre çok daha fazla yer tutmaktadır.  Özellikle sadece insan yüzlerine duyarlı beyin hücreleri vardır ve sadece insan yüzü gördüklerinde aktivasyon gösterirler. Bunun için insanları en detaylı olarak çehrelerine göre ayırırız. Yani görerek öğrendiğimiz bir şeyi ve özellikle de bir tanıdığın yüzünü kolay kolay unutmayız ama ismi aklımıza gelmeyebilir.

-Yoğun ve stresli şehir hayatının unutkanlığa etkisi ne kadardır?

Stresli bir şehir yaşamının içinde olmak bizzat bir unutkanlık nedeni. Belki de bu unutkanlık beyni koruyan bir mekanizma. Çünkü büyük şehir yaşamında çok fazla uyaran mevcut ve böyle bir ortamda bazı şeyleri unutmazsanız unutulmaması gerekenleri de unutabilirsiniz.  Bunun dışında böyle bir yaşam çok daha yorucu ve insanı zorlayan bir tarz. Bedensel yorgunluk da unutkanlığa neden olabiliyor. Beyni bedenden ayrı düşünmemek lazım... Beden yorgun olursa bu beyne, beyin hasta olduğunda ise bu bedene doğrudan etkide bulunuyor.

-Unutkanlığın tedavisinde neler yapılmaktadır?

Unutkanlık tedavisi ve Alzheimer hastalığının tedavisini ikiye ayırmak lazım. Bilindiği gibi her unutkanlık Alzheimer hastalığı anlamına gelmiyor. Böyle bir durumda ilk olarak neyin unutkanlığa yol açtığını saptamak lazım. Örneğin altta yatan neden bir depresyon ise böyle bir durumda depresyonun tedavi edilmesi gerekiyor. Depresyona bağlı unutkanlıkta unutkanlığın düzelmesi oldukça vakit alabiliyor. Altta yatan neden guatr hastalıkları ise o zaman bunun tedavi edilmesi gerekiyor. Bazen B vitamin eksikliklerinin de unutkanlığa yol açtığını görüyoruz ve basit bir vitamin tedavisi başlıyoruz. Son dönemde benim rastladığım bir diğer unutkanlık nedeni de uyku problemleri. Özellikle uyku apnesi adı verişen durum ciddi unutkanlıklara neden olabiliyor. Bu hastalıkta gece uyurken kullanılan bir cihaz hastaların unutkanlıklarında ciddi düzelmeler sağlıyor.

-Alzheimer tedavisinde ilacın yerini de alabilir miyiz?

Tabii. Alzheimer hastalığı tedavisinde kullandığımız iki ana grup ilaç var. Bunlardan birincisi beyinde azalan asetilkolin adlı maddeyi yerine koymayı hedefleyen ilaçlar. Ülkemizde bu gruba ait 3 molekül hali hazırda piyasada (donepezil, rivastigmin ve galantamin). Bu tedaviler özellikle erken evrelerde etkili oluyor ve erken başlanırsa hastayı erken dönem içinde tutuyor. Bu da hastanın bu süreyi birçok işi halen kendi yapabilecek bir durumda geçirmesi demek. İkinci grup ilaç ise beyinde zararlı etkileri olan glutamatın bu etkisini azaltan memantin adlı ilaç . Bu ilaç hem gidişatı azaltıyor hem de hastalık seyrinde izlenen psikiyatrik bulguları azaltıyor ya da ortaya çıkmalarını engelliyor. İki grup ilaç hastalık evrelerine göre birlikte de kullanılabiliyor. Bunun dışında ortaya çıkan şikayetlere göre de tedaviler mevcut. Mesala uykusuzluk için, idrar kaçırma için, saldırganlık için genel tıp içinde kullanılan ilaçları kullanmak mümkün.

-Nöropsikolojik testler önemli sanırım bu aşamada? Burada uygulanan testler nelerdir?

Nöropsikolojik testler bir unutkanlığı değerlendirmede en önemli araçlar. Kabaca anlatmak gerekirse bu testlerde beynin çeşitli işlevleri değerlendirilmekte... Bunlar bellek, dikkat, lisan, muhakeme, soyutlama, yapılandırma becerisi gibi işlevler.  Fakat sadece bu testler ile tanı konulmaz. Muhakkak ki hastayı iyi bilen bir yakınından şikayetleri detaylı olarak dinlenmeli ardından hastanın muayenesi yapılmalı ve bunun da ardından nöropsikolojik testler ile birlikte bir değerlendirme yapılmalıdır. Bazen bu değerlendirmeye bir beyin görüntüleme yöntemi de eşlik edebilir. Bunlardan da bize en fazla bilgi vereni MR adı verdiğimiz beyni oldukça detaylı olarak bize gösteren yöntemdir.

-Zeka ile unutkanlık arasında bir bağ var mıdır?

Bu konu son zamanlarda oldukça popüler ve yeni yeni bir takım çalışmalar yayınlanmaya başladı. Örneğin ABD'de 1940larda aynı lisede okuyan 400 kişi ile yapılmış bir çalışmada 400 kişiye lise zamanında zeka testi yapılmış ve 4 yıl önce bu kişilerden hayatta olanları bunama olup olmadıkları açısından değerlendirilmiş. Görülmüş ki ortalama zekanın üstünde olanlarda bunama gelişme riski yarı yarıya azalmış. Buna benzer başka çalışmalar da var. Yani zeka hastalıktan koruyucu gibi görünüyor.

-Peki eğitim düzeyi, akademik uğraş ile unutkanlık arasında nasıl bir ilintiden bahsedilebilir?

Yapılan çalışmalarda tutarlı bir şekilde eğitim düzeyinin yüksek olmasının hastalıktan koruyucu olduğu görülüyor.  Yani eğitim düzeyiniz ne kadar fazla ise hastalığa yakalanma riskiniz azalıyor. Ama buradan şunu çıkarmamak lazım. Çok eğitimli biri Alzheimer hastası olmaz. Maalesef entellektüel düzeyi çok yüksek olan kişiler de bu hastalığa yakalanabiliyor. Misal ünlü yazar Irish Murdoch. Son dönem kitaplarında kelime hazinesinin azaldığı kitaplarından bile anlaşılabilir.

-Ülkemizin unutkanlık profili nedir?

Unutkanlık profili için şöyle denebilir. Unutkanlık ile başvuran gençlerin çoğunda psikiyatrik bir sorun ile karşılaşıyoruz. Buna karşın unutkanlık ile başvuran yaşlılarda en sık beyin hastalıkları karşımıza çıkıyor. Benim de içinde bulunduğum bir grup Kadıköy ilçesinde bir araştırma yaptık ve 70 yaş ve üstü olan 1019 kişiyi taradık. Bu çalışmaya göre 70 yaş ve üstü her 5 kişinin bunama hastası olduğunu gördük. Bu oldukça ciddi bir oran. Bu rakamları tüm ülkeye genellersek 500-600 bin arasında bunama hastası olduğu ortaya çıkıyor. Bu Türkiye ordusunun asker sayısına eşit bir rakam. Ve biliyoruz ki bu hastaların sadece ¼'ü tedavi almakta yani büyük bir kısım tıbbi tedavi kullanmıyor hatta tanı bile almıyor. Gene aynı çalışmada insanların bunamaya yaklaşımına da bakmıştık. Garip bir şekilde Türkiye'deki yaşlılar bunamanın normal bir şey olduğunu düşünüyor ama bunama belirtileri ayrı ayrı sorulduğunda bunların bir hastalık belirtisi olduğunu söylüyorlar. Bu cevaplarda eğitimin de bir etkisi yok yani üniversite mezunu da okur-yazar olmayan da aynı şekilde düşünüyor.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:15 Kasım 2008

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.