Hap ve şırıngalar tarihe mi karışıyor
Atalarımızın bin yıllar önce kullandıkları soluma yoluyla tedavi, uzun bir aradan sonra yeniden bilim insanları arasında tartışma konusu.

Atalarımızın bin yıllar önce kullandıkları soluma yoluyla tedavi, uzun bir aradan sonra yeniden bilim insanları arasında tartışma konusu.

SOLUNUM MASKELERİNİN ATASI
1860’da Fransa’da Sales-Giron, nebulizatörü icat etti. Nebulizatör aslında hiç de yabancı olmadığımız bir alet; günümüzde hastanelerden uçaklara kadar her yerde genellikle anestezi veya oksijen desteği için kullanılan soluk maskelerinin atasıdır. Bu icatla birlikte, birçok ilaç solunum yoluyla rahatlıkla vücuda verilebildi. Bu teknolojinin ardından bilim dünyası, soluma yöntemiyle tedavinin üzerinde yoğunlaşmaya başladı. 1925 yılında Alman Doktor Gänslenn, makalesinde diyabet tedavisinde kullanılan insülinin hastalara soluma yoluyla verilmesini önerdi. Ancak, Gänslenn’in bu makalesi, Almanca yazıldığı ve yıllarca başka dillere çevrilmediği için, değeri 1970’lere kadar anlaşılamadan kaldı. 90’lı yıllarda Gänslenn’in bahsettiği teneffüs yoluyla İnsülin alma fikri üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar ivme kazandı ve ilaç şirketleri (Inhale gibi) teneffüsle ilaç alımı ve vücut içerisinde salımıyla ilgili yapılan çalışmalara destek vermeye başladı. Hatta bugün diyabet hastaları için kullanılan bazı teneffüs yollu ilaçlar, enjeksiyonla yapılanlardan daha güvenilirdir. Yine günümüzde, zamanla gelişen soluma yollu ilaç alımı Amerika ve Avrupa’da da tip 1 ve tip 2 diyabet tedavileri için çokça rağbet görmektedir. Soluma ile tedavi, sadece uygulama açısından kolaylığı değil, solunan ilacın vücuda dağılımının hemen hemen saniyeler almasından ötürü de caziptir. Bu yolla ilacın hızlı dağılmasının sebebi, akciğer yüzeyinin oldukça geniş olmasıdır. Bu durum, teneffüs edilen ilaç moleküllerinin epitel doku hücrelerden kana derhal aktarılmasına olanak sağlar. Enjeksiyon yoluyla yapılan tedaviler sırasında ise, şırınga iğnesinden duyulan korkunun neden olduğu kas gerilmeleri, verilen serumun yan etkilerini kolaylıkla göstermesine sebep olabilir. Ayrıca, solunum yolunda bulunan sindirim enzimlerinin miktarı, sindirim sistemi yolunda bulunan enzimlerden önemli derecede daha azdır, bu nedenle teneffüs yoluyla alınacak ilaç moleküllerinin uğrayacağı kimyasal reaksiyonlar ve bozunum da azalır. Bu sayede solunum yoluyla alınan ilaç, haplar ve şuruplardan daha tesirli olur. Solunum yoluyla ilaç alma yönteminin dezavantajları da vardır. Teneffüs edilen herhangi bir ilaç vücuda daha önce alınmadıysa, insan vücudunun bağışıklık sistemi bunu ilk etapta tanımlamaya çalışır. Ancak burada oluşan problem, akciğerlere alınan ilacın saniyeler içerisinde kana aktarılmasıdır. Bu sebeple vücudun bağışıklık / savunma sistemi, bu maddeye rastladığı zaman, kana ulaşmadan önce madde tanımlanamadığı için, ilaca karşı aşırı bir kimyasal tepki verebilir ve insan vücudunda fizyolojik ve/veya immünolojik hasarlara sebep olabilir. Sonuç olarak, doktorların hangi hastalık için hangi ilacı ne tür yolla vereceğine karar vermesi ve bu yüzden de hastalıkları ve onların vücutta yarattıkları etkileri iyi şekilde öğrenmeleri gerekir. Ancak, yakın gelecekte solunum tedavisi, hap, şurup ve şırıngaların rafa kaldırılmasında önemli bir faktör olabilir. BİLİM TEKNOLOJİ EKİ
Bu yazı 2929 kez okundu
Yayınlanma Tarihi : 26 Şubat 2013 Salı, 02:31
Güncelleme Tarihi : 22 Şubat 2013 Cuma, 09:41