Halsizliğinizi odanızı havalandırarak yenin

Yorgunluk, halsizlik, bitkinlik, uykuya meyil gibi sorunlar yaşayanlara öneriler...

Yorgunluk,  halsizlik, bitkinlik, uykuya meyil gibi sorunlar yaşayanlara öneriler...

Haber5İç ortam hava kirliliğinin  insan sağlığını dış ortama göre 5 kata kadar tehdit edebileceği, yorgunluk,  halsizlik, bitkinlik, uykuya meyil gibi sorunlar yaşayanların bulundukları  ortamları havalandırmaları gerektiği bildirildi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim  Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Topbaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kış  aylarıyla birlikte insanların hava kirliliği kavramını sık duymaya başladığını,  hava kirliliği denince de akla genelde dış ortamdaki duman, is, koku gibi  kirlilik ölçütlerinin geldiğini söyledi. Oysa ev ve iş yerleri gibi iç ortam hava kirliliğinin çok daha önemli  olduğunu ifade eden Topbaş, “İç ortam hava kirliliği dediğimiz, insanların  yaşadığı veya iş yaptıkları binada havanın kirlenmesidir. Dışarıdaki hava gibi  gözle görülür duman, is veya koku vermediği için sanki iç ortam hava kirliliği  gibi bir kavram yeni bir şey olarak karşımıza çıkıyor. Oysa tam tersine, iç ortam  hava kirliliği, dış ortam hava kirliliğine göre 4-5 kat daha ciddi şekilde insan  sağlığını tehdit eden bir durumdur” dedi.

PARFÜM, EVDE KURUTULAN ÇAMAŞIR BİLE KİRLİLİK OLUŞTURUYOR

İç ortam hava kirliliğini oluşturan nedenlerin kimyasal ve mikrobiyolojik  olarak sınıflandırılabileceğini vurgulayan Topbaş, şöyle devam etti: “Soba, şofben, evlerdeki ocaklar, tüpgaz gibi günlük kullanımdaki  ürünlerin yanma sonucunda ortaya çıkardıkları gazlar, iç ortam kirliliğine neden  olan kimyasalların başındadır. Ortaya çıkan karbondioksit ve karbonmonoksit gibi  gazlar zehirlidir. Sigara dumanı, iç ortamı kirleten bir başka nedendir. Ayrıca, iç ortamda kullanılan koku verici maddeler, kişisel parfümler,  deodorantlar ve oda spreyleri kirliliğe neden olur. Kıyafetlerimizle dışarıdan  içeriye taşıdığımız maddeler ortamı kirletir. Kışın evin içerisinde kurutulan  çamaşırdan havaya karışan deterjan ve yumuşatıcı kalıntıları da kirliliği  artırır. Bunlar kimyasal nedenlerdir.” Havalandırmanın olmadığı iç ortamlarda mikrobiyolojik kirliliğin de  meydana geldiğini anlatan Topbaş, “İç ortamda yaşayan kişilerin nefes alışverişi  sırasında ortaya çıkardığı damlacık ve mikroorganizmalar, hasta bir kişinin  ortamda bulunması sonucunda da kirlilik oluşabilir. İç ortamda beslenen hayvanlar  da hava kirliliği oluşturabilir. Ayrıca havalandırma yapılamaz, ortam güneş de  görmezse özellikle küf mantarları karşımıza çıkabilmektedir” diye konuştu.

AKCİĞER KANSERİ RİSKİ BİLE VAR

Bu kirlilik etkenleriyle temasın özellikle kış aylarında arttığını, bunun  da farkına varılamayan hastalıklara neden olabileceğini dile getiren Topbaş,  şunları söyledi: “Bu durumların başında yorgunluk, halsizlik, bitkinlik, uykuyu tam  alamama, uykuya devamlı ihtiyaç duyma, uykudan yeterince dinlenmiş olarak  kalkamamak gelmektedir. Ayrıca iç ortamdaki bu etkenlerle karşılaşmak, çok kolay  bir şekilde gribal enfeksiyonların yayılmasına neden olabilmektedir. Hatta iç  ortam kirliliği, binaların iyi havalanmaması, özellikle kapı ve pencerelerin  yalıtımlarının çok iyi olması, duvarlarda kullanılan boyaların ve duvar  kağıtlarının havalandırmayı engelleyecek nitelikte yapılması 'radon' dediğimiz  radyoaktif maddelerin bile birikmesine neden olabilmekte. Bunların da çok ciddi  şekilde akciğer kanserleriyle ilişkili olduğu yapılan çalışmalarla  gösterilmektedir.” Hem akut hem kronik hastalıklara neden olabilecek iç ortam hava  kirliliğinin önlenmesinin sağlık açısından çok önemli olduğuna dikkati çeken  Topbaş, “İç ortam hava kirliliğini engellemek için havaların güneşli ve hafif  rüzgarlı olduğu, hava akımının bulunduğu dönemlerde iş yeri ve ev gibi yaşanılan  ortamlar günde mutlaka en az 1 saat havalandırılmalı” dedi.  A.A

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:22 Ocak 2012Yayınlanma Tarihi:26 Ocak 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.