GÜLÜŞÜN ARKASINDAKİ GİZEM

THE NEW YORK TIMES

Araştırmacılar, gülümsemeye yol açan ruh hallerini anlamaya çalıştı. Araştırdılar ve buldular. İşte gülüşün gizemi…

 


Paula Niedenthal'le yüz ifadeleri üzerine yaptığı çalışmalar hakkında konuşmak isteyen bir Rus gazeteci, onu telefonla aradı.

Gazeteci Niedenthal'e, "Bildiğiniz gibi Amerikalıların tüm gülüşleri sahtedir, Fransızlarınkiyse sahici" diye bilgi verdi.

Diplomatik bir şekilde, "Vay canına! Söylediğiniz şey çok ilginç" diyen Niedenthal, bir yandan da yaşamının çoğunu sahte gülüşler arasında geçirmenin nasıl bir şey olabileceğini kafasında canlandırmaya çalışıyordu.

Niedenthal, "İnsanların bu tür yanlışları nasıl yaptıkları konusuyla bir anda ilgilenmeye başladım" diyor. Tüm insanlar güldüğü halde, bilimin gülümsemeyle ilgili açıklamasını yetersiz bulan Niedenthal, "Aslında çok fazla şey bilmediğimizi düşünüyorum" diyor.

O ve meslektaşları, gülümseme konusunda yeni bir bilimsel model oluşturmak amacıyla, beyin taramalarından kültürel gözlemlere kadar çok değişik araştırmaları inceledi. Artık yalnızca gülümsemelerin kaynağını değil, insanların bunları nasıl algıladıklarını da açıklayabileceklerini düşünüyor.

Niedenthal ve arkadaşları, Davranış ve Beyin Bilimleri dergisinin son sayısında, gülümsemelerin içten duyguların basit bir ifadesi olmadığını iddia ediyor. Gülümsemeler gerçekte, iki zihin arasındaki kaynaşmanın en görünür kısmı. Illinois Evanston'daki Northwestern Üniversitesi'nden sosyal psikolog Adam Galinsky, "Bu, etkileyici ve çok yönlü bir inceleme" diyor.

Araştırmacılar, gülümsemeye yol açan ruh hallerini anlamaya çalıştı. Onların mutluluğa işaret ettiğini düşünürüz, oysa araştırmacılar insanların "zigomatik kaslar"ını (üst dudağı kaldırarak gülmeyi sağlayan yüz kasları) ne kadar büzerlerse, kendilerini o kadar mutlu hissettiklerini görüyor. Ancak bu şaşmaz bir yasa değil. Örneğin aynı kaslar, insanlar üzüldüğünde veya tiksindiğinde de büzülüyor. Primatologlar gülümsemeleri birkaç sınıfa ayırabildi. Niedenthal'e göre, insan gülüşü de aynı yolla sınıflandırılmalı. Şempanzeler bazen, birlikte oynayan yavrularda görüldüğü gibi zevkten dolayı gülümser. Ayrıca bir sosyal bağı güçlendirmek istediklerinde de bunu yaparlar. Niedenthal, insanlardaki bazı gülüşlerin de aynı gruba girdiğini düşünüyor. Dahası, bunlar belli ifadelerle birbirlerinden ayrılıyor.

Örneğin, utangaç bir gülüşte çene genellikle aşağı iner, selamlaşırken güldüğümüzde ise kaşlar çoğu kez kaldırılır.

Şempanzeler kimi zaman zevkten veya sosyal bağ kurma niyetinden değil, güçlerini göstermek için gülümsüyor.

Niedenthal, insanların da genelde başkalarını küçümsemek için çenelerini kaldırıp gülerek, güçlerini gösterdiklerini iddia ediyor. Niedenthal, "Karşımızdakine hükmeden bir gülüşle 'Sen budalasın, ben senden iyiyim' demek isteriz" diyor. Gülüşlerin niteliğini de onları taklit ederek anladığımızı belirtiyor.

Gülen birisinin göz göze geldiği kişi, farkında olmadan bu gülüşü taklit eder. Niedenthal ve meslektaşları bu taklidin, taklitçinin beyninde gülen kişidekine benzer kısımları etkinleştirdiğine dikkat çekiyor.

Örneğin mutlu bir gülüş, beyindeki ödül devrelerini etkin hale getirir. Mutlu bir gülüşe bakmak da bu devreleri hareketlendiriyor. Gülüşleri taklit etmek, sahte gülüşleri tanımamızı sağlar. Sahte gülüşü taklit edenler, sahici gülüşteki beyin etkinliğini yaşamaz.

Yüz ifadelerini araştıran diğer uzmanlar, Niedenthal'in yeni modelini beğeniyor. Ancak bazıları da, modelin kimi kısımlarına ince ayar gerektiğini düşünüyor. Galinsky, baskın bir gülüşü izleyen insanların kendilerini güçlü hissedip etmeyeceğini sorguluyor. Niedenthal ve ekibi, göz temasının gülüş açısından önemini de inceledi. Araştırmacılar, öğrencilere 17'nci yüzyıl ressamı Frans Hals'ın "Gülen Atlı" tablosu gibi bir dizi portreye bakmasını söyledi.

Bazı tablolardaki özneler, izleyicinin uzağına bakıyordu. Kimi deneylerde, tablodaki öznenin gözleri çubukla kapatılmıştı. Niedenthal ve ekibi tahmin ettikleri üzere, insanların gözleri kapatılmamış öznelere baktıklarında, gözleri kapatılanlardakine kıyasla daha büyük duygusal etki hissettiklerini buldu.

Tüm resimlerdeki gülüş aynı olsa da, bu tek başına yeterli değildi. Üstelik tablodaki kişiyle göz teması kurulunca aradaki farklar daha da büyüyordu. Niedenthal'e göre psikologlar, sanatçıların asırlar önce bulduğu gülüşlerin sırrını yeni yeni çözüyor. Psikologlar günün birinde, Mona Lisa'nın gülüşünün neden böyle etkili olduğunu bulabilir. Niedenthal, "Bana kalırsa bu gülüşün başarısı, onunla göz teması kurabilmemizle ilişkili. Böylece Mona Lisa'nın gülüşünün anlamındaki belirsizlik, iki kat güçlü iletiliyor. Çünkü bu gülüşün beyninizdeki taklidi de yine gizemli ve karmaşık" diyor.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:14 Mart 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.