BU KÜLTÜRDEN YOKSUNLAR

Hürriyet

Akşamları komşularımıza oturmaya gitmenin bir adabı vardı. Şimdi bu alışkanlıkları kullanan var mı?

 


Akşamları komşularımıza oturmaya gitmenin bir adabı vardı. Önceden haber gönderilirdi: “Bu akşam müsaitseniz, size oturmaya geleceğiz” diye. Şimdi bu sözü kullanan var mı? Kaç genç bu sözü duymuş ya da söylemiştir?

Şimdi kocaman kocaman sitelerde, 24 saat kameralı güvenliğimiz, otoparklarımız, dev alışveriş merkezlerimiz ve aşılmaz yalnızlığımızla oturuyoruz. Yerden ısıtmalı taş binalar doldurmuyor hayatlarımızdaki boşluğu, yok edemiyor yalnızlıklarımızı.

Şehir dışındaki sitelere taşınmanın adı “şehrin kalabalığından uzaklaşmak” diye sunuluyor ama uzaklaşmaya çalıştığımız o kalabalıklar aslında dostluklarımız da değil mi? Herkesin kocaman yalnızlıklar yaşadığı şehirlerde kendi gölgemizden mi kaçıyoruz artık? Ne oluyor bize?

Gündelik temizlikçilerimizle, bakıcılarımızla, market elemanlarıyla, hizmetçilerimizle oturuyoruz büyük binalarda. Çocuklarımızı bu binalarda yani ‘Sırça Köşk’lerde büyütüyoruz.

PSİKOLOJİK SORUN YAŞAYAN ÇOCUKLARIN NEYE İHTİYACI VAR?

Bir ağaca tırmanmanın ne demek olduğu bilmeyen, toprakla, çamurla, suyla oynamamış, çimlerin üzerinde yuvarlanmamış steril çocuklarımız var. Onlar hamuru özel paketlenmiş oyun hamuru olarak biliyorlar sadece. Sözüm ona parmak kaslarının ve hayal dünyasının gelişmesini bu hamurlardan bekliyoruz. “Koşma yavrum, dokunma çocuğum, yapma evladım!” komutlarıyla robot gibi büyütmeye çalıştığımız çocuklarımız bir bakıyoruz ki, garip garip davranıyorlar. Doktor doktor geziyoruz ya da psikologlara taşınmaya başlıyoruz. Her şeyi ama her şeyi onlar için yapıyoruz. “Hiçbir eksikleri yok, bu çocukların nesi var?” diye kara kara düşünüyoruz. Soru baştan yanlış zaten. “Nesi var?” değil, “Nesi yok?” bu çocukların?

Arkadaşları yok, komşu teyzeleri ya da amcaları yok, ablaları, ağabeyleri yok, enerjilerini akıtacakları sokaklar, yakan toplar, saklambaçlar, sek sekler yok. Kör ebeler yok, misketler yok…

Peki, bizim elimizde ne var? Hiperaktif, dikkat eksikliği yaşayan, uyum ve davranış bozukluğu teşhisiyle hastane hastane gezdiğimiz çocuklarımız var. Çocuk olduğunu bile bilmeyen çocuklar ve onların çocukluklarını yaşamalarına izin vermeyen anne babaları var. Rüzgar esse zatürree olan, ateşler içinde yanan sevgili çocuklarımız var.

Bizim mahallelerimize ne oldu, sobalarla ısındığımız, patates közlediğimiz, kestane pişirdiğimiz evlerimizi ne yaptık? Yıktık, yok ettik, modern binalar yaptık. Yok ettiklerimiz sadece eski evlerimiz değildi. Geçmişimizi, çocukluğumuzu, dostlarımızı, paylaşmayı, sevgiyi, saygıyı, hoş görüyü de yok ettik. Şimdi “msn”lerde sohbet eden, sözüm ona dostluk sitelerinde kim olduğunu bilmediği insanlarla yazışan, görüşen, dertleşen çocuklarımızın suçu yok.

YOK ETTİKLERİMİZİN YERİNE NE KOYDUK Kİ, ONLARA SİTEM EDELİM?

Mahallesi olmayan ve mahallesiyle birlikte kültürünü de yok etmiş bir milletin yalnız insanlarıyız şimdi. Peki bu yalnızlığımızdan mutlu muyuz?


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:10 Şubat 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.