Vücudun ürettiği yedek organlar
Karaciğer, böbrek ve hatta kalp gibi organların laboratuvarlarda üretilip gerçeklerinin yerine kullanılmasına odaklanan rejeneratif (yenileyici) tıbba on yıllardır ümit bağlanıyor.

Karaciğer, böbrek ve hatta kalp gibi organların laboratuvarlarda üretilip gerçeklerinin yerine kullanılmasına odaklanan rejeneratif (yenileyici) tıbba on yıllardır ümit bağlanıyor.

ORGAN İNŞA EDEN İSKELELER
Dünya laboratuvarları şimdi "iskelelerle" deneyler yapıyor. Amaç, örneğin, bir bağışçının akciğerini alıp onu tüm hücrelerinden arındırmak ve geriye yalnızca kalıbını (farklı türden hücreleri yerinde tutan ve iletişim kurmalarına yardım eden üç boyutlu bir ağ) bırakmak. İskele denen bu kalıp sonra hastanın kendi hücreleriyle tohumlanıyor. Macchiarini'yle ekibi bunu ilk olarak 2008'de denemeye başlamış ve kadavralardan alınan nefes borularını tohumlayarak ondan fazla h astaya b aşarıyla o rgan n akli yapmış. Bilindiği gibi organ naklinde yabancı dokular sık sık reddedilebiliyor. Fakat bu yöntemde bağışçının hücreleri çıkarı ldığı için dokunun hasta tarafından reddedilme riski neredeyse kalmıyor. Fakat bu, başka sorunların olmayacağı anlamına gelmiyor. Bağışlanan nefes borusu uygun ebatta olmayabiliyor; hücreden arındırma ve yeniden tohumlanma sırasında hastanın beklemesi gerekiyor; üstelik bu işlem için hâlâ yetersiz olan organ bağışına ihtiyaç var. Öyle olunca Beyene için plastik bir iskele yapmaya karar verildi. Bu sentetik iskele hastanın kendi nefes borusunun görüntüleri esas alınarak Londra University College'daki bilim insanlarınca üretildi. Polimer mühendisliğinin kusursuz ürünü tam Beyene'nin göğüs kafesine göreydi. Fakat sonuçta gözenekli plastikten cansız bir parçaydı. Faal bir organ olması için oradaki minik gözeneklerin bir doku olarak birlikte işleyen hücrelerle doldurulması gerekiyordu. Bu işi her hücre göremezdi. Macchiarini'yle ekibi kök hücrelerle başlayacaktı. Organın reddedilmemesi için hücreler bizzat Beyene'den alınmalıydı ki, bu çözüm göbek bağından alınan hücrelerle ilgili ahlaki çekinceleri de ortadan kaldırıyor. Nitekim Beyene'nin kök hücreleri onun kemik iliğinden alındı. Stockholm'deki ekip nefes borusuna yerleştirilen ilik hücrelerine, kök hücreleri uyarmakta kullanılan ilaçlar verdi. Bu şekilde organın hem iç, hem de dış yüzeyinde doğru hücre türlerinin gelişmesi umuluyordu. Fakat işlerin planlandığı gibi gitmediğini belirten Macchiarini, "Biyoreaktöre koyduğumuz hücrelerin iki-üç gün sonra öldüğünden eminim" diyor. Fakat hücreler ölürken bazı kimyasallar yayıyor, onlar da ilikten kan yoluyla ilgili yere yeni kök hücre gönderilmesi için vücuda sinyal veriyor. Yani hücrelerin ölümü de yenileme sürecine yardımcı oluyor."KANIYORSA CANLI DEMEKTİR"
Ameliyattan beş ay sonra Beyene'nin nefes borusunun ihtisaslaşmış hücrelerle kısmen kaplandığı görüldü. Daha sonraki bir kontrolde de organın yüzeyi hâlâ canlıydı ve enfeksiyon belirtisi yoktu. Macchiarini'nin sözleriyle, hasta "öksürebiliyordu". Hücrelerin canlı olması, nefes borusunun bir damar ağı geliştirdiğini ve bu sürecin ihtisas hücrelerini üreten yenileme süreciyle aynı olduğunu gösteriyor. Her dokuda böyle bir damar ağının olması gerekiyor ki, hücreler oksijen ve besin alabilsin. Fakat işin en zor tarafı da zaten bu. Vacanti, "En büyük engelin hücrelere kan akışı olacağını başından tahmin ediyorduk" diyor. Beyene'nin nefes borusunda bir damar ağı gelişip gelişmediğini kesin olarak anlamanın tek yolu vardı. Hastanın takip edildiği süreçte doktorlar iç yüzeyi kasıtlı olarak hafiften yaraladı. Macchiarini, "Kanıyorsa canlı demektir" diyor. Gerçekten de Beyene'nin nefes borusu kanadı.ARAYIŞ SÜRÜYOR
Macchiarini Haziran'da benzer iki ameliyatı Rusya'da gerçekleştirdi. Dediğine göre iki hasta da taburcu olmuş ve durumları iyi. Fakat Macchiarini, maliyeti yarım milyon doları bulabilen tedaviden daha basit ve zahmetsiz bir çözüm bulunması gerektiğini belirtiyor. Aklından geçen şey, hücresiz olarak vücuda yerleştirilebilecek daha iyi iskeleler geliştirmek ve uyarıcı ilaçların yardımıyla oraya hücre gönderilmesini sağlamak. Macchiarini'nin en büyük rüyasıysa sentetik iskeleyi tamamen ortadan kaldırmak, yani ilaçlarla vücudun kendi iskelesini kendi yapması. "Hastaya dokunmak yok. Beden kendi organını tek başına üretecek. Muhteşem bir şey" diyor Macchiarini. Bu y ılın başlarındaki b ir kontrolde Beyene, doktora göğsündeki uzun dikey yara izini gösteriyordu. Dediğine göre gün geçtikçe kuvveti yerine geliyor, hatta artık azar azar koşabiliyordu. "Artık daha iyiyim. Hayat çok daha güzel" diyor Beyene. THE NEW YORK TIMES
Bu yazı 7730 kez okundu
Yayınlanma Tarihi : 25 Eylül 2012 Salı, 11:00
Güncelleme Tarihi : 24 Eylül 2012 Pazartesi, 09:54