Türkiye 'güvenli internete' güvendi

Bir yıl önce başlayan ‘güvenli internet’ hizmeti, ‘internetime dokunma’ kampanyalarına rağmen, beklenenden daha büyük ilgi gördü. Ebeveyn ve çocuklar internetin nimetlerinden faydalanırken, tuzaklarından da ‘güvenli internet hizmetiyle’ korunuyor.

Bir yıl önce başlayan ‘güvenli internet’ hizmeti, ‘internetime dokunma’ kampanyalarına rağmen, beklenenden daha büyük ilgi gördü. Ebeveyn ve çocuklar internetin nimetlerinden faydalanırken, tuzaklarından da ‘güvenli internet hizmetiyle’ korunuyor.

internetİnternet güvenliği konusunda dünyanın en önemli şirketlerinden Kaspersky Lab’ın kurucusu Rus iş adamı Eugene Kaspersky’nin oğlu İvan, geçen nisan fidye için kaçırılır. Rus polisinin başarılı operasyonuyla bir hafta içinde kurtarılan İvan’ın kaçırılmasında, fidyecilerin sosyal ağlardan onun bilgilerine rahatça ulaşması ve kişisel güvenlik seviyesini izleyebilmelerinin önemli rolü olduğu ortaya çıkar. Milyarder iş adamı, oğlu kurtarıldıktan sonra 22 Nisan 2011’de kişisel bloguna şu notları düşer: “İvan’a sosyal ağlarda kişisel bilgilerini nasıl paylaşması gerektiğini söylemeyerek hata yaptım. Siz de aynı hatayı yapmayın ve çocuğunuzu istenmeyen durumlardan korumak için hemen harekete geçin.” Bu hafta, Türkiye’nin güvenli internet uygulamasına geçişinin birinci yıldönümü. 22 Kasım 2011’de yürürlüğe giren ancak öncesinde bir kesimin yoğun protestolarına maruz kalan ve ‘internetime dokunma’ kampanyalarının hedefi hâline getirilen uygulama hızla yaygınlaşıyor. Güvenli internet abonelerinin sayısı 1 milyon 350 bine ulaştı. Aynen Kaspesky’nin de yapmaya çalıştığı gibi tamamen çocukları ve gençleri internetin zararlı etkilerinden korumak amacıyla başlatılan uygulama artık sadece ailelerden değil, birçok şirket ve kurumdan da talep görüyor. Üzerine bu kadar fırtına koparılan, hatta bir rejim meselesi hâline getirilen ‘güvenli internet’ uygulaması kısa sürede medya gündeminden de düştü! Eleştirilerin devamı gelmedi. Bunda elbette uygulamanın ‘sansür’ olmadığının görülmesinin büyük payı var. Bilgi Teknolojileri Üst Kurulu’nun (BTK) yaptığı düzenleme sonucunda, internet servis sağlayıcıları tarafından uygulamaya konan sistemde, internet abonelerine aile ve çocuk başlıklarıyla iki ayrı paket seçeneği sunuluyor. Bireysel aboneler için ayrı, kurumsal aboneler için ayrı uygulanan sistemde, aboneler istediğini tercih edebiliyor. Sisteme girmek ve çıkmak son derece kolay. Tek SMS mesajı ile abone olunup yine bir mesaj ile sistemden ayrılmak mümkün. Kişisel kullanıcılara tamamen ücretsiz verilen güvenli internet hizmetinden, aralıktan itibaren kurumsal kullanıcılar da istifade edebilecek.

Dünyanın talep ettiği rapor

Türkiye son yıllarda bilgi teknolojileri ve internet meselesine en fazla kafa yoran ülkelerin başında geliyor. Biraz geç katıldığımız bilişim yarışında, kısa sürede epey mesafe aldık demek yanlış olmaz. 2003’e kadar sadece 300 bin internet abonesinin olduğu Türkiye’de bu sayı şu anda 19 milyonu aştı. 19 milyonun 10 milyonu ise son 3 yılda abone oldu. Bunda şüphesiz hızla artan altyapı yatırımlarının önemli payı bulunuyor. Bilişim ve internet, yasama organının da gündem maddelerinden. 15 Mart’ta faaliyete başlayan TBMM Bilişim ve İnternet Komisyonu, kısa sürede 35 toplantı yapıp Ankara ve İstanbul’da çalıştaylar düzenleyerek sektörü mercek altına aldı.  Komisyonun hazırladığı yaklaşık bin sayfalık bilişim ve internet raporu, bu alanda dünyada yapılmış en kapsamlı çalışmalar arasına girmeye aday. Meclis Bilişim ve İnternet Komisyonu Başkanı, Adana Milletvekili Prof. Dr. Necdet Ünüvar bu süreçte sektörün ekonomik, toplumsal, sosyal, siber suçlar, e-devlet ve internet medyası gibi bütün boyutlarını ayrıntılı şekilde incelediklerini belirtiyor. Ünüvar, şimdiye kadar UNİCEF kanalıyla 8 ülkenin rapordan faydalanmak için başvurduğunu belirterek yaptıkları çalışmanın sadece Türkiye’de değil, dünyada da ilgi gördüğünü ifade ediyor. Bilişim sektörü ve internet daha çok toplumsal boyutu, aileye etkileri, çocukların kullanımı gibi konularla gündeme gelse de aslında ülke ekonomileri için önemli konu başlıklarından. Mesela, 2007-2010 dönemi verilerine göre bilişim sektörünün ABD’de millî gelir içindeki payı yüzde 8’den 9,5’e yükselmiş. AB ülkelerinde ise yüzde 6’larda. Aynı dönemde Türkiye’de ise bilişim sektörünün ekonomideki payının yüzde 3,4 düzeyinde kaldığı görülüyor. Bilişim sektörünün özel sektördeki payına bakıldığında ise Finlandiya, İrlanda ve Güney Kore ilk sıraları paylaşıyor. Türkiye’de 2011’de donanım, yazılım, hizmet, elektronik haberleşme, e-ticaret, savunma sanayii, çağrı merkezi ve mobil cihaz pazarından oluşan bilişim sektörünün büyüklüğü 66,7 milyar TL düzeyinde. Buna karşılık yazılım ve hizmetler sektörünün bilgi teknolojileri içerisindeki payı sadece yüzde 20. Oysa dünya ortalaması yüzde 70’lerde. Bu da şu anlama geliyor: Bilgi teknolojileri sektörü Türkiye’de hâlâ iletişim hizmetleri ağırlıklı devam ediyor. Yazılım gibi hayati bir konuda henüz çok gerilerdeyiz. Necdet Ünüvar, bu tablonun Türkiye’nin 2023 hedefleriyle uyumlu hâle getirilmesi için ciddi bir yapısal değişime ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Ünüvar’a göre, bilişimde belirlenecek politikalar büyüme stratejisinin parçası olmalı. Prof. Ünüvar, hükümetin uygulamaya koyduğu FATİH projesinin, bilişim sektöründe Türkiye açısından denklemi değiştirebileceği düşüncesinde. Çocukların teknolojiyi tüketmek kadar, kullanarak da üretim yapma mantığını o yaşlarda almasının önemine değinerek “Çocuklar teknoloji uygulamalarını okullarda görmeye başlarsa, bilişimin ekonomi ve sanayide kullanılma oranı da artacaktır. Bilgi teknolojilerinin ekonomi içindeki ağırlığını artırırsak rahatlıkla Hindistan gibi olabiliriz.” diyor. Bugün Hindistan’ın yazılım satışından yılda 132 milyar dolar gelir elde ettiğini, Türkiye’nin ise hâlâ 500 milyon dolarlarda olduğunu vurgulayan Ünüvar, yeni teşvik paketinde yazılıma yönelik yatırımların 5. Bölge teşviki almasının da önemli bir gelişme olduğunu belirtiyor. Bilişimin dünyada krizlerden en az etkilenen sektör olduğunu hatırlatan Ünüvar, geleneksel sanayi kollarının aksine bilgi teknolojileri sektörünün kendini sürekli yenileyerek krizlerden etkilenmediğini belirtiyor. Ünüvar, dünya ekonomilerini gelecekte bu sektöre yatırım yapan ülkelerin yönlendireceğini vurguluyor. Necdet Ünüvar, bilişim sektörünün önemi kadar, internetin de fırsat boyutuna işaret ediyor. Hekimlikte uzmanlık yaptığı 90’larda kütüphaneden bir bilgiye ulaşmak için 10 gün çalıştığını belirten Ünüvar, şimdi aynı bilgiye internet sayesinde 10 saniyede ulaştığını ve bunun ülkeler için büyük bir fırsat olduğunu vurguluyor.

Dijital okur-yazarlara ihtiyaç var

Elbette bu kadar avantajları bulunan bir alanda riskler de var. Bugün sadece Türkiye değil, bütün dünyada hükümetler çocukları, gençleri ve aileleri internetin yıkıcı etkilerinden korumaya çalışıyor. Ünüvar, Amerika gibi özgürlükler ülkesi diye anılan bir ülkede bile internette filtreleme sistemleri kullanan kullanıcıların oranının yüzde 52’ye çıktığını belirterek “İnternet artık öyle hâle geldi ki sadece çocuklar ve gençler için değil, sınır aşılırsa yetişkinler için de ciddi mahzurları olabiliyor.” diyor. Ailelerin çocukları korumak için onları internet kafeye göndermeyip eve abonelik almalarına değinen Ünüvar, “İnternet kafe tehlikeli diyorlar ama çocuk odasına kapanırsa, internetle baş başa kalırsa orası da ayrı bir tehlike arz ediyor. Çocuk internet başında denetimsiz ve yalnız kalırsa güvende olmuyor.” uyarısını yapıyor. Prof. Necdet Ünüvar, bilgi teknolojileri, dijital oyunlar ve internetin yaygınlaşmasıyla ‘dijital okur-yazarlık’ diye bir kavram ortaya çıktığını belirterek ebeveynlerin çocuklarını internetin zararlarından koruyabilmek için dijital okur-yazar olmalarının gerekli olduğunu söylüyor. Yapılan araştırmalara göre Türkiye 25 Avrupa ülkesi arasında dijital okur-yazarlıkta son sırada. Dijital okur-yazarlık, bilgisayar ve interneti nasıl kullanacağını, nasıl araştırma yapacağını ve onun zararlarından nasıl korunabileceğini bilmek anlamına geliyor. Bu çerçevede belirlenmiş 8 uluslararası kriter var. Peki, dijital okur-yazarlık nasıl öğrenilecek? Ünüvar, bunun için yine çocukları adres gösteriyor. Bilgi teknolojisi ve internet kullanımında çocukların artık ebeveynlerinden daha fazla malumata sahip olduğunu hatırlatarak ailelerin hem çocuklarından bilgisayar ve interneti öğrenmesini hem de bu bilgilerle onları sanal âlemin tehlikelerinden koruması gerektiğini vurguluyor.

İnternet hava gibidir

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) İnternet Daire Başkanı Dr. Osman Nihat Şen, interneti “Hava gibidir. Varlığı ancak yokluğunda anlaşılabilir.” cümlesiyle tanımlıyor. Şen, kurumun misyonunu, “Bilinçli, güvenli ve etkin internet kullanımını teşvik etmek.” diye açıklıyor. Bizim henüz 1 yıl önce tanıştığımız güvenli internet meselesi, 1996’dan bu yana Avrupa ülkelerinin üzerinde çalıştığı bir konu. Şen, internet kullanımını, aynen otomobil kullanmak gibi bilmek ve öğrenmek gerektiğini belirtiyor. Zaman planlaması yapabilmek, hangi ortamda hangi bilgileri paylaşacağını ve hangi ayarları kullanacağını bilmek gibi… Avrupa ülkelerinin, Türkiye’de çok yaygın olan ‘İnternette sörf yapmak’ deyimini kabul etmediklerini belirterek “Biz de aynı şekilde ‘Maksatsız ve hedefsiz internette gezinmeyin, dibe dalın’ diyoruz. Hedefe ulaşıldıktan, iş görüldükten sonra da internetin başından kalkılmasını öneriyoruz.” diyor. Bu arada Türkiye’de çok fazla gürültü koparan filtreleme programları ve ebeveyn kontrolü Batı’da artık standart hâline getiriliyor. Mesela, Windows 8’de ebeveyn kontrolü, işletim sistemi düzeyine indirilmiş durumda. Türkiye’de internet çok kullanılıyor ancak nüfusa oranla internetten en fazla şikâyet eden toplum konumundayız. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na yılda ortalama 100 bin kullanıcı şikâyeti ulaşıyor. Bunların hepsi kayıtlara geçirilip takibi yapılıyor. TİB bünyesinde kurulan ihbar merkezi, Uluslararası İnternet İhbar Merkezleri Birliği (INHOPE) üyesi. Dr. Osman Nihat Şen, son yıllarda mobil internete kayış olduğunu belirterek bir noktanın altını çiziyor: “Güvenli internet hizmetini, internet servis sağlayıcıları sunuyor, devlet sadece düzenliyor.” Şen, güvenli internete giriş ve çıkışın hem ücretsiz olduğunu hem de telefonu sessize almak kadar kolaylaştığını belirterek her servis sağlayıcının bu hizmeti SMS ile verdiğini ve aynı gün içinde defalarca paket değiştirilebildiğini hatırlatıyor. Yani çocuklar internet başındayken ‘çocuk paketine’ geçip onların işi bittikten sonra ‘aile paketini’ seçmek veya güvenli internetten tamamen çıkabilmek mümkün. Geçiş işleminin süresi, servis sağlayıcı şirkete göre 1 ile 10 dakika arasında değişiyor. TİB’in güvenli internete yönelik çalışmaları Avrupa’dan da ilgi görüyor. AB ülkeleri arasında güvenli internete en fazla önem veren ve bu alanda çalışmalar yapan ülke Almanya. Alman Parlamentosu’ndaki bütün partileri temsil eden 17 kişilik parlamenter heyeti, geçen eylülde TİB’i ziyaret ederek güvenli internet hizmeti hakkında bilgi almıştı. Osman Nihat Şen, Alman parlamenterlerin Türkiye’deki güvenli internet uygulamasını model alabileceklerini söylediklerini aktarıyor. Başta çocukların cinsel istismarı olmak üzere terör, şiddet ve ırkçılık gibi konuların Avrupa’nın en önemli sorunları arasında yer aldığını belirten Şen, bu konularda Türkiye’nin uygulamalarının yakından izlenmeye başlandığını belirtiyor.

Çocuk paketini iş adamları kullanıyor!

Güvenli internet uygulaması başlamadan önce yapılan protestolar sebebiyle TİB adeta bir sansür kurumu gibi algılandı. Oysa 5651 sayılı kanun, kuruma erişimi engellemekten ziyade bilinçlendirme, işbirliği ve koordinasyon vazifesi yüklüyor. Kurumun fazla bilinmeyen görevlerinden biri de ilgili siteyi tamamen engellemek yerine sadece zararlı içeriği engellemek. ‘Uyar ve kaldır’ (notice and take down) adı verilen uygulama ile bugüne kadar 120 binin üzerinde zararlı bulunan içerik kaldırılarak sitelere erişimin tamamen engellenmesinin önüne geçilmiş. Osman Nihat Şen, bu açıdan TİB’in bir sansür kurumu olmadığının altını çiziyor. Güvenli internet aslında tamamen çocukları koruma amaçlı başlamış bir uygulama ancak gelinen noktada bu hedefin çok ötesine geçilmiş. Mesela çocuk paketi en fazla iş adamları ve bankalardan talep görüyor. Profildeki yüksek güvenlik sebebiyle iş adamları yüksek miktardaki para transferlerini çocuk profilinden yapmayı tercih ediyor. Onun dışında internet güvenliğini önemseyen kurumlar da bu paketi kullanmak için talepte bulunuyor. Güvenli internet henüz kurumsal anlamda resmen başlamasa da şu anda 55 bin kurumsal abone sistemi kullanıyor. Kredi Yurtlar Kurumu’nun bütün yurtları, kütüphaneler ve emniyet müdürlükleri güvenli internete geçmiş durumda. Şen, bir hususun daha altını çiziyor. Güvenli internet uygulamasındaki zararlı içeriklere birkaç teknik eleman değil, 11 kişilik bir ‘kriter kurulu’ karar veriyor. Kurulda çocuk psikoloğu, çocuk gelişim uzmanı, sosyolog, üniversite öğretim üyeleri, Bilgi Teknolojileri Üst Kurulu ve elbette Aile Bakanlığı temsilcisi bulunuyor. Çocuklar ve gençler için zararlı içerik tespitleri, bilimsel bir çerçevede ve uluslararası kriterler gözetilerek belirleniyor. İsteyen anne babalar, sistemle ilgili daha geniş ve ‘güvenli’ bilgileri  www.guvenlinet.org.tr adresinden bulabiliyor.

Ailelere pratik internet önerileri

•Kendinizi eğitin ve interneti öğrenin: Kendiniz ne kadar bilgi sahibi olursanız çocuğunuzu da internetteki tehlikelerden o kadar çok koruyabilirsiniz. •İnterneti oturma odanıza taşıyın: Bilgisayarı mutlaka evde herkesin bir arada olduğu yaşam alanında bulundurun. İnterneti asla bir çocuk yetiştiricisi gibi düşünmeyin. •İnternet kuralları belirleyin: İnternet kullanımına yönelik belirli ve kesin kurallar koyun ve bunlara başta anne baba olmak üzere herkesin uyması için ortak karar alın. Aile sözleşmesi yapın. •Çocuğunuzu uyarın: İnternette gördüğü her şeye inanmaması için çocuğunuzu uyarın. Ona ‘şüpheci’ olmasını ve karşısındaki kişinin her zaman tanıttığı kişi olmadığını anlatın. •Çocuğunuzla bağlantıyı koparmayın: Çocuğunuzun üye olduğu sosyal ağa siz de üye olup onun neler yaptığını görebilirsiniz. İnternette oynadığı oyunların çocuğunuzun yaşına uygun olup olmadığını anlamak için siz de onunla oynayın. •Çocuğunuzu bilgilendirin: Şifre ve kişisel bilgilerini internette paylaşmaması için onu bilgilendirin. İsim, adres, telefon numarası ve okul adı gibi kişisel bilgiler asla internette paylaşılmamalı. Çocuğunuz internette tanıdığı insanlarla asla tek başına görüşmemeli. •Aşırı tepkiler vermeyin: Çocuğunuz internette bir sorun yaşıyorsa bunu sizinle paylaşmasını sağlamalısınız. Her sorun çocuğun suçu olmayabilir, istemeden de karşılaşabilir. •Şikâyet edin: İnternette yaşadığınız veya çocuğunuzun yaşadığı sıkıntıları, www.ihbarweb.org.tr’ye şikâyet edin. Bunun için 1199’a tüm operatörlerden kısa mesaj da atabilirsiniz. Şikâyet telefon hattı: 0312-582 82 82

20 milyon dijital oyuncumuz var

Türkiye’de internet erişiminin başladığı tarih, 21 Nisan 1993. 1993-2003 arası 10 yıllık dönemde sadece 300 bin olan internet abonesi sayısı 2009 sonuna kadar 8,6 milyona ulaşmış. Son üç yılda ise abone sayısı 19 milyona çıktı. Bir aboneliği birden fazla kişinin kullandığı düşünülürse, kullanıcı sayısının çok daha yüksek oranlarda olduğu söylenebilir. Türkiye’de internet kullanıcılarının nüfusa oranı yüzde 55 ve bu yönüyle nüfusa oranla Avrupa’da en fazla internet kullanan ülke. Türk toplumu ayda ortalama 32,2 saat internete bağlı kalıyor ki bu İngiltere ve Hollanda’dan sonra Avrupa’daki en yüksek oran. Telefonlara bakıldığında ise Fransa’dan sonra Avrupa’da en fazla telefonla konuşan ülkeyiz. Kısa mesaj sayısında Türkiye Avrupa birincisi. Yine Türkiye dünyada en fazla numara taşıyan ülke. ABD, Endonezya ve Hindistan’dan sonra en yüksek oranda facebook abonesi de Türkiye’de bulunuyor. Türkiye bilgisayar oyunlarında da en önde giden ülkelerden. Dijital Oyunlar Federasyonu verilerine göre Türkiye’de halen 20 milyon kişi düzenli bilgisayar oyunu oynuyor. Bunlara ‘dijital oyuncu’ deniyor. Hemen her ailede bilgisayar oyunu oynayan bireyler var ve bunların 10 milyon kadarının ‘bağımlı’ düzeyinde olduğu tahmin ediliyor. AKSİYON DERGİSİ / ZAFER ÖZCAN

Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:16 Ocak 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.