İskeletlerin eve dönüş bileti

Buradaki tıp tarihi Müzesi'nde yüzyılı aşkın bir süredir kol ve bacaklar, kemikler, veremli akciğerler ve ceninler sergileniyor, üstelik hepsi de bilim ve aydınlanma adına.

Buradaki tıp tarihi Müzesi'nde yüzyılı aşkın bir süredir kol ve bacaklar, kemikler, veremli akciğerler ve ceninler sergileniyor, üstelik hepsi de bilim ve aydınlanma adına.

iskeletAncak son zamanlarda, ölülerin haysiyetini korumak için kültür kurumlarının yapması gerekenlerle ilgili tartışma büyüyor ve küratörler sergileme ilkelerini yeniden değerlendiriyor. Bu arada dünyanın önde gelen birçok müzesi, işgal edilmiş ülkelere ait insan kalıntılarının iadesi için artan taleplerle karşılaşıyor. Ve sonuçta kimileri bir zamanlar egzotik eşyalar olarak görülen ve zamanıda yerli halkların pamuklu kumaş için takas ettiği ya da ırksal farklılıkları araştıran bilim insanlarının 1800'lerde yağmaladığı kemik ve kafataslarını geri veriyorlar. Tıp müzesi de Nisan'da 33 kafatası ve iskeleti, Avustralya'ya ve bu ülkenin kuzeyiyle Papua Yeni Gine arasındaki Torres Boğazı Adaları'ndan kabile üyelerine iade etti. Teslim için basit bir tören düzenlendi. Kalıntıların olduğu gri mukavva kutular beyaz örtülerle ve aborijin bayraklarıyla örtüldü. İade işleminin yürütülmesine yardım eden ve törene katılan Torres Boğazı Adaları'ndan Ned David, "Bunlar tüm yerli halklar için çok duygulandırıcı anlar. Atalarına ait kemikler memlekete dönüyor. Karışık duygular ve çok belirgin bir rahatlama yaşanıyor. Dolayısıyla bir kutlama söz konusu. Ama buna, geçmişte cesetlerin götürülmesine sebep olan olaylardan ötürü biraz da üzüntü eşlik ediyor". Aynı hafta Alman Müzeler Birliği ahlaki içerikli yeni bir yönetmelik yayınladı. Yönetmelik, yüz yıldan uzun süre önce bilim insanlarının kafatası ve iskeletleri tartışmalı şartlar altında topladığı eski sömürgelerden gelen iade taleplerini nasıl değerlendireceğiyle ilgiliydi. Ünlü filozof Kant'ın insan haysiyetiyle ilgili kavramlarına gönderme yapan bir raporda da avukat ve küratörlerden bir kurul, kalıntıların menşeinin yöntemli olarak incelenmesini ve şiddet sonucu toplanan kalıntıların iade edilmesini önerdi. Kurul, müzeleri bu konuda bir politika geliştirmeye çağırdı ve "tüm koleksiyonlar için aynı ölçüde geçerli basit bir cevap olmadığı" sonucuna vardı. Alman kurumları, insan kalıntılarının iadesiyle ilgili olarak onlarca yıl önce İngiltere ve ABD müzelerine gelmeye başlayan talepleri esas alıyor. Washington'daki Smithsonian Enstitüsü, Amerikan yerlilerinin kemiklerini 1980'lerin sonunda iade etmeye başlamış ve ABD 1990'da, federal kaynaklardan yararlanan müzelerin bu tip kalıntıları iade etmesini şart koşan bir yasa geçirmişti. Smithsonian Enstitüsü ayrıca bazı kalıntıları 2008 ve 2010'da kendi inisiyatifiyle Avustralya'ya iade etmişti. Dünyanın birçok müzesinde, özellikle doğa tarihi, bilim, tıp ve arkeoloji müzelerinde insan kalıntıları bulunuyor. Bu kalıntıların bilimsel bilgi arayışıyla toplanmasına bir zamanlar kimse itiraz etmezdi, ancak şimdi kurumlar, mesela Mısır mumyalarını saygılı bir tarzda nasıl sergileyecekleriyle ilgili sorunlar yaşıyor. İngiltere'den örnek vermek gerekirse, Manchester Müzesi, doğal tarih koleksiyonu için yeni çıkardığı altı sayfalık yönetmelikte insan kalıntıları için şeffaflık ve saygı sözü veriyor. Bu kalıntılara karşı yeni bir tutum takınıyor. Örneğin, mumya olarak korunan insanların hayatı hakkında daha fazla bilgi vererek onların eşya değil, birey olarak görülmesini istiyor. İade konusunda uzman isimler birçok müzenin artık meseleye daha hassasiyetle yaklaştığını belirtiyor. Avustralya'nın Queensland Üniversitesi'nde tarih profesörü olan ve yerli halklara ait insan kalıntılarının kullanımını inceleyen Paul Turnbull, "Yapılacak çok iş olsa da bir çığ etkisi var. Müzelerle temasa geçince onların diyaloğa daha açık olduğunu görüyoruz" diyor. Kimileri de, özellikle DNA tahlillerindeki ilerlemeler sayesinde kalıntılardan daha çok bilgi edinmenin mümkün olduğu bir zamanda, iadelerin araştırmaları aksatabileceğini savunuyor. "Müze Koleksiyonlarındaki İnsan Kalıntılarını Tartışmak" adlı kitabın yazarı sosyolog Tiffany Jenkins, "Müzelerin öncelikleri değiştiği için araştırmaların geri plana itilmesi gibi bir tehlike var. Hassasiyetler yüzünden bazı çalışmalar yapılamıyor" diyor. Tartışma, Namibya kafataslarıyla ilgili talebin sömürgecilik tarihindeki karanlık bir sayfayı açtığı Almanya'da özellikle rahatsız edici bir hal aldı. Alman orduları 1904'te binlerce isyancı kabile üyesini katletmişti. İnsan kalıntılarından bazıları daha sonra, Avrupalıların yerli kabilelere göre güya ırksal üstünlüğünü belgelemek üzere kullanılmıştı. Bugün Tıp Tarihi Müzesi'nden yetkililer (depoda 5 binden fazla kafatası bulunuyor), yeni Alman yönetmeliklerinin gelişen bir süreçte sadece bir başlangıç olduğunu aktarıyor. Yeni yönetmelikle getirilen standartlara katkıda bulunan müze müdürü Thomas Schnalke, iadelerin müzeler arasında tedirginliğe yol açtığını, yağmalanan sanat eserleriyle ilgili talepleri körükleyeceği kaygısı yarattığını söylüyor. "Bir kapının açılmış olmasından endişe ediliyor" diyen Schnalke, korkulan "çığ etkisinin" görülmediğini de ekliyor. Müzenin iadelerle ilgili Nisan'da düzenlediği töreni hatırlatıyor. Sadeliğiyle son derecede dokunaklı olan törende çiçek ya da müzik yokmuş. Sadece kayıplar ve eve dönüş hakkında "sözler konuşulmuş." THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:10 Haziran 2013Yayınlanma Tarihi:14 Haziran 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.