Hafızanız ne kadar kuvvetli

Yanlış hafızaya sahip olabilirsiniz. Evet, hatırlıyorum ama…

Yanlış hafızaya sahip olabilirsiniz. Evet, hatırlıyorum ama…

Gündelik yaşamımızda bizi biz yapan, geçmişimizi yanımızda taşımamızı sağlayan özelliğimizdir hafıza. Hafızamızda meydana gelen hatalar, yanılsamalar zihinsel süreçlerimiz açısından olağanüstü bir durum değil. Aksine, meydana gelen yanlışlıkları hafızamızın olağan bir parçası olarak değerlendirmek daha doğru olur. Yapılan araştırmalar hafızamızın dış etkenler tarafından kolayca yanıltabileceğini ortaya koyuyor. u çalışmaların sonuçlarının işaret ettiği zayıflık, özellikle de hukuki davalarda görgü tanıklığı gibi hassas durumlarla ilgili olarak, hafızamızın güvenilirliği konusunda hepimizi düşünmeye sevk ediyor. Araştırma sonuçları, ortak anılar paylaştığımız kişilerle iddialaşırken daha temkinli olmamızı öneriyor. Hafızanın nasıl çalıştığı kadar, nasıl yanıldığı da bilişsel araştırmaların incelediği konular arasında. Yanlış hafıza, bir olay veya hatı­ra hakkında zihnimizin üretti­ği çarpıtılmış veya uydurulmuş hafıza türüdür. Burada kavramsal olarak ayırt etmemiz gereken şey hatırlayamama durumudur. Birçok durumda geç­mişe ait bir anıyı veya bir detayı hatırlayamayabiliriz. Bir hafta önce bugün ne giymiştik? Hatta dün akşam yemeğinde ne yemiştik? Gündelik hayatın yoğunlu­ğu içinde bunlar önemini yitiren ve ha­fızamızdan siliniveren veya gerekli çağ­rışımları yapamadığımız, "gereksiz" ha­le gelen detaylardır. Ama bir de bu bilgi­leri yanlış hatırlamak var... Aslında bizi birçok durumda yanlış çıkarım yapmaya ve iddialarda bulunmaya iten de bu. Bir hafta önce bugün yeşil bir gömlek giy­miş olmamıza karşın mavi gömlek giy­diğimizi hatırlamamız ve üstelik bun­dan çok da emin olmamız gibi. Günde­lik deneyimlerimizden yola çıkarak ço­ğumuz hatırladığımız anıların "kusur­suz" bir şekilde depolandığını düşünme eğilimindeyiz. Fakat hafıza konusunda son dönemde yapılan araştırmalar, ha­fızamızın sanıldığından çok daha fazla hataya mahal verecek derecede kusur­suzluktan uzak olduğunu ortaya koyu­yor. Loftus ve arkadaşlarının yaptığı ça­lışmalar hafızamızın yanlışlığı konusun­da yeni bir sayfa açtı. Bu tip çalışmaların yanı sıra, DNA teknolojilerinin gelişmesi ve daha yay­gın kullanılmaya başlanmasıyla da da­ha önce hüküm giymiş birçok hüküm­lünün suçsuzluğu kanıtlandı.Innocence Project (Masumiyet Projesi) kapsa­mında ele alınan davalarda görgü tanık­lıkları sonucunda % 75 civarında hatalı yargıya varıldığı açıklandı. 1984 yılında soygun ve tecavüz suçlamasıyla 19 sene hapis cezası alan Dennis Brown yanlış görgü tanıklığı nedeniyle hüküm giyen masum insanlardan sadece biri. Hüküm giymiş çok sayıda masum insan bu pro­je kapsamında DNA testlerinin kullanıl­ması ve suçsuzluklarının ispatlanmasıyla kurtarıldı. Söz konusu görgü tanıklıklarındaki sorun kasıtlı olarak yanlış bil­gi verme değil, hafızanın tuzağına düş­me sorunu.

NEDEN YANLIŞ HAFIZA

Yanlış hafıza oluşumu yukarıda be­lirttiğimiz gibi biyolojik ve psikolojik sü­reçlerin olağan bir parçası. Bu "yanlış" oluşum çeşitli şekillerde gerçekleşebilir. Bunların başında hafızaya yanlış kayıt et­me gösterilebilir. Daha da ilginç olanı ha­fızadaki eski bilgilerin yeni bilgileri etki­leyerek bilgilerin yanlış kaydedilmesine sebep olduğu durumdur. Örneğin okula her gün beyaz gömlekle gelen bir arka­daşımızın o gün ilk kez giydiği gri göm­leğine dikkat etmediysek onu hafızamı­za yine beyaz gömlek giymiş haliyle kaydedebiliriz.

BEYİN NASIL ÇALIŞIR

Gün sonunda sorulduğun­da arkadaşımız bizim için "beyaz göm­lek giymiştir" ve önceden yerleşmiş, hay­li net hafıza kaydının etkisiyle bundan çok eminizdir. Birçok durumda, hatırla­nan anının yanlış olduğu kişi tarafından şiddetle reddedilir. Laboratuvar ortamın­da yapılan deneylerde olaylar sıkı bir şe­kilde kontrol edildiğinden belirli bir ha­tıranın hangi faktör nedeniyle yanlış hatırlandığı daha iyi anlaşılabilir. Yanlış ha­fızaya neden olan faktörler beş başlık al­tında incelenebilir: Yetersiz idrak, çıka­rımlar, müdahaleler, benzerlik ve ilişki­nin yanlış atfedilmesi. Yetersiz idrak: Özellikle olayın ve­ya uyaranın hafızaya kaydedildiği esna­da meydana gelen duyumsamayı veya al­gılamayı etkileyen etmenlerin yol açtığı bir durum olarak özetlenebilir. Mahke­medeki tanığın eğer karanlık bir ortam­da ve hayli uzaktan gördüyse olayı yanlış hatırlıyor olma ihtimali yüksektir. Gün­delik hayatta aslında birçok durumda "yetersiz idrak" sorunuyla karşı karşıyakalırız. İçinde bulunduğumuz ortamda­ki diğer uyaranların etkisi (gürültü, kala­balık gibi) detayları doğru şekilde hatır­lama ihtimalimizi azaltır. Çıkarımlar: Zihnimiz aldığı her ye­ni bilgiyle eskiler arasında ilişkiler kur­mak ve çıkarımlar yapmak üzerine prog­ramlanmıştır; biz istesek de istemesek de bu program hayli etkin bir şekilde çalışır. Sokakta yürürken gördüğümüz mayolu birinin havuza gittiğini düşünmemiz de bu şekilde otomatik olarak gerçekleşir. Bir süre sonra sorulduğunda havlu ta­şımıyor olmasına karşın bu kişinin hav­lu taşıdığını iddia etmemiz, yanlış çıka­rımın bir örneğidir. Zihnimiz her an çok sayıda otomatik çıkarım yapabilecek ka­pasitededir. Dolayısıyla çıkarımların ha­talı hafıza kayıtlarına yol açma ihtimali azımsanamayacak kadar yüksektir. Müdahale: Hafıza kayıtlarımız üze­rinde dış etkenlerin müdahale gücü hay­li fazladır. Loftus ve arkadaşları deneyle­rinde, yaptıkları müdahalelerle katılımcı­ların yanlış hafıza oluşturmasının ne ka­dar mümkün olduğunu gösterdi. Her bir katılımcıya trafikle ilgili bir resim göste­rilerek katılımcıdan resmi incelemesi is­tendi). Kontrol grubundaki katılımcılara "dur" levhalı resim, deney grubundakilere ise "yol ver" levhalı resim gösterildi. Resimler katılımcıların önünden kal­dırıldıktan sonra soru kısmına geçildi. Katılımcılara "Araç dur levhasına yaklaş­tığında yanında başka araç var mıydı?" sorusu soruldu. Bu sorunun ardından da katılımcılara trafik levhasının üzerinde­ki işaret soruldu. Kontrol grubu (sağdaki resim) resimdekinin "dur" işareti olduğunun farkındaydı ve doğru cevap ver­di. Ancak deney grubundaki katılımcı­ların büyük kısmı ilk sorunun ardından trafik levhasının işaretini yanlış hatırla­yarak ikinci soruya "dur işareti" cevabı­nı verdi. Böylece dış müdahale ile yan­lış hafıza oluşturulabileceği Loftus ve ar­kadaşları tarafından gösterilmiş oldu. Bu tür müdahaleler davalarda avukatların tanıklar üzerinde sıklıkla uyguladığı bir stratejidir. Benzerlik: İnsanların zorluk çekti­ği bir diğer konu ise tanıma testleri. "Şu an gösterilen kırmızı üçgen az önce yapı­lan sunumdaki nesnelerden biri mi?" bi­çimindeki bir sınamada olduğu gibi. Bu konuda yapılan deneylere bir örneği ya­zının daha sonraki kısmında bulacaksı­nız. Nesne tanıma insan zihnini zorla­yan bir süreçtir, üstelik nesneler arasın­daki benzerliğin artması bu süreci daha da zorlaştırır. Yani benzer nesneleri ayırt etmek birbirine benzemeyen nesnele­ri ayırt etmekten çok daha zordur. İnsan zihni benzerlikleri ayırt etme konusun­da hata yapabilir. İşte benzerlikten kay­naklanan bu hatalar yanlış hafıza olarak uzun vadede kayda geçebilir ve yanlış ha­tırlamaya neden olabilir. Görgü tanıkla­rının hatalı tanıklıkları pek çok durum­da sanığın gerçek suçluya benzerliğinden kaynaklanır. Yanlış Atıflar: İnsan zihni üzerinde durduğu, yoğunlaştığı konularda da yan­lış çıkarım yapabilir. Jacoby ve arkadaşla­rı 1989 yılında hayli ilgi çekici bir deney­le bu durumu ortaya koydu. Deneye katı­lan katılımcılardan bir isim listesi üzerin­de çalışmaları istendi. Bu listedeki isimler­den hiçbiri ünlü kişilere ait değildi. Ertesi gün tanıma testine sokulan deneklere ünlü kişilerle sıradan kişilerden oluşan karışık bir liste verildi. Sıradan kişi isimlerinin bir kısmı önceki gün yapılan deneyden alındı. Katılımcılar önceki gün üzerinde çalıştık­ları sıradan kişilere ait isimleri "ünlü" kişi­lere ait olarak tanımladı. Yani insan hafıza­sı üzerinde yoğunlaştığı konular hakkında yanlış çıkarsamalar ve yanlış atıflar yapabi­lir. Bu da özellikle uzun vadede yanlış hafı­za oluşumuna neden olabilir.

YANLIŞ OTOBİYOGRAFİK HAFIZALAR

Yanlış hafıza literatüründe oldukça önemli yere sahip olan Elizabeth Loftus ve ekibinin yaptığı araştırmalarla, otobi­yografik hafızamıza da dışarıdan müda­hale edilebileceği gösterildi. Bu "yanlış" anıların zaman geçtikçe daha güçlü ve daha net bir hale geldiği görüldü. Başka çalışmalarla da anıların zaman geçtik­çe değişime ve bozulmaya daha açık ha­le geldiği gösterildi. Loftus ve arkadaşları tarafından otobiyografik hafıza üzerine yapılan bir deneyde katılımcılara yaşa­dıkları ve yaşamadıkları olaylar anlatıldı. Yaşadıkları olaylar hakkında bilgiler aile bireylerinden alındı. Bir ay civarında süren görüşmeler sonrasında katılımcı­ların 4'te 1'inden fazla bir kısmı yaşama­dıkları olayları anımsayıp detay vermeye başladı. Yani bir süre sonra bireyler ken­dilerine anlatılan bu sahte anıları ger­çekten yaşadıklarını zannetmeye başla­dılar. Bir alışveriş merkezinde kayboldu­ğu söylenen kişi geçmişine dönüp böy­le bir hatıra bulamamasına karşın bu ko­nuda zihnini uzun süre meşgul ettikten sonra böyle bir anı oluşturmuştur. Bu durumda daha önce bahsettiğimiz sü­reçlerin birden fazlası rol alır. Kişi sunu­lan hatıra üzerine düşünür, sonrasında bu olayı yaşayıp yaşamadığını sorgular, sonunda da yanlış bir atıfla çocukluğun­da bu olayı yaşadığı sonucuna varabilir. Başka deneylerde katılımcılara çocuk­luklarında gitmemiş olmalarına karşın Disneyland ve Micky Mouse hakkında anılar "aktarılarak" yanlış hafıza oluştu­rulmuştur. Katılımcılar, bu aktarımın et­kisiyle çocukluklarında Disneyland'a git­tiklerine ve Micky Mouse'un elini sıktık­larına ikna olmuştur. Son 30 sene içinde Loftus ve arkadaş­larının sonuçlarını destekleyen çok sayı­da deney yapıldı. Başka deneyler de yanlış hafıza konusuna ışık tuttu. Goff ve arka­daşları tarafından yapılan bir çalışmanın sonucuna göre, insanlar bir eylemi ger­çekleştirdiklerini hayal ettikleri takdirde gerçekten o eylemi gerçekleştirdiklerine inanmaya eğilimli oluyorlar. Örneğin masanın üzerinde duran kalemi bir yerden başka bir yere hareket ettirdiğinizi sadece düşünseniz bile bir süre sonra onu gerçekten hareket ettirdiğinizi hatırlama ihtimaliniz artar. Bu­nu destekler nitelikte olan başka bir çalışma da söz­lü ifadenin yanlış hafıza üzerindeki etkisini gösterdi. Tversky ve arkadaşlarının ortaya koyduğu kadarıy­la bir olayı sözlü olarak anlatmak o olayın detayları­nı daha farklı hatırlamaya sebep olabiliyor.Psycholo­gical Science dergisinde yayımlanan bir makaleye gö­re de, şişe çalkalamak veya deste karıştırmak gibi ba­sit bir eylem gerçekleştiren bir kişinin videosunu iz­leyen insanlar 2 hafta kadar sonra bu eylemi kendi­leri yapmış gibi hatırlayabiliyor. Üstelik araştırma so­nucuna göre bu sıklıkla karşılaşılan bir durum.

SONUÇ YERİNE

Yanlış hafıza ile ilgili olarak üzerinde durmamız gereken bir diğer konuysa bireysel farklılıklar. Ba­zıları yanlış hafızadan daha çok etkilenirken bazı­ları daha az etkilenebilir. Kişinin yaşadığı olayların detaylarına dikkat edebilme becerisi yanlış hafıza oluşturmayla doğrudan ilişkili. Bunun yanı sıra çe­şitli biyolojik ve gelişimsel etkilerden de bahsetmek mümkün. Yapılan araştırmalar çocukların ve yaşlı­ların yanlış hafıza oluşturma olasılıklarının üniver­site öğrencilerine kıyasla daha fazla olduğunu göste­riyor. Ama daha genel bir çerçeveden bakacak olur­sak yanlış hafıza, günlük işleyen hafıza süreçlerinin olağan bir parçası, kaçınılmaz bir sonucu. Evrimsel süreçte gelişmiş bilişsel yapı ve süreçler, istemsiz çıkarımlar, benzerlik, yetersiz idrak, yanlış atıflar gi­bi etmenlerin yönlendirmesiyle bilgiyi olduğundan farklı kaydetme hatta doğruyu yanlışa çevirme po­tansiyeline sahip. Bazı yorumlara göre yanlış hafıza insan zihninin üretkenlik kapasitesinin olumsuz birsonucu. Yanlış hafıza kişisel yaşantımızı olumsuz et­kileyebiliyor ve görgü tanıklığı gibi önemli konular­da ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkabiliyor. Ma­sumiyet Projesi (Innocence Project) kapsamında sa­dece Kasım 2005e kadar 163 davada yanlışlık yapıl­dığı DNA testleriyle ortaya kondu. Bu davaların % 75'inin hatalı sonuçlanmasında yanlış görgü tanık­lığı rol oynamış. Bütün bu veriler ışığında da hafıza­mıza çok da güvenmememiz gerektiği ve yanlış hafı­za oluşturma ihtimalini aklımızda bulundurmamız­da fayda olduğu anlaşılıyor. Yanlış hafıza deneyinin devamı: Aşağıdaki kelimelerden hangileri biraz önce baktığınız listede vardı? tencere, kelepçe, araba, pencere, koltuk, gömlek, misina, çocuk(Yapılan yanlışların nedenini bulmayı yazar okuyucuya bırakıyor.)

YANLIŞ HAFIZA SENDROMU

Dean R. Koontz tarafından kaleme alı­nan "Yanlış Hafıza"adlı roman, yanlış ha­fıza sendromuna yakalanan bir adamın dramını anlatır. Eğer kişi geçmişe da­ir olayları sık sık yanlış hatırlıyorsa veya uydurma hatıralar oluşturuyorsa, bunu psikolojik bir vaka olarak değerlendir­mek daha uygun olur. Bu sendrom ge­nellikle bir yakınını kaybetme, cinsel is­tismar, tecavüz gibi travmatik olayların sonucunda oluşur. Tedavisi psikoterapi ve psikiyatrik yöntemlerle gerçekleştiri­lir. Ancak sağlıklı bireyler de zaman za­man yanlış hafıza deneyimleri yaşar. Bu, zihinsel süreçlerin doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur. KAYNAKLAR Loftus, E. E,Eyewitness Testimony, Cambridge: Harvard University Press, 1979. Loftus, E E, Levidow, B.,Duensing, S., "Who remembers best?: Individual differences in memory for events that occurred in a science museum", Applied Cognitive Psychology, 6, s.93-107,1992. Loftus, E E, Coan, J., Pickrell, J. E, "Manufacturing false memories using bits of reality", Implicit Memory and Metacognition, Editor L. Reder, Hillsdale, 19%. Roediger, H. L, Marsh E. J., "False Memory", Scholarpedia,Cilt 4, Sayi 8, s. 3858,2009. Innocence Project: //www.innocenceproject.org/ BİLİM VE TEKNİK

Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:30 Aralık 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.