Fazla fedakarlıktan maraz da çıkar

Başkalarını düşünmenin ölçüsü aşırıya kaçtığında sonuçları feci olabilir. Fazla fedakar olmayın!

Başkalarını düşünmenin ölçüsü aşırıya kaçtığında sonuçları feci olabilir. Fazla fedakar olmayın!

Haber2Oakland Üniversitesi mühendislerinden Barbara Oakley ve biyoloji mühendisi Guruprasad Madhavan, tarafsızlıktan yoksun olmanın özgeciliği (Çıkar gözetmeksizin başkalarının iyiliği için özveride bulunmayı bir ilke olarak benimseyen ahlak tutum ve görüşü) nasıl saptırabileceğine, bilimin de bunun dışında tutulamayacağına dikkat çekiyorlar: Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir! 2006 yılının sıcak bir yaz gecesi beş çocuğuna son derece düşkün bir anne ve olağanüstü iyi yürekli bir sanatçı olarak bilinen Carole Alden, Utah eyaletine bağlı Great Basin bölgesinin uzak bir köşesinde kocasını vurarak öldürdü. Alden, soruşturma sırasında kocasının öldürmek niyetiyle üzerine saldırdığını, onun da yalnızca kendisini korumaya çalıştığını öne sürdü. Ne var ki, otopsi sonuçları ilk kurşunun Alden’in daha önce polise söylediğinin tersine göğsüne değil sırtına isabet ettiğini ortaya koydu. Araştırmayı yürütenler Alden’in cinayetten birkaç saat sonra bir arkadaşına gidip bir süre uyuduğunu, ardından evine giderek kocasının cesedini cipine bağladığı iple dışarıya sürüklediğini ve onu ertesi sabah saatlerce uğraşarak kazdığı çukura gömdüğünü ortaya çıkardılar. Alden tek bir şeyi yanlış hesaplamıştı. Polis tarafından sevgilisi olduğu sonradan belirlenen arkadaşına olan biteni anlatmış ve kendisine yardım etmesini istemişti. Dehşete kapılan adam buna karşı çıkarak polisi arayacağını söylemişti. Alden ancak bunun üzerine, cinayetin üzerinden 12 saat geçmişken polisi aramıştı. Madhavan’ın Cold-Blooded Kindness (Acımasız Sevecenlik) adlı kitabında da belirttiği gibi, Alden’in polise ifade verirken çok önemli ayrıntılarla ilgili olarak yalan söylediğini gösteren bir yığın kanıt vardı. Silahı kocasını öldürdüğü gün aldığını gizlemek için her yolu denedi. Kocasını öldürmeyi çoktandır tasarladığı yönünde de birtakım kanıtlar vardı. Üstüne üstlük, kendisini bir canavarın tuzağına düşürülmüş zavallı biri olarak göstermesi de bir sonuç vermedi, çünkü kocası onu çoktan terk etmişti. Alden onu gidip buldu ve cinayet gecesi zorla evine dönmesini sağladı. Adam öldürdüğünü itiraf etmesinden sonra 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılan Alden’in yine de bir yığın destekçisi var. Peki, ama neden?

PATOLOJİK ÖZGECİLİK

İyi niyetleri yüzünden gözleri gerçekleri göremeyecek denli körelen Alden’in destekçileri, bilimde “patolojik özgecilik” olarak bilinen bir durumu sergiliyor. Patolojik özgeci bir kişi, başkalarına yardım etmeye içtenlikle hazır olan, ancak sözde özgeci tavırları zararlı sonuçlara yol açan biri olarak tanımlanıyor. Ancak bu klinik bir tanı olmaktan çok, Alden’e destek verenlerin kolay tufaya gelebilen aptallar olduklarını söylemenin insanı daha az rahatsız eden bir biçimi. Bu kişiler, Alden’in söylediklerini ölçüp biçmeden, onun kurban olduğu iddiasına bir çırpıda inandılar. Çevremiz olumsuz sonuçlar doğuran iyi niyetli davranışlarla dolu. Oakley ile Madhavan’ın ortaklaşa kaleme aldıkları ve bu durumun kapsamlı bir biçimde irdelendiği Pathological Altruism (Patolojik Özgecilik) adlı kitap, bir toplumda en kötü belaların başkalarına yardım kisvesi altında, ya da yardım etme girişimleri sonucunda yaşandığını ortaya koyuyor. Özgeciliğin hastalıklı boyutlara vardırılması, çocuklarla ilgilenmeme, yasaları yanlış yorumlama ve bilimi yanlış uygulama gibi her türlü kötüye kullanımla sonuçlanabiliyor. Başkalarına gerçekten yardımcı olmak istiyorsak, özgeciliğin tehlikeli olabileceğinin de bilincine varmalıyız.

“KORUYUCU KATLİAMCILIK!”

Özgeciliğin olumlu yönleri konusunda son on yılda bir ilgi ve araştırma patlaması yaşandı. Başta sinirbilim ve genbilim olmak üzere, çok sayıda disiplin bu konuda bizlere son derece yararlı yeni görüşler sunuyor. Böylesi bir zeminde, özgeciliğin karanlık bir yüzü olabileceği yönünde en ufak bir ipucu bile, kutsal bir inanca saygısızlık edildiği izlenimini doğurabilir. Peki, ya özgecilik, insanların başkalarına yardımcı olmalarını önlüyorsa? 1994 yılında Ruanda’daki soykırım sırasında Hutular kendi soylarından gelen insanların korunmasına yardımcı olacakları düşüncesiyle Tutsileri öldürdüler. Hutular kendi toplumlarına, kültürlerine ve en çok değer verdikleri insanlara yarar sağladıklarına inanıyorlardı. Yakınlarımıza- ya da kendi çevremizdekilere- yardımcı olma bağlamında yaşanan daha nice olumsuz davranış örnekleri vardır. Bu örnekler, intihar saldırılarından ilişkilerde bağımlılığa uzanan çok geniş bir yelpaze oluşturur. Anoreksi olarak bilinen iştahsızlığın kökenleri bile, özgeciliğin hastalıklı boyutlarına uzanıyor olabilir. Kimi araştırmalar, anoreksik kişilerde görülen kendi gereksinimlerinden vazgeçme eğilimiyle baş etmeye çalışmanın, bozukluğun yeme bileşenine odaklanmaktan çok daha yararlı olabileceğine işaret ediyor. Patolojik boyuttaki özgeciler daha az özgeci davranan kişiler tarafından kolayca yönlendirilebiliyor. Örneğin, Hitler kendi ulusunu savaşa sürüklerken insanların inanç, umut, sevgi ve özveride bulunma isteği gibi en üstün özelliklerini kendi çıkarına kullanma konusunda son derece ustalıklı bir davranış sergiledi. Nazi akımının derinlemesine bir çözümlemesini yapan tarihçi Robert Waite, “Hitler propagandasının etkili olmasının temelinde şu yatıyordu- Hitler partisinin nihilizmini idealizm, merhametsizliğini güç, kötücül ‘ideolojisini’ de özgecilikmiş gibi göstermeyi başardı,” diyordu.

TIP: BİLGİLARIN YANLIŞLIĞI

Birçoğumuz böylesine açık bir yutturmaca karşısında tufaya gelmeyeceğimizi düşünürüz. Oysa, durum hiç de öyle olmasa bile, insanlar birilerinin iyi bir şeyler yaptığına inanmak gibi bir gaflete kolaylıkla kapılabilirler. Doğal olarak, bilimin de hastalıklı boyuttaki özgeciliğin etkisiyle saptırılması işten değil. Salgın hastalıklar uzmanı John Ioannidis 2005 yılında -PloS Medicine sitesinde en çok indirilen deneme niteliğini kazanan yazısında- tıpla ilgili araştırmaların en çok yayımlanan bulgularının yanlış olduğunu öne sürüyordu.

BU NASIL OLUYOR?

Bunun nedeni araştırmacıların genelde, çalışmalarının başkalarına yardımcı olacağı umuduyla, yalnızca görmek istediklerini görmelerinden kaynaklanıyor. Söz gelimi, gerçekte hiçbir etkisi olmayan bir ilacın etkili olduğu, ya da otizmin temelinde “çocuklarına soğuk davranan anababaların” yattığı gibi birtakım sonuçlara ulaşılıyor. Bu son derece telikeli bir durum, çünkü işin gerçeği gün yüzüne çıktığında toplumun gözünde bilimin inandırıcılığı da yok olabiliyor. Daha da kötüsü, insanların bu yalan yanlış bilgilere kanmaları toplumu kötü yola sürükleyebilir. Özgeciliğin karanlık yüzü karşısında kendimizi nasıl korumaya alabiliriz? Başkalarına yardım etmeye can attığımız herhangi bir durumda geri adım atıp, karşı tarafın görüşlerine kulak vermek son derece önemlidir. Bu gibi durumlarda, görüşlerine katılmadığımız kişilerden öğrenmeye açık olmalı ve anlatılanlara olabildiğince açık görüşlü bir tavırla yaklaşmaya çalışmalıyız. Bu, bir bakıma, bilimsel yöntemin yaşama uygulanması demektir. Bizler de, tıpkı bilim insanları gibi, şeytanın avukatını oynamak ve kesinlikle özgeci görünen bir eylemin daha geniş bağlamda olumsuz etkiler yaratıp yaratmayacağını kendi kendimize sorarak, sürekli bir görüşü çürütmenin yollarını bulmaya çalışmak zorundayız. İnsan doğasının iyi huyları bizzat yardımcı olmaya çalıştığımız insanlara ya da aklımızdan hiç geçirmediğimiz daha geniş bir insan grubuna zarar vermemize yol açabilir. Bu dünyada iyilik yapmaya çalışıyorsak, özgeciliğin kendi kadar, özgeciliğin hastalıklı boyutlarının da iyice anlaşılması büyük bir önem taşıyor. Eski çağ bilgelerinin, cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşenmiş olduğu yönündeki sözlerinin, bilimin kulağına küpe olmasını sağlamanın şimdi tam zamanıdır. CUMHURİYET BİLİM TEKNİK EKİ

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:14 Kasım 2011Yayınlanma Tarihi:15 Kasım 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.