Eski duvarlarda yeni ümitsizlik

Avrupa'nın acılarını anlamak için, Lizbon binalarına bakmak yeter.

Avrupa'nın acılarını anlamak için, Lizbon binalarına bakmak yeter.

Aşk sözcüklerini aramaya başlayan Ana Luisa Nogueira, giderek nefret sözcükleriyle karşılaştı. Nogueira'nın bazen kullandığı nefret sözcüğü, duruma tam uymuyor. Üzüntü. Öfke. Çok şey vadeden geleceğe yönelik inancın kaybolması. Yaklaşık dört yıl önce, bir hafta sonu hobisi olarak şehirdeki binaların üzerinde gördüğü kalp şekillerini ve aşk beyanlarını (aşka dair sevimli duvar yazılarını) fotoğraflamak için Lizbon'da dolaşmaya başladı. Ama iki yıl kadar önce, aynı binaların üzerinde yeni çizimlerin ve mesajların belirmeye başladığını gördü. Bazıları ülkeyi borç yükü altına sokan Portekiz hükümetine öfke yağdırırken, diğerleri de mali işleri yöneten ve ipleri elinde tutan Almanya'ya sövüp sayıyordu. Bazıları ise öylesine yazılmış feryatlardı. Avrupa'daki mali kriz derinleşip Portekiz sendelerken, Lizbon duvarları dile geldi. Portekizce duvar yazıları, "Bana hâlâ inananlar, tüm umutlarından vazgeçsin. Portekiz öldü, toprağı bol olsun" diyordu. Nisan'da 37 yaşındaki Nogueira'nın gezilerinden birine katıldığımda, bu mezar yazısı çoktan yok olmuştu. Ama aynı açık sözlü umutsuzluğa sahip başka yazılar gördük. Bunların birinde, "Hayatınız boyunca asla eviniz olmayacak" deniyordu. Ama "hayatınız" sözcüğünün önünde, buraya yazılamayacak bir sıfat vardı. Mesaj bunu çok acı biçimde ve kederle söylemişti. 1990'ların sonu ve 2000'lerin başında Avrupa Birliği'nin verdiği destekle çok iyi bir konuma gelen iyimser Portekiz, bambaşka bir ülkeydi. Yunanistan, İspanya, İrlanda ve İtalya da çeşitli açılardan benzer durumdaydı. Şimdi bu ülkeler, ABD'nin katlandıklarını gölgede bırakacak türde bir fedakârlığa, belirsizliğe ve kaygıya katlanıyor. Bu bir ikaz ve ders işlevi görüyor. İnsanların beklentileriyle şimdi karşılaştıkları şeyler arasındaki uçurumun bu ülkelerdeki kadar hızlı genişlemesine izin verilirse ne olur? Buna nasıl uyum sağlarlar? Lizbonlu ekonomi profesörü arkadaşım Paulo Côrte-Real, bir akşam yemeğinde, "Şehir meydanında intihar ederler" dedi. Côrte-Real, uluslararası basının geçenlerde Yunan Parlamentosu önünde silahla intihar eden 77 yaşındaki adamla ilgili manşetlerini ve bazı Avrupa gazetelerinin kullandığı, "ekonomik kriz kaynaklı intihar" ifadesini kastediyordu. O yemekten bir gün sonra New York Times, bu intiharlardaki artışa dair bir haber yayımladı. İnsanlar azınlıkları günah keçisi yapan, modernizmden ve küreselleşmeden yakınan aşırı sağ partilere de yüz verebiliyor. Yunanistan, Macaristan ve hatta Fransa'da bunun yaşandığına dair haberler ve kanıtlar var. İspanya'daki gibi defalarca sokağa çıktıkları da oluyor. Veya kaçabiliyorlar. Portekiz'de konuştuğum üniversite mezunu gençlerin hepsi, ülkeyi terk edip başka bir yere taşınan iyi eğitimli akranlarından söz ediyor. Yüzde 15 oranındaki işsizliğin gençler arasında çok daha yüksek olduğu, maaşlar ve sosyal yardımların dibe vurduğu Portekiz'i terk eden bu gençler, ülkeyi biraz daha yoksullaştırıyor. Arkadaşlarının yerleştiği birkaç ülkenin adını sorduğumda, 26 yaşındaki Joana Pacheco, "Hollanda, Almanya, İngiltere, Kanada, ABD, Brezilya, Angola ve Danimarka" diye cevap verdi. Arkadaşlarının tamamı gitmiş. Yüksek lisans yaptığı halde bilgisayar teknisyeni olarak çalışan Pacheco, vergilerden sonra ayda 800 euro kazanıyor. Maaşların giderek düştüğü işiyle ilgili, "On yıl sonra 300 Euro'ya çalışıyor olacağız" diye espri yapıyor. Yakın zamanda yerel bir gazeteye iş ilanı veren bir Alman belediyesine tüm pozisyonlar için başvurmuş. Söylediğine göre, belediyeye 8 bin başvuru yapılmış. Pacheco'yu Portekizli bir şarap ihracatçısı arkadaşım sayesinde tanıştığım fotoğrafçı Nogueira sayesinde tanıdım. İhracatçıya, "Portekiz'de şu anda nasıl bir ruh hali var?" diye sordum. İhracatçı bana e-postayla, Nogueira'nın şu sıralarda görüp topladığı ve kendisine yeni gönderdiği karamsar duvar çizimlerden birini yolladı. Mavi bir kapı girişine beyaz boyayla, "Alın yazısı silindi" yazılmıştı. Nogueira 8 ve 10 yaşlarında iki kızı olan, boşanmış bir anne. Lizbon'da son iki yılda öğrenci sayısı 125'ten 85'e düşen özel bir anaokulunu işletiyor. Ayrılan çocukların ailelerinin artık maddi gücü yok. Sonuçta geliri büyük ölçüde düşen Nogueira, kızlarının özel okul ücretini ödeyebilmek amacıyla, babasına ait olduğu için kira vermeden oturabileceği daha sade bir daireye taşınmış. Ama banka teknik olarak her an bu daireye el koyabilir. Muhtemelen iki yıl içinde de el koyacak. Babası, yönettiği bilgisayar şirketiyle birlikte iflas etmiş. Mecbur kalırsa kızlarını devlet okuluna göndereceğini söyleyen Nogueira, dil eğitiminin iyi olması nedeniyle onları mevcut okulda tutmak için her yolu deniyor. Nogueira Portekiz'in yakın zamanda toparlanacağına inanmıyor; zira ülkenin on yıl önceki refahının kısmen AB'nin yardımları ile gereksiz ve abartılı altyapı yatırımlarının yarattığı bir yanılsama olduğunu düşünüyor. "Her yere yollar yapılıyordu. Portekiz harika görünüyordu" diyor. New York Times adına 2002-2004 arasında izlediğim Yunanistan hakkındaki benzer düşünceleri anımsadım. Yunanistan AB'nin mali yardımlarının ve yaklaşan Olimpiyatların etkisiyle inşaat çılgınlığına tutulmuştu. Yunanlılar bol para harcadı. Atina'da o dönemde yaşadığım İtalya'dan üç kat fazla mobilya, iki kat fazla mutfak aletleri mağazası vardı. Nogueira beni duvar yazılarını görmeye götürdü. Yazılar her yerde yok ama o onları nerede bulacağını biliyor. Şablonla çizilmiş Yunan ve Portekiz bayraklarının üzerinde, "Farkı bulun" yazıyordu. Birçok binada gördüğümüz bir diğer şablon çizimde, "Her düzenin çıkmaza girdiği bir nokta vardır" yazıyordu. İki gün içinde gördüğümüz (ve bana resmini gösterdiği) alaycı sözlerin çoğu, açık olmaktan ziyade duygusal olan gizemli sözlerdi. Bazıları, gazetemizin internet sayfasında bu yazıya eşlik eden slayt gösterisi gibiydi: "Seni mahvedeni mahvet", "Borç senin borcun değil", "Mutlu olmak istiyorum." Nedense bazıları İngilizceydi: "Borç bizi ayırana dek", "Zıpla derlerse, 'ne kadar yükseğe?' diye sor", "Pes etme." Gördüğüm belki de en hüzünlü yazı tek kelimelikti: "Liberdade", yani özgürlük. Ama yanındaki ok gökyüzünü işaret ediyordu. Acaba sadece ölümde mi özgürlük olduğunu söylüyordu? Nogueira iki ay önce Lizbon Âşıkları adlı h ediyelik e şya d ükkânını, a şk ölmediği için hâlâ çektiği aşk resimlerini, 10'lu kartpostal setleri halinde satmaya ikna etmiş. Nefret fotoğraflarıyla da bir şeyler yapmak istiyor. Ama bunun zor bir satış olacağını hissediyor. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:30 Nisan 2012Yayınlanma Tarihi:03 Mayıs 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.