Duygudurum bozukluklarında genetik

Duygudurum bozukluğu nedir, Duygudurum bozukluklarında genetik tedavi yöntemleri, Duygudurum bozukluğu teşhisi nasıl konur?

NPİSTANBUL Beyin Hastanesi'nden Prof. Dr. M. Emin Ceylan anlattı:

Aile çalışmaları ve genetiğin rolü, duygudurum bozukluklarda çok önemlidir, çünkü bu grup psikiyatrik hastalıklar içinde kalıtımsal özelliğin klinik anlamda en çok görüldüğü hastalık grubudur. Bipolar bozukluk karmaşık bir genetik bozukluktur. Yaşam boyu prevalansın %1 olması erkek ve kadın hastalarda eşit oranda görülmesi, ailesel özellik göstermesi, ve ikiz ve evlat edinme çalışmaları etiyolojik temele genetik katkının çok yüksek olduğunu düşündürtmektedir. Bu bozukluklarda genetik faktörün araştırılması ikiz ve aile çalışmaları ile yapılmaktadır. Monozigot ikizlerde %40-70 olan birlikte hastalanma oranı, dizigotlarda %10-20, birinci derece akrabalarda %5-10, ilişkisiz kişilerde %0.5-1.5 bulunmuştur. Ailelerinde duygudurum bozukluğu olan, evlatlık verilmiş çocuklarda UP bozukluğa rastlanmış, çalışmaya alınan 118 çocuktan 8'inin biyolojik ebeveynlerinde duygudurum bozukluğu ya da başka bir psikiyatrik bozukluk bulunmuştur (Cadoret 1978). Bir başka evlatlık çalışması %31 oranında duygudurum spektrum bozuklukluğu varlığına işaret etmektedir. Sonuç olarak yapılan çalışmalar duygudurum bozukluğu bulunan hastaların akrabalarında, aynı hastalığa sahip olma riskinin normale göre 3-5 kez daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu da affektif bozukluklarda genetiğin rolünün önemini göstermektedir. Evlatlık çalışmalarındaki kültürel faktörler sonucu ortaya çıkan farklılıklar, ikiz çalışmalarındaki zorluklar ve aile çalışmalarındaki özel çevresel faktörler sonucu ortaya çıkan farklılıklar bu gerçeği değiştirmez. (Tablo 11) (Tablo 1) Birinci Derece Akrabalardaki Affektif Bozukluklar Akraba sayısı BP Risk (%) UP Risk (%) BP Perris, 1966 627 10.2 0.5 Winokur-Clayton, 1967 167 10.2 20.4 Mendlewicz-Rainer, 1974 606 17.7 22.4 Gershon ve ark., 1975 341 3.8 5.8 James ve Chapman, 1975 239 6.4 13.2 Johnson ve Leeman, 1977 126 15.5 19.8 Petterson, 1977 472 3.6 7.2 Smeraldi ve ark., 1977 172 5.8 7.1 Angst, 1980 400 2.5 0 Dunner, 1980 1199 4.2 2 Taylor ve ark., 1980 600 4.8 2 Gershon ve ark., 1982 598 8.0 14.9 UP Perris, 1966 684 0.3 6.4 Gershon ve ark., 1975 96 2.1 11.5 Smeraldi ve ark., 1977 185 0.6 8 Angst, 1980 766 0.1 5.9 Dunner, 1980 374 1.3 8.3 Taylor ve ark., 1980 121 4.1 8.3 Baron ve ark., 1981 470 2.1 18.1 Gershon ve ark., 1982 138 2.9 16.6 Weissman ve ark., 1982 656 2.7 17.0 Nurnberger-Elliot-

Gershon'dan
  Genetiğin, affektif bozuklukların etiyolojisindeki rolünü anlamak için yapılan çalışmalarda halen bazı güçlükler yaşanmaktadır. Bunun nedenleri arasında: 1) Affektif bozukluğu olanlardaki biyolojik heterojenite, 2) Affektif spektrum içindeki değişik tanı guruplarının, belirlenmesinde yaşanan güçlükler, 3) Genetik geçişin çeşidini tanımlamamızdaki güçlükler, 4) Genetik geçişin geçerliliğini sağlayan biyolojik belirleyicilerin bulunmasına yönelik çalışmaların başarısızlıkla sonuçlanmış olması sayılabilir. Nadiren bazı ailelerde tek bir genin hastalığa yatkınlıktan sorumlu olduğu söylenebilirse de, çoğunluğunun çok sayıda genin etkileşiminden oluşan dinamik mutasyon veya "imprinting" gibi karmaşık genetik mekanizmalardan oluştuğu düşünülmektedir.

DUYGUDURUM BOZUKLUĞU

Moleküler genetik yaklaşımlar ve aday gen araştırmaları bipolar bozukluğun genetik incelemeleri için önemlidir. Kromozom 11'in uzun bacağı ile manik depresif hastalık arasındaki ilişki üzerinde durulmuş, bir Amerikan soyağacında BP bozukluktan yakınan 5 bireyin hepsinde de 11.kromozomdan 9.kromozoma translokasyon olduğundan söz edilmesi dikkat çekmiştir. Bir İskoç ailesinde de, bu kez BP bozukluğa özgül olmaksızın, 11.kromozomdan 1.kromozoma translokasyon gösterilmiştir. Bu iki çalışmayı bu kadar çekici kılan elbette yalnızca bir kromozom translokasyonu ve bunun da 'tesadüfen' 11. kromozomun uzun bacağıyla ilgili olması değildi. İlginç ya da daha doğrusu önemli olan nokta, 11. kromozomun uzun bacağının Tip-2 Dopamin (D2) reseptörü ve tirozinaz enziminin yapımından sorumlu olmasıydı. Grandy ve ark (1989) D2 tipi reseptörün 11q22.3-q23 arasında yerleşik olduğunu gösterdiler. BP bozukluk ile bu kromozom arasındaki ilişkiye dair iddialar başka toplumlarda, örneğin İzlanda'da gösterilemedi. Genetik heterojeniteden kaynaklandığını düşünebileceğimiz bu özellik yalnızca 11. kromozoma has değildir. BP bozukluğun kromozom X bağlantılı geçişi olabileceği konusunda Winokur'dan (1969) başlayarak çeşitli yazarlar tarafından tezler ileri sürülmüş, sonraları X-bağlantılı olmayan geçişlerin gösterilmesiyle bunlar geçerliliğini yitirmiştir. Şimdilerde ilgi alanı olan bölgeler 4p16, 12q23-q24, 16p13, 21q22, ve Xq24-q26'dır (Craddock-Jones 1999). Kromozom 18 de yeni ve önemli bir ilgi alanıdır, bipolar bozukluk ve kromozom 18 üzerindeki üç bölge yani, 18q21 ve 18q22-q23 arasında genetik bağlantı olduğuna ilişkin önemli kanıtlar ileri sürülmüştür.

Ailesel geçiş gösteren kişilerin soyağaçlarında da bu bağlantıya ilişkin sağlam kanıtlar gözlenmiştir. Bugüne kadar birçok aday gen nörotransmitter sistemleri üzerine etkileri açısından değerlendirilmiş olmakla birlikte, henüz kesin olarak saptanmış bir gen bulunmamaktadır. Dopaminerjik reseptör genlerinin BP bozukluk için aday genler olduğu düşünülmekteyse de allel frekansları veya genotip sayıları ile BP bozukluk arasında anlamlı bir ilişki gösterilebilmiş değildir (Bowen 1999, Savoye 1998). Tirozin hidroksilaz da (TH), katekolamin metabolizmasında hız-sınırlayıcı olarak çalışan bir enzimdir ve birçok çalışmada bipolar bozuklukta aday gen tarafından yapıldığı gösterilmiştir, ne var ki yine çok sayıdaki çalışma bunu desteklemeyen bulgular ortaya koymuştur. Genetik ve fenotipal heterojenite genlerin gerçek rollerinin belirlenmesini zorlaştırmaktadır. Avrupa İşbirliği Projesi olarak Mendlewicz başkanlığında yürütülen bir çalışmada da TH genindeki tetranükleotid polimorfizmi araştırılmıştır. Coğrafi bölge, yaş, cinsiyet gibi özellikler de dikkate alınarak yürütülen çalışmada başlangıç yaşı, aile öyküsü veya tanısal kararlılık oranının yüksek olması gibi özellikler açısından TH polimorfizmi ile bipolar bozukluk arasında ilişki gösterilememiştir (Soueryve, 1999). Bir başka önemli bulgu da ırklar arası farklılıklardır.

Örneğin son yıllarda MAO-A geni ve BP bozukluk arasında genetik bağlantı olduğu beyaz ırkta gösterilmiş, fakat Japon ırkında MAO-A geninde polimorfizmin ve amino asit değişikliklerinin gösterilmesi için BP, UP ve şizofreni hastalarının allel frekansları veya genotip dağılımlarına bakıldığında herhangi bir ilişki saptanamamıştır (Sasaki 1998). Apolipoprotein E'nin epsilon 4 alleli Alzheimer'ın yanı sıra affektif bozuklukta da görülmüş olmakla birlikte, duygudurum bozukluğunda ve alt tiplerinde bilişsel bozukluğa sebep olup olmadığı bilinmemektedir. Bunu araştıran bir çalışmada APOE-epsilon 4 allelinin UP hastalarda da BP hastalardan farklılık göstermediği gözlenmiştir. Üstelik hastalar kontrollere kıyasla daha fazla bilişsel bozukluk gösterdikleri halde, iki grup arasında da APOE-epsilon 4 alleli açısından farklılık saptanmamıştır (Kessing-Jorgensen, 1999). Bu akla gelmedik alanlarda kimi zaman rastlantısal, kimi zaman da belli bir varsayım ya da gözlemden yola çıkılarak yapılan ayrıntılı çalışmalar son yıllarda artarak devam etmektedir. Genetik bilim dalındaki olağanüstü hızlı gelişmeler ve bu alana yapılan yatırımların artışı, BP bozukluğa yatkınlık oluşturan genlerin çok da uzak olmayan bir gelecekte kesin olarak saptanabileceğini ve böylece hem hastalık patofizyolojisinin hem de çevresel etmenlerin bunlar üzerindeki etkilerinin anlaşılmasının düşündürmektedir (Berrettini,1998 Oruc ve ark., 1998)

Kaynak: ME Ceylan, ET Oral, Araştırma ve Klinik Uygulamada Biyolojik Psikiyatri, Cilt 4, Duygudurum Bozuklukları, 2000, İstanbul


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:16 Aralık 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.