Doğanın istilası salgınları artırıyor

Doğal dünyayı anlamayı ve muhafaza etmeyi başaramazsak, bu durum söz konusu sistemlerin çökmesine neden olur ve bizleri, hakkında çok az şey bildiğimiz şekillerde etkileyebilir. Doğanın istilası salgınları artırıyor.

Doğal dünyayı anlamayı ve muhafaza etmeyi başaramazsak, bu durum söz konusu sistemlerin çökmesine neden olur ve bizleri, hakkında çok az şey bildiğimiz şekillerde etkileyebilir.  Doğanın istilası salgınları artırıyor.

"Ekosistem hizmetleri" terimi, doğanın insan faaliyetlerini çok çeşitli biçimlerde desteklemesini ifade eder. Örneğin, ormanlar içtiğimiz suyu süzer, kuşlar ve arılar tarım bitkilerini tozlaştırır. Doğal dünyayı anlamayı ve muhafaza etmeyi başaramazsak, bu durum sözkonusu sistemlerin çökmesine neden olur ve bizleri, hakkında çok az şey bildiğimiz şekillerde etkileyebilir. Salgın hastalıkların çoğunun (AIDS, Ebola, Batı Nil, SArS ve son yirmi otuz yılda ortaya çıkan başka yüzlerce hastalık), insanların doğaya yaptığı şeylerin bir sonucu olduğunu gösteren kuram buna iyi bir örnek. Hastalığın çevresel bir sorun olduğu anlaşılıyor. İnsanları etkileyen ve yeni görülen bulaşıcı hastalıkların yüzde 60'ı, hayvanlardan kaynaklanıyor. Bu hayvanların üçte ikisinden çoğu vahşi doğada yaşıyor. Veterinerler, biyologlar, doktorlar ve epidemiyologların katıldığı küresel bir girişim, "hastalığın ekolojisi"ni anlamaya çalışıyor. Bu girişim, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın finanse ettiği Predict adlı projenin bir parçası. Uzmanlar insanların araziyi nasıl değiştirdiğine (örneğin, yeni bir çiftlik veya yol inşasıyla) bakarak ileride hastalıkların insanlara bulaşabileceği yerleri bulmaya ve hastalıkları henüz yayılmadıkları, yeni yeni ortaya çıktıkları dönemde nasıl tespit edebileceklerini anlamaya çalışıyor. Virüslerden biri insanlara bulaştığında onu daha hızlı saptamak için, bir virüs arşivi oluşturmak amacıyla yüksek riskli yabani türlerden kan, tükürük ve başka örnekler alıyorlar. Ayrıca hastalıkların ormandan yayılarak salgına dönüşmesini önlemek için ormanları, yaban hayatını ve çiftlik hayvanlarını kontrol etmenin yollarını araştırıyorlar. Konu sadece halk sağlığını değil, ekonomiyi de ilgilendiriyor. Örneğin, Dünya Bankası şiddetli bir grip salgınının dünya ekonomisine maliyetinin 3 trilyon doları bulabileceğini hesapladı. Yoksul ülkelerdeki çiftlik hayvanı besleme yöntemleri, yabani hayvanlar tarafından taşınan hastalıkları yaygınlaştırabiliyor ve sorunu daha da kötüleştiriyor. Uluslararası Çiftlik Hayvanları Araştırmaları Enstitüsü'nün bir araştırması, yılda 2 milyonu aşkın insanın yabani ve evcil hayvanlardan bulaşan hastalıklardan öldüğünü buldu. Güney Asya'daki Nipah virüsü ile Avustralya'daki yakın akrabası Hendra virüsü, bir ekosistemi bozmanın nasıl hastalık yapabildiğine dair en önemli örnekler. Virüsler uçan tilki olarak da bilinen meyve yarasalarından yayıldı. Saçıp dökerek yiyen bu yarasalar, genelde baş aşağı asılıyor ve meyveyi etli kısmını çiğneyerek yedikten sonra çekirdeklerini tükürüyor. Yarasalar virüsle birlikte evrimleştiğinden, onlardan pek etkilenmiyor. Ama virüs yarasadan çıkıp kendisiyle birlikte evrimleşmeyen bir türe geçince, 1999'da Malezya'nın kırsal bölgelerinde olduğu gibi bir salgın çıkabiliyor. Muhtemelen yarasanın biri, çiğnediği bir meyveyi ormandaki bir domuz ahırına düşürdü. Domuzlar hastalanınca, virüs insanlara da sıçrayıp 276 kişiyi hasta etti. Çoğu kişide kalıcı ve felç edici sinir hasarı oluştu ve 106 kişi öldü. Hastalığın tedavisi veya aşısı yok. O zamandan beri güney Asya'da 12 küçük salgın görüldü. Dört kişinin ve onlarca atın Hendra virüsünden öldüğü Avustralya'da banliyölerin genişlemesi, eskiden ormanda yaşayan hastalıklı yarasaları arka bahçelere ve çayırlara çekti. Bu virüslerin rasgele temasla kolayca bulaşacak şekilde evrimleşmeleri halinde, hastalığın Asya'nın her yerine veya dünyaya yayılmasından korkuluyor. Hastalıkların çevresel nedenlerini inceleyen New York merkezli EcoHealth Alliance'dan veteriner Jonathan Epstein, "Güçlü bir virüs türünün ortaya çıkarak insanlar arasında etkili biçimde yayılması an meselesi" diyor. EcoHealth başkanı ve hastalık ekolojisti Peter Daszak, "Son 30- 40 yılda beliren her yeni hastalık, yaban alanların işgali ve nüfus artışı sonucunda ortaya çıktı" diyor. Yeni çıkan bulaşıcı hastalıklar, ya hastalık yapıcı mikropların yeni türü ya da gribin her yıl yaptığı gibi mutasyon geçiren eski türler. AIDS, vahşi hayvan avcıları şempanzeleri öldürüp kesince, 1920'lerde insanlara geçti. Hastalıklar daima ormanlardan ve yaban hayvanlarından çıkıp insan topluluklarına bulaştı. Veba ve sıtma buna iki örnek. Uzmanlara göre yeni görülen hastalıkların sayısı son 50 yılda dört kat arttı. Bunun ana nedeni insanların çoğunlukla tropik bölgelerde bulunan, hastalık açısından "sorunlu noktaları" istila etmesi. Ayrıca hava yolculuğu ve gelişen yabani hayvan ticareti de kalabalık nüfuslu yerlerde ciddi bir salgın çıkma olasılığını artırıyor. Uzmanlara göre bir sonraki salgını önlemenin yolu, el değmemiş doğanın "koruyucu etkileri" dedikleri şeyi anlamak. Amazon'da yapılan bir araştırma, ormansızlaşmadaki yüzde 4'lük artışın, sıtma vakalarını yüzde 50 arttırdığını gösterdi. Çünkü sıtmayı yayan sivrisinekler, ormanların yakın zamanda yok edildiği yerlerde hızla çoğalıyor. Halk sağlığı uzmanları, modellerine ekolojiyi de dâhil etmeye başladı. Avustralya kısa süre önce, Hendra virüsü ile yarasaların ekolojisini anlamak için milyonlarca dolarlık bir çalışma başlattı. Hastalıklara sadece el değmemiş tropik arazilerin istilası yol açmıyor. ABD'ye Afrika'dan gelen Batı Nil virüsü, çayırları ve tarım alanlarını seven Amerikan bülbülü sayesinde yayıldı. Hastalığı yayan sivrisinekler de bülbülleri özellikle cazip buluyor. Lyme hastalığı da insan kaynaklı değişimlerin ürünü. Kalkınma sürecinde kurt, tilki ve şahin gibi yırtıcılar yaşam alanlarını terk etti ve Lyme bakterisi için harika bir "konak" olan beyaz ayaklı farelerin sayısı 5 kat arttı. Lyme hastalığını araştıran Richard Ostfeld, "Ormanları azaltmak ve doğal alanları tarım arazisine çevirmek gibi ekosistemdeki biyolojik çeşitliliği azaltan şeyler yaptığımızda, koruyucu işlev gören türler yok olur" diyor. Uzmanlara göre insanlarda salgını önlemenin en iyi yolu insan, hayvan ve çevre sağlığının birbirine ayrılmaz biçimde bağlı olduğu ve bütünsellik içinde yönetilmesi gerektiği fikrini yayan, One Health Girişimi adlı küresel program. EcoHealth'ten moleküler virolog Simon Anthony, "Bir hastalığın ortaya çıkışının nedenlerini anlarsanız, çevreyi sürdürülebilir şekilde dönüştürmeyi öğrenebilirsiniz" diyor. Sorun büyük ve karmaşık. Doğadaki virüslerin sadece yüzde 1'ini bildiğimiz düşünülüyor. Bir diğer etken de, yeni gelişen 'yaban hayatının bağışıklık bilimi.' Bir sonraki salgının kaderi Predict projesine bağlı olabilir. EcoHealth ve ortakları (California Üniversitesi, New York'taki Doğal Hayatı Koruma Derneği, Washington'daki Smithsonian Enstitüsü, San Francisco merkezli Küresel Virüs Tahminleri örgütü), tropik bölgelerde vahşi doğadan bulaşan virüsleri inceliyor ve virüs arşivi kuruyor. En önemlisi de, Predict araştırmacıları ölümcül virüslerin bulunduğu bilinen ara bölgeleri izliyor. Çalışma kapsamında insanlara, vahşi hayvan etlerini nasıl kesip yedikleri soruluyor veya yarasa yaşam alanlarında açık ahır yapan kişilerle konuşuluyor. EcoHealth havaalanlarında bagajları ve paketleri de kontrol ederek, ölümcül virüs taşıyan ithal yaban hayvanlarını arıyor. PetWatch adlı program ise tüketicileri sorunlu orman bölgelerinden gelen yabancı ev hayvanları hakkında uyarıyor. Dr. Epstein, "Hayvanlardan bulaşan hastalıklara yönelik erken uyarı sistemleri geliştirmek için, 20 ülkede ilk kez ortak çalışma yapılıyor" diyor. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:23 Temmuz 2012Yayınlanma Tarihi:26 Temmuz 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.