DNA'nın yüzde 87'si işlevsel

Kalıtımımızın büyük bir kısmının “Junk-DNA” (Atık-DNA) dan oluştuğu kabul ediliyordu. Oysa yeni kapsamlı bir analizle kalıtımımızın en az %87’sinin işlevsel olduğu ortaya çıktı.

Kalıtımımızın büyük bir kısmının “Junk-DNA” (Atık-DNA) dan oluştuğu kabul ediliyordu. Oysa yeni kapsamlı bir analizle kalıtımımızın en az %87’sinin işlevsel olduğu ortaya çıktı.

Sözde atık, hücre gelişimi, hastalık ve evrim üzerinde anahtar bir rol oynuyor. 2000 yılında tamamlanan İnsan Genom Projesi’yle kalıtımımızın 2.9 milyar baz çiftinden oluştuğu anlaşılmıştı. Ama kalıtımımızın büyük bir kısmı karanlıkta kalmıştı. Büyük bir araştırma projesi olan “Encode” (Encyclopedia of DNA-Elements) ile “Nature”, “Science” ve “Cell” dergilerinde 32 araştırma yayımlandı. Beden hücrelerimizdeki genetik süreçlerle ilgili genetik tabloda her ne kadar hâlâ birçok şey karanlıkta olsa da 12 yıl içinde çok daha ayrıntılı bilgiler edinildi. Mesela kalıtımımızın yararsız DNA bölümlerinden oluştuğu ve biraz da haksız olarak “Junk-DNA” (Junk= ıvır zıvır) olarak isimlendirilen varsayımı artık geçerliliğini yitirdi. Son analizlere göre kalıtımımızın en az yüzde 80’i herhangi bir işleve sahip yani gerçek ”Junk” düşünülenden çok daha az. Gerçi proteinleri üreten sekansların oranı topu topu yüzde 2, fakat anlaşılan o ki geriye kalanı dev bir çalıştırma aparatı. Proteinler canlı hücrelerdeki aktörler ve işçiler ama genetik bilgi dizisinde onlara verilen yer bir anlamda nicel olarak “kenar notu” kategorisinde. Tek bir DNA molekülünden ne şekilde iki yüz farklı hücre tipinin oluşabileceğini Encode koordinatörü Ewan Birney şu şekilde anlatıyor: “Kalıtımımız anahtarlarla dolu. Milyonlarca bölge, bir genin çalıştırılıp, çalıştırılmayacağına karar veriyor. Kalıtımın büyük bir bölümü proteinlerin üretimiyle değil, bu proteinlerin nerede ve ne zaman üretileceği sorusuyla meşgul.” Bu noktalardan bazılarına bağlanma proteinleri (Transkripsiyon faktörleri) kenetlenirken diğerleri kromozomların yapısını etkiliyor. Ve bu noktaların birçoğu arasında iletişim var. Teorikçiler, uzun bir süre önce ayıklanmanın protein fabrikalarından çok DNA’nın ayarlayıcı ağını etkilediğini tahmin ediyordu. Encode sadece bu teoriyi kanıtlamakla da kalmadı. Hastalıklar da çeşitli gen anahtarlarına bağlı ve bunlar en azından 2.9 milyon tane. Eskiden genlerin DNA üzerinde birbirinden uzun sekanslarla ayrılan adalar olduğu düşünülüyordu. Bugün artık bu sınırlar kalktı. Bazı genler iki yönde okunabilirken, diğerleri DNA üzerinde sekanslara bölünüyor. Ve bunlar tarafından üretilen kopyalar çok çeşitli şekillerde düzenlenip, kısaltılıyor ve yeniden bir araya getirildiği için eski gen konseptinden geriye pek bir şey kalmıyor. CUMHURİYET BİLİM TEKNOLOJİ EKİ

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:21 Eylül 2012Yayınlanma Tarihi:27 Eylül 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.