Bir annenin verimlilik sırrı

Bir annenin verimlilik sırrı açıklandı: İşe geç gel, erken çık

Bir annenin verimlilik sırrı açıklandı: İşe geç gel, erken çık

annelikParis'te işe gidip gelmekten nasıl nefret ettiğimi duyan iyi niyetli bir dostum birkaç yıl önce, oğlumu her gün ne zaman görmek istediğime karar vermem gerektiğini söyledi: Ya sabah ya da akşam, ikisinden biri. İşe benim gibi arabayla gelenler de aynısını söyledi: Ya erken gel (sabahın ilk ışığında) ve erken çık, ya da geç gel ve akşam 7'den sonra, iş çıkışı saatlerindeki Paris trafiğinden sonra çık. İkisi de çok cazip değil ama anlaşılan herkes, bunca yolu arabayla gelmeyi ancak ofiste uzun zaman geçirmenin haklı çıkardığı konusunda birleşiyor. Yeni anne olduğumda, evden yaptığım tam gün mesailerin sayısını artırmayı denedim. Ama iş arkadaşlarım etrafta fazla görünmediğimi söyledi. Doğum izninden sonraki maaşımın da bu algıyı yansıttığını düşünüyorum. Neyse ki birkaç ay önce, eve ve işe ayırdığım zamanı daha iyi ayarlamayı öğrendim: Geç gel, erken çık. Her şey, bir iş arkadaşımın aktardığı gözlemle başladı. Arkadaşım, tanıdığı bir profesörün çocuğunu görebilmek için işe geç gittiğini söyledi. Akademisyen olduğum için şanslıyım: Çalışmalarımı yayınlamaya devam ettiğim sürece işe istediğim saatte gidip gelebilirim. Kocam da müsait olsa bile, 6 yaşındaki oğlumu okula daha sık götürmeye başladım. Kocam ve oğlumla birlikte yürümek, günün geri kalanında beni ayakta tutan bir keyif. Ayrıca işten eve, oğlumun ev ödevlerine yardım edebilecek kadar erken gelmeye başladım. İşimin önemli kısmını oluşturan yazı işlerinin çoğunu da, sabah erkenden ve akşamları evde yapıyorum. Hâlâ çok çalışıyorum ama artık hem ailem hem de işim için daha fazla enerjim oluyor ve daha verimliyim. Yoğun trafikten uzak durarak direksiyon başında daha az kalıyorum. Yeni çalışma düzenim sayesinde, liderliğini yaptığım ekiple olan bağımın güçlendiğini hissediyorum. Bölüm başkanı olarak, meslektaşlarımla zaman geçirmekle yükümlüyüm. Yeni yaklaşımı benimsedikten sonra, Harvard Üniversitesi'nde doktora yapan ve erkeklerin mesleki kimlikleri konusunu araştıran Erin Reid'in bir makalesini okudum. Reid'in incelediği erkeklerin büyük bir kısmı, evi idare etmek için bir eşe ihtiyacı olduğunu söyleyen geleneksel görüşe inanıyordu. Daha küçük olan ikinci bir grup ise bu görüşe katılmıyor ve yaşamlarıyla değerlerini uyumlu hale getirmek için kariyer değiştirmeye çalışıyordu. Daha da ilginci, Reid üçüncü bir erkek grubu tespit etti. Bunlar performans değerlendirmesi ve maaş anlamında başarılıydı ama daha kısa süre çalışıyorlar ve akşamları, hafta sonları ve tatillerde ofise gelmiyorlardı. Bu erkekler kendilerine daha fazla esneklik sağlayacak projelerle işleri zekice ve ustalıkla seçiyor, birbirlerine yardım eden kafa dengi meslektaşlarla arkadaşlık yapıyordu. Ama stratejilerinden kimseye söz etmemenin kariyerleri açısından daha iyi olduğunu da öğrenmişlerdi. Bu yüzden, diğerleri için bir rol modeli değillerdi. İş alışkanlıklarımız ve kültürlerimiz, ailenin geçimini tek kişinin sağladığı dönemde şekillendi. Sanki işe motive olmanın tek yolu buymuş gibi, günümüzün çalışanlarının çeşitli yaşam şartlarında buna uymasını bekliyoruz. Belki de bu beklentiyi değiştirme zamanı geldi. THE NEW YORK TIMES

Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:13 Şubat 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.