Baskıcı Ruh Hali

Kültürler nasıl gelişti?

İnsanı hayvandan ayıran en önemli özelliği kültürel yapısı, kollektif bilinçaltı oluşturarak kültürel miras bırakmasıdır. Bin yıl önceki örümcek, yuvasını nasıl yapıyor ve nasıl yaşıyorsa, şimdiki örümcek de aynı şekilde yaşar. Ancak insan bin yıl öncesi gibi yaşamamaktadır. İnsanoğlu bilgi ile gelişir, inanç ve kültürle yaşamını şekillendirir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında biri Fransa’da, diğeri Japonya’da iki çocuk ormanda kayboluyorlar. İleriki yıllarda bu çocuklar ergenlik dönemlerinde bulunuyorlar. Konuşma öğrenmemiş, insanca yaşamayı öğrenmemiş bu gençlere insanlık değerleri öğretilemiyor. Bu olay tıp literatürüne “Vahşî Çocuk Vak’ası” olarak geçmiştir. Bu gençlerin beyinlerinde öğrenme ile ilgili network oluşumu artık körelmiştir. Bir hayvan gibi yeme içme, seks, saldırma dışında birşey bilemeyen bu genç örneği bizi ilk insana götürürse, karşımıza bazı sorular çıkar: Şu anda insanlar arasında geçerli olan ahlâkî erdemler nasıl gelişti? Yalan söylememek, başkasının hakkına saygı duymak, dürüst olmak, namuslu olmak, ensestten kaçmak, cömert olmak, paylaşmak, iyilik yapmak neden evrensel doğrular oldu? Neyin iyi, neyin kötü, neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair ahlâkî gelişim, kültürel birikim nasıl belirlendi? Bu konu akademik tartışma konusu olarak sürüp gitmektedir. Semavi tezi savunanlar, bu ahlaki erdemlerin deneme yanılma ile öğrenilemeyeceğini,bunların ancak peygamberler yoluyla öğretildiğini  belirtiyorlar. Materyalist düşünce, evrimsel bir süreçle insanlığın mükemmele doğru gittiğini savunuyor. Genetik bilginin böyle geliştiğine inanan bu görüş, sembolik düşünce, sanatsal düşünce ve ruhsal deneyimlerin nasıl oluştuğunu açıklayamıyor. Ayrıca ilk canlının DNA yapısının mükemmelliği, dış bir gücün varlığına kanıt olarak dikkat çekiyor.

İnsanın içinde iyicil ve kötücül güçlerin olduğu,  bu güçleri nasıl kontrol edeceğini bilmeyen bir insanın kolayca bencil çıkarları uğruna, acımasız bir canavara dönüşmesinin mümkün olduğu son yılların psikolojik gözlemleri ile doğrulandı. İçgüdüleri serbest bırakılmış insan; ben merkezci, ihtiraslı, acımasız, sadece kendisini seven ve kendisi için yaşamaya çalışan, şiddete yatkın, gerekirse ve yakalanmazsa suç işleyebilen  bir birey haline gelebildi. Psikiyatrinin kötülüğü tanıma yeteneğini belirlemek için New York Üniversitesi Adli Psikiyatri Birimi “Ahlaka aykırılık ölçeği” geliştirdi. Materyalizmin ahlaki değer olarak kabul edildiği geçtiğimiz yüzyıl, savaşların en çok yaşandığı yüzyıl oldu. Ahlaki olarak mükemmele gidilemedi. Daha önceki yüzyıllarda Materyalizm yoktu ama insanlar, başka bir içgüdü olan Püriten ahlak etkisindeydi.

 

PÜRİTEN AHLAK

Püritenler; baskı, ceza, korkutma, tehdit ve sindirme gibi unsurları uygulayarak, dünyayı doğru, adaletli, sevgi dolu yapmaya çalışırlar. Demokrasi kültürünün Püriten ahlaka tepki olarak geliştiğini söyleyebiliriz. Liberal yöntemleri saçma, aptalca ve vakit kaybı olarak gören bu kültürel miras, gerçekte insanın içindeki kötücül güçlerin bir aldatmasıyla gelişmiştir.

Püritenler dar kafalıdırlar. Onlara göre kurallara uyanlar iyi, uymayanlar kötü insanlardır. Her şeyi siyah beyaz kodlarında algılarlar. Gri rengi kabul etmezler. Ahlaki erdemleri yaşamanın, bizzat bir ödül olduğunu düşünmezler. Her şeyi cennet ve cehennem ikilemi gibi katı ve esnek olmayan kalıplara oturturlar. Eğer suç ve günahkarlık söz konusuysa, kendilerini Tanrı’nın görevini yapma konumunda hissederler.

İddiacıdırlar, çalışmayı ve başarıyı çok severler.Tedbirli davranmak tutkularıdır. Her zaman doğru olanı yapmak isterler. Püriten kişiye göre hiçbir hata, önemsiz değildir. Beklentileri  daima yüksektir. Göğüslerine birkaç madalya eklemek diğer bir tutkularıdır. Büyük püritenler, küçük püritenleri madalya, makam ve rütbe ile çılgınca çalıştırırlar.

Bu püriten eğer baskın kültüre mensup biri ise, diğer kültürleri yok etmekten zevk alır. Bunların “Ya sev, ya terk et” tarzındaki şovenizmi sloganlaştırdıkları görülür.

Silahları; çok çalışmak, kurallara bağlılık, ayrıntılara önem vermek, hoşlanma duygusunu ertelemek, gerekirse başka yaşama bırakmaktır.

Kişiliklerini işleten en büyük mekanizma, yanlış bir şey yapmaktan ölesiye korkmalarıdır. Onlara göre hiçbir hata önemsiz değildir. Her şeyi sıfır hata  ile isterler. Sadece kendileri için değil, diğer insanlar içinde hissederler. Hatasız  bir ortamda olduklarına  inandıklarında  ancak kendilerini güvende hissederler.

Püriten kişi toplumdaki tatsız, can sıkıcı işleri başarı ile halleder. Bu kişi birinci adam olursa, vay onun yanında çalışanların haline demek gerekecektir. İkinci adam olurlarsa büyük  bir boşluğu doldururlar.

Püritenlerin kontrol duygusu

Püritenler eğer yönetici iseler, başkalarının yaşamını kontrol ederek ancak kaygılarından kurtulabildikleri için, son derece yıpratıcı ve  yıkıcı olurlar. Obsessif kişiler bir insanın ne yaptığını ve nasıl yaptığını kontrol eder, onlarda mükemmeliyetçidir. Püriten kişi ise diğer insanların ruhunu kontrol etmek isterler. Başkalarının onu sevmek gibi bir zorunluluğu vardır. Kendisini sevmeyen insanı kolayca düşman kategorisine atabilir.

Sorumluluk sahibi, akıllı, çalışkan fakat katı, esnek olmayan yapıları nedeniyle kolayca öfkelenirler. Yakınlarına hayatı dar ederler. Doğru ve ateş gibi yakıcı eleştirileri vardır.

Kötü bir dünyada değeri bilinmemiş, başkalarının gevşekliği yüzünden bunalmış hayal kırıklığı içindeki  insanın  ruh hali ile hep kızgın ve gergindirler. Kontrolü kaybetme duygusu onların öfkesini çok artırır. Başkasını onayladıklarında veya evet dediklerinde hata yapabilecekleri korkusu içerisindedirler. Ne yapmanız gerektiğini size söyleme istekleri en büyük tutkularıdır.

 

Toplumsal etkisi

Geçtiğimiz yüzyıllarda doğru, iyi ve güzeli topluma kabul ettirmek için baskıcı yaklaşımlar bir yöntem olarak  benimsendi.. Ancak günümüzde insanların iyi, doğru, güzel olması yetmiyor. Özgürlük duyguları, iletişim teknolojisi, insanca yaşamak arzusu, iyiyi iyi şekilde yaşamak duygusunu insanlarda pekiştirdi.

İnsanlar çoğulculuğu, farklı kültürel mirası yaşamayı ve  kültürel duyarlılığı önemsiyorlar. Toplumsal barışın sağlanması için farklı düşüncelerin ifadesine fırsat vermek gerekmektedir. Birilerinin çıkıp “sizin iyiliğiniz ve  toplumun iyiliği için”  diyerek bize ızdırap çektiremeyecekleri bir dünyada yaşıyoruz artık.

Baskıcı yöneticilere nasıl davranılmalı ?

Adalet ve güzellik, kendilerini hak edenlerden çok almasını bilenlere gitmektedir. Hakkını aramasını bilmeyen insan, o hakka layık değildir. Hak arama bilinci, baskıcı yöneticilere karşı en büyük çözümdür. İnsanlar haklarını aramazlarsa, o ülkeyi yönetenlerin baskıcı olması içgüdüsel bir gidiş olacaktır. Çünkü insan doğuştan adil ve iyi değildir. Birilerinin dengelemesi ve ayna işlevi görmesi gerekir. Bunun için demokrasilerde muhalefet ve hak arama çabası desteklenmiştir. Hatta sivil toplum örgütleri, hükümetlerin sadece katılımcısı değil ortağı olması, yönetenlerin sorgulanması Habitat II toplantılarında karar altına alınmıştır.

Püriten ahlak sahibi yöneticilerden hiçbir zaman tam not beklenilmeyeceğini bilmek gerekir. Küserek sonuç alamazsınız, sizi o zaman  yetersiz olarak algılar ve önemsememeye devam ederler. İsyan etmek de  faydasızdır. Bu defa haklıyken haksız duruma düşersiniz. Fakat incindiğinizi söylemelisiniz. Bir kişi bile olsa doğruyu doğru şekilde söyleyen kişiye,  yönetici Püritenler saygı duyarlar.

Öfkeli davranışlar, baskıcı ahlaktaki kişi tarafından kendisine haksız bir saldırı ve hakaret olarak algılandığı için onlarla  kararlı ve tutarlı bir diyalog, uzlaşmacı yaklaşım daha doğru olacaktır.

Püriten ahlaktaki kişiler, diğer insanlardan daha doğru, daha iyi ve başarılıdırlar. Bunu kabul edip takdir edin. Ama kullandıkları yöntemin çağdışı olduğunu, önceliklerinin yanlış olduğunu açık ve dürüstçe ifade edin.

Kendilerini en vatansever, en çalışkan, en disiplinli gören bir yöneticiyi, kullandığı yöntemler konusunda kendisiyle  yüzleşmesini  sağlamak gerekir. İnsanların davranışlarını düzeltmek ve toplum mühendisliği için ceza vermek ve yasaklamak korkunç bir stratejidir. İnsanlarda cezadan kurtulma içgüdüsü vardır. İnsan köpek gibi ceza ve otoriteyle değil ,kedi gibi başını okşamayla daha iyi ve kalıcı eğitilir. Merak duygusu insanda sansürlü şeylere kolay yönelir. Görmesine izin verilmeyeni daha çok görme arzusu insanda vardır. Cezaya misilleme yapma, özgür yapıdaki insanlarda olan bir güdüdür. Özellikle haksız olduğuna inanıyorsa.

Püriten ahlakta olan insanlara, yanlış ve günahla mücadele biçimlerinin yanlış ve günahı arttırdığı, onlara Psikoloji bilimi ölçekleri ile anlatılmalıdır. Ancak bu şekilde  baskıcı kültür, yerini demokrat kültüre bırakır. Tabii bu da yavaş yavaş olacaktır. Kültürel değişim hiç aceleye gelmez


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:01 Ocak 2000

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.