‘Babalar günün kutlu olsun ‘ ya da ‘baba, büyüksün’

Önüme konan kocaman meyve tabağındaki kirazları görünce gülümsedim..

Ve hatırladım.. Neden ve nerden aklıma geldiyse (iyi ki de aklım/a gelmiş).. Meyveyi sever(d)im ama kirazın yeri bir başkadır bende. Küçükken kulaklarınıza kiraz çöpleriyle küpeler yapmışınızdır, ben de yaptım.  Erkek çocuğu oluşumu, bunu yapmaya engel olarak görmemiş olmalıyım ki, ikili kiraz görmeyiveriyim bir çöpte, hemen kulaklarıma takıverirdim.. "Kulaklarıma küpe yapardım" kendimce. Ve de en keyifle yediğim kirazlar bunlardı zannımca.

Küçükken, babamın çarşıdan, işten eve gelişlerinde onu karşılamam, illaki -uçsuz bucaksız- çıkmaz sokağımızın başında görünmesiyle olurdu. Abimden ve kardeşimden önce ben öpmeliydim -canım- babamın elini. Önce elindeki poşetleri alıverirdim, sonra öperdim elini. Yoksa tersi miydi.. İtiraf etmeliyim ki poşetlerin içinde ne olduğuyla daha çok ilgiliydim. Poşetlerin birinde hep meyve olurdu (demek istiyorum). Öyle hatırlarım çünkü.

Ne güzel gülümserdi babam. Zaten babamı daha çok gülümserken hatırlarım. Kızgın ve sinirli yüzünü hatırlamak istemem. Sinirli oluşuna da nadiren rastlanırdı. Çok geniş insandır babam..

Meyve yemeyen babamın devamlı meyveyle bizi beslemesi çocuk halimle bile dikkatimi celbetmiştir. Akşamın bi saatinde evin diğer köşesinde günün mahalle dedikodularıyla meşgul anneme veya ablama seslenerek, meyve servis etmelerini söyleyen babam, ısrarımızla ancak meyvelere dokunurdu. Meyve y(iy)emeyişini "midem rahatsız" diye özetlerdi. Halbuki, mide rahatsızlığı ve meyve arasında bağlantı kuramazdı zihnim. Meyve y(iy)ememeyle sigara içme arasındaki yüksek korelasyonu ilk o zamanlar düşünmüş olmalıyım.
Meyveyi seçmek, satın almak, kocaman poşetleri -kalabalık ailesi için- eve kadar taşımak ve üstüne üstlük y(iy)ememek ama servis edilmesini bile istemek, bunu da unutmamak, hep baba fedakarlığını, babacanlığını hissettirmiştir bana. Ana "yapar" bunu, "ana yüreğidir" deriz ama babanın yaptığını düşününce, "baba yüreğidir" yerine "baba büyüksün" deyiverir içimdeki bişey. "Babam niye meyve yemiyor"un cevabını uzun yıllar sonra öğreniyorum. Mide rahatsızlığının nasıl bişey olduğunu, babamın midesinden ötürü çektiği ızdıraba -mâ'aile- şahit olduğumuz gün anlamıştım. İşte o gün "kimsenin midesi ağrımasın" diye dua etmiştim, sanırım..

Babam büyük adamdır, adam gibi adamdır, sabrına da hayran bıraktırmıştır nicelerini, kendine. Beni de.. O kadar okumuşluğum, büyüme çabalarım, olgunca duruşum, hasılı tüm gayr-i samimi tavırlarım, -hep mutevekkil- babamın, tüm ötekine saygılı ve bilgece bakışları karşısında çöker. Çöker bu sistemim, babamın büyüklüğü (yaşça değil bu büyüklük) karşısında. Tüm a'zalarım saygıyla eğilir onuru karşısında. "Ba...ba.." der, peltek dilim, konuşmaya adım atan şaşkın çocuk misali. Evet evet.. Bu iki heceyi "kulaklarıma küpe etmeliyim, ömrümce ve usulca.."  Yani.. iyi ki varsın "ba...ba" ....tadı, eski kirazlar gibi değilse de tabaktaki kirazları -gülümseyerek- yemeye devam ettim..

Ahmetgüler(Figüran-sayı2)


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:12 Nisan 2015Yayınlanma Tarihi:12 Nisan 2016

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.