Aşk Kalıcı Olabilir mi?

Kadın-erkek ilişkilerinde en kritik soru bu olsa gerektir. Evliliğin başlangıcında romantik duygular daha baskındır. İkinci dönemde kişilik ve güç çatışması yaşanmaya başlar. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kadın Psikolojisi kitabında "Aşk kalıcı olabilir mi?" sorusunu cevapladı.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kadın Psikolojisi kitabında "Aşk kalıcı olabilir mi?" sorusunu cevapladı.

"Taraflar akıllı veya şanslı iseler üçüncü dönem olan bağlılık  aşamasına geçerler. Evlilikte aşkın yani romantik duyguların devam etmesi iyi ilişki kurmaya bağlıdır. Bunun için aşk iyi ilişkinin sebebi değil sonucudur.

 Aşık olmak sihirli bir duyguyu yaşamaktır. Bu  iki ayrı kişinin bir olması demektir. Bu duygu karşılıklı olarak beklentileri yükseltir. Erkek kadının kendisi gibi düşünüp davranmasını beklerken kadında erkekten aynı şeyi ister. Aşıklar yara almaya başlayan bu ilişkiyi düzeltmek için birbirlerine gereken zamanı ayırmazlar veya iletişim biçimlerini düzeltmezlerse beklentileri hayal kırıklığına dönüşür. Bunun sonucunda suçlayıcı, yargılayıcı, hoşgörüsüz, zorlayıcı ve bağışlaması olmayan çatışmalar yaşanır.

Her aşık kendine aşkı kalıcı kılan kritik soruları sormalıdır. “Neden aramızda çatışma oluyor, bu çatışmanın arka planında ne var” türünden sorular cevap bekleyen sorulardır. Mutlu olamayan çiftler karşı cinsin gizli kalmış farklarını anladığında sevgi ve iyi niyetinde yardımıyla sorunlarını kolaylıkla çözebilirler.

Kadının Ego Doyumunu Ne Artırır?

Kadınların erkekler konusunda en çok dile getirdikleri yakınma; erkeklerin onları dinlemediği ve anlamadığı hususudur. Kadının ilişkideki önceliği paylaşmak ve yakınlık hissetmektir. Erkeğin önceliği ise yetenekli, yeterli ve güçlü olduğunu hissetmesidir. Erkekler doyumu başarıda ve sonuç almada bulurken, kadınlar paylaşma, değer verilme ve önemseme de yaşarlar. Bir kadın eşini sevdiğinde onun gelişmesine yardımcı olmayı, erkeğinin eksiklerini gidermeyi ve düzeltmeyi görev bilir ve bunun için çalışır. Bu doğal bir eğilimdir. Kadın bunu yaparken eşini koruduğunu düşünür. Erkek ise karısını kendisinin yönettiğini düşünmeye başlar. Yeterli olduğunu kanıtlama çabasındaki bir erkeğe kadın yardım önerdiğinde erkek yetersiz ve eksik olarak algılandığını zanneder. Kadın, erkek istemeden öneride bulunursa bu erkekte güçsüzlük ve beceriksizlik duygusu uyandırır. Bir erkekte ne yapacağını bilmediği duygusunu uyandıran bir kadın erkeği anlamıyor demektir. Bir kadın erkeğe kendisini iyi ve yeterli hissettirir, ‘kontrol bende’ duygusunu yaşatırsa o erkeğe çok şey yaptırabilir.

 Kadının ego doyumunu destek görmek ve destek vermek, paylaşmak, yardımcı olmak hisleri sağlar. Kadın erkekten çok daha fazla estetik kaygılara, sevgiye, iletişime, güzelliğe değer verir. Sevgi ve uyum onlar için daha önemlidir. Bir erkeğin yarışı kazanmaktan veya tuttuğu futbol takımının attığı golden aldığı zevki kadın yakınlaşma ve  paylaşma anında hisseder. Erkeğin kendisine yardım önerildiğinde bunu zayıflık olarak algılaması psikolojik konulara ilgisini de azaltır. Psikolojik yardımı kabul etmeyi zayıflık gibi telakki eden erkek içgüdüleri ile hareket eden bir davranış sergiler. Bu da onun kendisini aşamadığının işaretidir.

Bir kadının da erkeğe istemeden öğüt vermesi tenkit şeklinde anlaşılır. Erkeğin kendisini sorunlu, arızalı, yetersiz hissetmesine meydan vermeden ona öğüt vermenin yolunu bulan kadın kendini aşmış demektir. Erkekler bu açıdan çocuk gibidirler. Kabullenip sonra yönlendirilirlerse düşünce yanılgısına düşmezler.

Eşlerin birbirlerine verecekleri en önemli armağan güvenlerini hissettirmeleridir. Bu aynı zamanda karşımızdakini onurlandırma yoludur. Bir kadın, erkeğin giydiği gömleğin pantolonuna uymadığını gördüğünde “Bu olmamış” derse erkek kendisini beceriksiz hisseder. Bu olmamış yerine “Bence böyle olsa sana daha çok yakışır” demek olumsuz duyguları bertaraf edecektir.

Ancak diğer taraftan kadın fikrini söylemediğinde kendisini işe yaramaz gibi zannedebilir. Bu noktada erkek kadının fikrine saygı duymayı bilmelidir. Farklı görüşü yapıcı olarak paylaşmayı becerebilmek bir erkeğin kendisini aşmasıdır. Sorunun püf noktası “Önce kabul et” düşüncesini alışkanlık haline getirmektir.

Etkin Dinleyicilik

Kadının psikolojik ihtiyacı çözüm değil dinlenilmektir. Erkeğinki ise güvenmek, taktir edilmektir. Seven ve iyi niyetli olan eşler karşı tarafın psikolojik ihtiyaçlarını giderirlerse sevgi çoğalır, güven artar, korku azalır ve ilişki iyi hale gelir.

Kadının psikolojik ihtiyacında önceliği duyguları anlamak, ifade etmek ve değiştirmek alır. Erkek ise hep çözüm odaklı düşünür ve kadının duygulara verdiği önemi algılayamaz. Kadında erkeğin bu kadar duygusuz olmasına bir anlam veremez. Ancak bunun sırrı farklı genetik algoritmada saklıdır ve bu konuda gösterilecek çaba ile düzeltilebilir. Erkeğin, kadının duygularını önemsediğini hissettirmesi için kadını dinlemesi gerekir. Çözüm önermeye hiç gerek yoktur. Erkeklerin yaptıkları en büyük hata sorunu konuşurken hemen çözmek zorundaymış gibi davranmalarıdır. Oysa kadın için düşüncelerinin paylaşılması ve yakınlaşmak çözümden daha önemlidir. Kadının duygularını anlamaya çalışan erkeğin onu anlamasa da dinlemesi yeterlidir. Böyle davranmayı başarabilen erkek karısının kendisini nasıl takdir ettiğini hayretle görecektir. Aynı durum kadınlar içinde geçerlidir. Onların kocalarına öneri ve eleştiriden uzak bir biçimde duygularını anlatmaları erkeklerin kendilerine karşı daha açık ve ilgili olmalarını sağlayacaktır.

Neticede genetik yapıyı göz önüne alarak kişinin psikolojik doğasına uygun davranan insan mutluluğu daha kolay yakalayacaktır.

Kadın Üzüldüğünde;

Kadın bir şeye üzüldüğünde erkek onun duygularını göz önüne almadan önerilerde bulunmaya başlar. Erkek bir şeye üzüldüğünde de kadın istenmeyen tavsiye ve eleştirilerde bulunarak onun kendisini yetersiz hissetmesine sebep olur. Erkek aslında kendisine akıl verilmesini değil kabullenilmesini istemektedir.

Kadın üzüldüğünde sorunlardan söz ederek kendini rahatlatır. Erkek eşinin çok konuştuğunu söylemeye başladığında ise kadın ihmal edildiğini düşünmeye başlar. Üzüntü anında erkeğin ve kadının beyni farklı çalışır. Erkek sessizleşir, kabuğuna çekilir, konuşmak yerine düşünmeyi tercih eder. Bir çözüm bulduğunda sessizliğini bozar. Kabuğa çekilme, gazete okuma, televizyon seyretme şeklinde olabilir. Bu arada kadın kendisinin dinlenilmediğini zanneder.

 Oysa üzülen kadın rahatlamayı güvendiği birisini arayarak sorunlarını konuşmakta bulur. Kadınlar kendilerini heyecanlandıran duyguları paylaştıklarında güven hissederler. Kadın ve erkek bir problemle karşılaştıkları zaman muhataplarının direndiğini gördüklerinde kendilerine şu soruyu sormalıdırlar. “Zamanlama ve yaklaşım biçimi doğru mu?” Hızlı bir zihnî sorgulama ile bu sorulara cevap bulan çiftler, daha az hata yaparlar. Karşı tarafın duygularını anlamak bu inceliklerin farkına varmakla mümkün olur.

Kadın için önemli olan içini dökmek iken erkek için önemli olan sonuç bulmaktır. Erkek kadına hiçbir şey yapmasa bile dinleyerek destek verebilir. Bir kadında erkeğe çözüm önerisinde bulunmadan sadece onu kabullenerek yardımcı olabilir. Erkek kabul edildiğini, kadın da paylaşıldığını hissettiği zaman sevildiğini düşünür

Kadının Motivasyonu

Kadının ve erkeğin sorumluluk duygularını arttırmak için psikolojik ihtiyaçlarını ayırt etmek gerekir. Farklılığa saygının olduğu yerde insanlar daha istekli olurlar. Erkeğin psikolojik ihtiyacı, kendisine ihtiyaç duyulmasıdır. Kendisine ihtiyaç duyulduğunu hissettiğinde enerjisi artar, güçlenir ve harekete geçer. Kadın ise sevilip değerli olma duygusu taşıdığında güçlenir.

Varlığına ihtiyaç duyulduğunu hissedememek, erkek için ağır ağır ölmek demektir. Sevilmemekte aynı şekilde kadını yıpratır.

Kadın ile erkeğin ilk karşılaşmadaki bakışları “Beni mutlu edecek kişi sen olabilirsin?” anlamını taşır. İlişki ilerlediğinde kadın erkeğe bu bakışını göndermekten vazgeçerse erkek kendini çok kötü hisseder. “Eşimin mutlu olmak için bana ihtiyacı yok” duygusu iki taraf içinde örseleyici niteliktedir. Erkek eşini mutlu etmek adına her türlü zorluğa göğüs gerebilirim duygusunu yaşıyorsa kendiside mutlu olacaktır. ‘Kazan-kazan’ felsefesi budur. İki tarafta bu anlayışla kaybedeni olmayan bir ilişkiye girmiş olur.
 


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:28 Şubat 2022

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.