ANTİBİYOTİĞİ SEVİYOR

A.A

Bakteriler farklı şekillerde direnç geliştiriyor ve bunların bir kısmı bazı ilaçlara karşı doğal dirençli oluyor.

 


Eskişehir Osmangazi Üniversite (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlhan Özgüneş, antibiyotik kullanımının yoğun olduğu yerlerde dirençli bakterilerle daha fazla karşılaştıklarını belirterek, yoğun bakım ünitelerinin bu konuda en önemli kaynak olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Özgüneş, bakterilerin farklı şekillerde direnç geliştirdiklerini, bunların bir kısmının bazı ilaçlara karşı doğal dirençli olduğunu kaydetti.

Bazı ilaçların bakterilere karşı etkisiz kaldığını ifade eden Prof. Dr. Özgüneş, “Bakteriler genetik materyali birkaç yolla başka bakterilerden alır. Bizim için en büyük sorunlardan biri de budur. Bakteri bu şekilde bazen 8-10 antibiyotiğe birden direnç geliştirebilir” dedi.

Dirençli bakteri popülasyonunun başlangıçta az olduğunu ancak kullanılan tedavi yöntemlerinin sonunda duyarlı bakterilerin yerine dirençli bakteriler etkili olduğunu ifade eden Özgüneş, “Bunun sonucunda biz direnç sorununu tedavi engeli olacak şekilde yaşamaya başlarız. Mikroorganizmaların mutasyonlarında, onlara uyguladığımız çeşitli kimyasallar da etkili olmaktadır.
İlaçlarımız da sonuçta kimyasal maddelerdir. Bunlara maruz kalan bakterilerde onlardan korunmaya uygun değişik yöntemlerle genetik değişiklikler olabilir. Birçok bakteri, kullandığımız antibiyotiklere karşı antibiyotiğin etkisini ortadan kaldıran bir enzim salgılar. Çok yaygın direnç şeklidir. Buna dayanıklı bir antibiyotiğe ihtiyacımız olur. Kimi zaman yeni bir antibiyotiği üretmek mümkün olur. Kimi zaman da o enzimin etkisini ortadan kaldıracak değişiklikler yapabiliriz” diye konuştu.

“EN FAZLA DİRENÇLİ BAKTERİ HASTANELERDE”


Prof. Dr. Özgüneş, antibiyotiklerin fazla kullanıldığı yerlerde bakterilerin daha fazla direnç kazandığını bildirerek, şunları kaydetti:

“Dolayısıyla hastaneler direncin temel kaynaklarından biridir. Hatta hastanelerde de yoğun bakım üniteleri en önemli kaynaktır. Çok fazla antibiyotik kullanılır. Dolayısıyla bakteri, anti bakteriyel maddelerle çok fazla temas eder. Örneğin, direnç geliştirmeyen bir bakteri topluluğunda bir tanesi dirençli olsa o tek başına yayılıp ortama hakim olacaktır. Kısacası antibiyotik kullanımının yoğun olduğu yerlerde dirençli bakterilerle daha fazla karşılaşıyoruz. Bunun dışında yaşlı bakım evleri ve kontrolsüz, gereksiz antibiyotik kullanımı dirençli bakterinin yayılmasına yol açıyor.”

“TÜRKİYE'DE GÖRÜLME ŞANSI VAR”


Avrupa'daki olayın tek kaynaklı bir salgın olduğunu anlatan Prof. Dr. Özgüneş, şunları kaydetti:

“Salgının Türkiye'de görülme şansı var. Belki küçük çaplı salgınlar da olmuştur. Genelde hastaların büyük kısmında genel tedavi yöntemleriyle hasta iyileştiği için ileri araştırmalar yapılmaz. Türkiye'de de tek tük bildirilmiş olgular vardır. Bundan sonra da olabilir. Bu konuda dikkatli olunması gerekir. Bu tür enfeksiyonlarda antibiyotik çözüm değildir. Önemli olan hastalığın ortaya çıkışını engellemektir. Güvenli gıda ve su sağlarsak bu hastalıkları en aza indiririz.çAlmanya'da 'salatalık, soya fasulyesi' gibi kaynak aramaları çok doğaldır. Olaydan bir çok kişi etkilendi. Kaynağı bulup o kaynaktan çözümü önlemek gerekiyor.”
 


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:16 Haziran 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.