STRESTEN KURTULMANIN YOLLARI

Bugün Gazetesi

İnsan çevresiyle vardır. Yalnızlık Allah'a mahsus, taşı bile yosun sarar derler. Bir arada yaşamanın kuralları, sevgi, saygı, anlayış ve nezaket kavramları her geçen gün erezyona uğruyor.

Adına uygarlık dediğimiz yeni zamanlar insanı çevresinden ve doğallığından koparmaya; bitmek tükenmek bilmeyen zoraki bir yarışa sürüklüyor. Keyif alarak yapmamız gereken işler neredeyse zülme dönüşüyor. Yalnızlık ve sevgisizlik çığ gibi büyüyor.

HOŞGÖRÜ VE SEVGİ

Trafik, işsizlik, maddi sorunlar belimizi büküyor. Sağlığımızı tehdit eden gıdalar direncimizi kırıyor. Direnç eksikliği motivasyonumuzu, moralimizi engelliyor. Halimiz kalmıyor, enerjimiz tükeniyor. Her sabah gözümüzü açtığımızda yaşadığımız stres yaratan koşullar gece yarısına kadar peşimizi bırakmıyor, uykularımızı bölüyor. İnanç eksikliği, sevgisizlik, hoşgörüsüzlük, tedavülden kalkan yardımseverlik ve iyilik de eklenince üzerine beden-ruh 'arıza' sinyalleri veriyor. Ve farkında olmadan stresle yüklenen sorunlar bizi bizden alıyor.

BİZE YAZIN

 "Stresin insan ruh ve beden sağlığına önemi sandığımızdan çok büyük" diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan siz BUGÜN okurları için A'dan Z'ye stresi tanıma ve mücadele etme yöntemlerini aktaracak bugünden başlayarak. Sayın Tarhan'ın akıcı uslubu diziyi keyifle okumanızı sağlarken, bizi bir düşman gibi kemiren strese karşı da koruma ve güçlenme yöntemleri sunacak. Konuyla ilgili düşünce ve sorularınızı da dilerseniz saglik@bugun.com.tr adresine yollayabilirsiniz.

AZI DEĞİL ÇOĞU İSTEYEN FAKİRDİR

Batıda istatistik neticelere göre stres ve depresyon anlamlı biçimde artmaktadır. Burada yüce değerlerin geri plana itilmesinin rolü yok mudur? İnsanlardaki dizginlenemeyen hırs ve beklenti düzeyinin yükselmesi kişinin gücünü aşarsa, insan ne kadar varlıklı olursa olsun fakir konumuna düşer ve böylece önlenemez bir şekilde stres başlar. Yetinme duygusu ne büyük şans ve zenginliktir. Aza sahip olan değil, çoğu isteyen fakirdir...

Stres, insanın iç dengesini ve uyumunu bozan zorlama olarak tanımlanıyor. Fakat kedisi öldüğü için depresyona girecek derecede incinebilen bir kişi, kimsenin dayanamayacağı bir acıya dayanabilmektedir. Bu nedenle stres, kişiden kişiye değişebilen bir kavram olarak kabul edilmelidir. Günümüzde midesi yanan, başı ağrıyan, çarpıntısı olan, göğsü sıkışan, endişe ve tedirginlik içindeki insanlar, rahatsızlıları ile stres arasındaki ilişkinin genellikle farkındadırlar.

DEVEKUŞU ROLÜ MÜ YOKSA...

Bireyin herhangi bir uyarana verdiği anlam o uyaranın stresör olup olmadığını kararlaştırır. Bir kişi düşününüz hayatı çok seviyor ve ölümden çok korkuyor. Bir gün kalbinde bir çarpıntı olur ve vücudunun bir tarafı uyuşur. Kalp krizi ihtimali veya felç geçirme korkusu içinde yaşamaya başlar.

En büyük sermayesi olan hayatı tehdit altındadır. Doktor doktor dolaşarak ikna olmaya çalışırlar. Fakat pozitif bilim, ölüm konusunda çaresizdir. Bu durumda yapılacak 2 şey vardır. Bunlardan birincisi içki ve eğlenceyi yoğunlaştırarak devekuşu rolüyle gerçeklerden kaçınmaktır. Diğeri ise gerçek inancın verdiği teslim ve tevekkülle kadere sığınmaktır. İnançtaki lezzet o kişi için manevi bir ilaç gibi tedavi edici olacaktır.

VÜCUDUN CEVABI

Geçici kısa süreli stresle, uzun süreli tekrarlayan stresin bedendeki stresleri farklıdır. Bu durum beyin tarafından alınır ve tehlike olarak değerlendirilirse stres reaksiyonu başlar. Salgılanan adrenalin maddesi kısa ve geçici durumlarda dokuları koruyucu, uzun salgılamalarda ise hastalık yapıcıdırlar (hipertansiyon, ülser v.b hastalıklar gibi)...

ZENGİN AMA MUTSUZ OLABİLİYORLAR

Ergenlik çağında bir genç düşünün. Kimlik duygusu gelişmek üzere ve idealleri ile özdeşim kurmaya başlayacak. Yaşadığı toplumun önüne sunduğu yaşantı biçimine göre, zengin olmalı, meşhur olmalı, dünyaya bir defa geldiği için hayatın tadını çıkarmalı, evi, arabası ve kız arkadaş (lar)ı olmalı, kimse de hayatına karışmamalı.

Ego idealinde, hedef değer olarak bu öneriyi benimseyen gençlerde, "Amacıma ulaşmam için en önemli aracım paradır", "Toplumda beğenilen, kabul gören kişiler para gücü olanlardır", "Parasız rahat yaşamak mümkün değildir", "Parası olan nasıl kazanırsa kazansın saygın duruma gelmektedir" gibi davranış ve düşünce kalıpları şekillenir.

Diğer insanlara yardım edebilmek için onlardaki stres belirtilerini bilmemizde de fayda vardır: Gittikçe artan içki, sigara, hap kullanımı, kolay heyecana kapılma, ani patlamalar, öfke, yetersiz yeme içme, huzursuzluk, gereksiz riske girme, eleştiriye aşırı hassasiyet.

Bunlar gibi kabul gören ve günümüzde ön plana çıkan değerlerin hem bireysel hem toplumsal sonuçları olacaktır. İnsanlar farkında olmadan kendilerini bir yarış içinde buluyor. Daha bencil, çıkarcı ve tüketim çılgını haline geliyor. Zengin olabiliyor ama mutlu olamıyorlar. Batı tarzı yaşantı biçiminde yitirilen yüce değerlerin başında "Emek, çalışmak, dürüst olmak, insanlara faydalı olmak, iyilikte yarışmak, yardım sever olmak, kavgacılığı değil acıma duygusunu ön plana çıkarmak, tüketim çılgınlığı değil yetinme duygusu, ahlaklı, vicdanlı, insaflı olmak..."

İNANCIN GÜCÜ STRESİ ÖNLER

Yirmi birinci yüzyıla giren dünyamızda, ozon tabakasının delinmesinden daha fazla, tahammül edilebilirliğin çok üstündeki stres atmosferleri gündemden düşmemektedir. Batı bilim adamları insanları hem zengin, hem mutlu yapabilmek için büyük araştırma projeleri yürütmektedirler.

EN ÖNEMLİ SIĞINAK DUADIR

ABD Morrishtown Stres Tanı ve Tedavi Merkezi Müdürü Dr. William Rosenblatt, yapılan uzun araştırmaların sonuçlarını şöyle özetlemektedir: Evli insanlar bekarlardan, dengeli beslenenler beslenme bozukluğu olanlardan, içki ve sigara kullanmayanlar tiryaki ve alkoliklerden, spor yapanlar hantal insanlardan daha az strese maruz kalmaktadırlar. İnanan insanın en önemli sığınağı duadır. Dua, problemlerini kelimelerle ifade etmeye imkan verir. Problemin karışıklık ve belirsizlikten kurtulmasına yardım eder.

Dua kişiye yükünün paylaşıldığı, yalnız olmadığı duygusunu verir. En çaresiz durumlarda her şeyi duyan, hey şeyi bilen ve gücü yeten bir kudrete inanmak, sığınmak ve güvenmek o kişiye sakinlik ve huzur verir. Güven duygusunun gelişmesine ve korkularını yenmesine yardımcı olur. Çaresiz kişi pasiftir. Böylece "yapmak" konusunda bir adım atmış olur.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:23 Şubat 2009

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.