AŞK DEĞİŞTİRİYOR

Şaban Özdemir (NP GRUP)


Dr. Serdar Nuhoğlu aşkı, beyinle ilişkisini ve aşkın bağımlılık olup olmadığını anlattı.

 


Aşk, her şeyi seferber eder diyen Nuhoğlu, aşkın kişilerin yaşamlarını değiştirdiğini onları kahramanca veya şeytanca işlere sürüklediğini söyledi.

Fatih Üniversitesi'nin davetlisi olarak katıldığı seminerde Genetik ve Biyomühendislik Bölümü öğretim görevlileri, yüksek lisans öğrencileri ve lisans öğrencilerine yönelik aşk ve bağımlılık konusunda bilgiler veren NPİSTANBUL Hastanesi doktorlarından Serdar Nuhoğlu, aşk, beyin ve bağımlılık üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Sunumunda Dr. Nuhoğlu;

AŞK İNSAN DOKUSUNA İŞLEMİŞ EVRENSEL BİR GERÇEK

Leyla ile Mecnun, Romeo ve Juliet, Aslı ile Kerem gibi destanlaşan aşklar, aşkın her dönemde insanla birlikte var olduğunun en somut kanıtıdır. Bir yanda aşk şiirleri, aşk şarkıları, aşk büyüleri diğer yanda aşk acıları karşılıksız aşklar, aşk cinayetleri. Çocukluk aşkı, yaz aşkı, iş yeri aşkı...

Bütün bunlar aşkın insan dokusuna işlenmiş evrensel bir gerçek olduğunu söylüyor. Amerika'lı antropolog Helen Fisher yaptığı çalışmada hangi yaş, hangi cinsiyet, hangi cinsel yönelim, hangi dini inanç ve hangi etnik gruptan olursa olsun, tüm aşık olanların maşuku ile ilgili sorulara büyük oranda benzer yanıtlar verdiğini saptamış.

AŞK NEDİR?

Bir kişi diğerine aşık olduğunda artık onda sadece görmek istediklerini görür, görmek istemediklerini göremez, yani aşık olanın algısı değişir. Bu nedenle aşk bir görme kusuru olarak da tanımlanabilir. Bu durumda aşk; hayal edilenle gerçek arasındaki fark anlaşılıncaya kadar geçen süreyi kapsar. Yani aşk ne zaman biter sorusunun da yanıtı burada gizli.

Aşkın farklı tanımları
Aşk, insanlarda ilgi daralmasıdır.
Aşk, seçici bir odaklanma halidir.
Aşk, takıntılı bir düşünce biçimine sahip olmaktır.

AŞK COŞKULU MANİ HALİ Mİ?

Aşıklar saplantılıdır. Her an onun o an ne yaptığını ne yediğini, ne giydiğini, ne yaparken nasıl davrandığını düşünürler. Aşk, coşkulu bir mani halidir.

AŞKIN BEYNE YANSIMALARI


Beynin ön bölgesi, beynin adeta istasyonu gibi çalışır. Beş duyu ile beynimize gelen uyaranlar beynimizin ön bölgesine gelir, orada değerlendirildikten sonra beynin ilgili birimine bilgi gönderilir ve bu bilgiye uygun bir tepki ortaya çıkar. Konumuzla ilgili bir örnek verecek olursak;  içkili bir balık restoranının önünden geçen birisi içkili mekanı görür, oradan çıkan sesleri duyar, ızgaranın kokusunu alır, alınan uyaranlar beynin ön bölgesi dahil her yerine yayılır. Beynin ön bölgesinden beynin uzun süreli bellekten sorumlu bölgesi olan hipokampusa az önce gelen uyaranlarla ilgili bilgi gider. Eski anılarla eşleşen bu bilgiler beynin ön bölgesine geri gider.

Beynin diğer bölgelerinden de konu ile ilgili verileri toparlayan beynin ön bölgesi insanın alacağı kararı belirler ve uygular. Sağlıklı olan beynin ön bölgesi oranın kendisine uygun bir yer olmadığına,  evde bekleyen çocukların olduğuna veya önceliğinin bir an önce eve gidip maç seyretmek olduğuna dair bir tepki ortaya koyacaktır. Sağlıklı olmayan beynin ön bölgesi bir kereden bir şey olmayacağına,  sadece balık yiyip kalkacağına veya istediği zaman kalkıp evine gidebileceğine dair bir tepki ortaya koyacaktır.  Kısaca, belleğe önceden kaydedilen bilgi beynin ön bölgesinde oluşan tepki açısından çok önemli değildir. Burada esas önemli olan,  beynin ön bölgesinin kendisine gelen bilgiyi nasıl algıladığı ve nasıl yorumladığıdır. 

Beynin ön bölgesini daha iyi anlayabilmek için beynin "duygu merkezi" olarak da adlandırabileceğimiz limbik sistemden de söz etmemiz gerekecek. Zira beynin bu bölgesi korku, heyecan, gibi duyguların şiddeti ve bedensel belirtilerinden sorumludur. Beynin ön bölgesi limbik sisteme gönderdiği baskılayıcı sinyallerle kararların duygularla değil, mantıkla verilmesini sağlar. Bu baskı bağımlı bireylerde kimi zaman ortadan kalkabilir. Bu durumda kişi duyguları ile hareket eder ve mantıksız davranışlar sergiler. 

Beyin fonksiyonlarını ölçmeye yarayan yeni teknoloji geliştikçe sorulan soru ve alınan yanıtlarda çeşitlilik oluşmaya başladı. X-Ray cihazın imkanları ile fMRI'ın imkanları karşılaştırılamayacak kadar farklı olduğu gibi, yarın öbür gün geliştirilecek olan cihazlarla fMRI arasında da o kadar fark olacaktır. Bu nedenle bugün bu konuda konuştuklarımız henüz elimizde var olan imkanlar çerçevesinde konuştuğumuzu özellikle belirtmek isterim. Aynı soru bundan 20-30 sene sorulduğunda çok daha farklı bir yanıtla da karşılaşabiliriz.

BEYİNDE AŞK

Aşkla ilgili beyin bölgeleri kortsekste mediyal insula, anterior cingulate gyrus ve hipokampus; subkortekste ise striatumun bazı bölümleri ve muhtemelen nuc accumbenstir. Bunlar hep birlikte esasında ödül merkezini oluştururlar.

Aşk tutkusu, öfori, karşı konulamaz ve tanımlanması güç mutluluk haline neden olur. Aşk ve romantik duygulara yanıt olarak etkinleşen beyin bölgeleri dopamin konsantrasyonunun yoğun olduğu beyin bölegeleridir. Aşkla ilişkili diğer nöromodülatör oksitosin ve vazopressin gibi dopamin de sinir sistemi ile endokrin sistemi arasında köprü görevi olan hipotalamustan salınır. Dopamin salınımında artış insanı iyi hissettirir. Dopamin salınımın artışı iştah ve duygudurumu düzenleyen serotonin salınımını azaltır. Oksitosin ve vazopressin özellikle bağlanma yetisiyle ilişkili gibi görünmektedir. Vazopressin erkeklerde sosyal davranışlardan özellikle başka erkeklere gösterilen saldırganlıktan sorumludur. Her iki nöromodülatörün konsantrasyonu yoğun romantik bağlanma sırasında yükselir.

KORTİKAL DEAKTİVASYON VE AŞK KÖRLÜĞÜ


Mecnun çöllerde dolaşırken, Ferhat Şirin'e kavuşmak için dağları delerken, günümüzdeki Aslı'lar, Ayşe'ler, Kaan'ların aşkları uğruna yaptıklarının öyküsü tek başlarına ele alındığında nörobiyolojik sonuçların tek başlarına yorumlanmasının yanıltıcı  olabileceğini  bize anlatmaya yeter de artar da. Çünkü aşk, herşeyi seferber etmeyi gerektirir, kişilerin yaşamlarını değiştirir, onları kahramanca veya şeytanca işlere sürükler.

Aşk sırasında beynin frontal, pariyetal, orta temporal korteks ve amigdala birbiri ile etkileşim haline girer. Ödül merkezi de dediğimiz aşkla ilgili beyin bölgeleri uyarıldığında, oradan salınan dopaminin de etkisi ile yukarıda sayılan bölglerin aktivasyonunda azalma veya tümden durması söz konusu. Amigdala korku ile ilgili bir bölge, deaktivasyonunda korku azalır. Frontal korteksin bir işlevi de muhakemedir. Aşık olan kişinin beyninde o an frontal korteks deaktivasyonuna bağlı olarak bir süreliğine muhakeme yetisi ortadan kalkıyor. Karşısındaki kişiyi değerlendirirken başvurduğu yargı ölçütleri gevşiyor. Pariyetal korteks, temporal lobun bir kısmı ve frontal korteksin olumsuz duygulardan sorumlu olduğu bilinir. Bu durumda sevilen objeyle yüz yüze gelindiğinde bu bölgeler etkisizleşir ve olumsuz duyguların gelişmez.

Prefrontal korteks, parieto-temporal kavşak ve temporal uçlar "zihinselleştirme" ile yani öteki insanın duygu ve niyetlerini saptamaya çalışırken etkinleşen bir ağ oluştururlar. Zihinselleştirmenin ilk koşulu kendi ve öteki ayrımını yapabilmek, ötekinin düşüncelerinin kendi düşüncelerinden farklı olabilecğeinin farkında olmak, ötekine farklı farklı inanç ve arzular atfetmektir. "Aşkta birlik" açısından bakılacak olursa zihinselleştirmenin de ortadan kalkmış olduğunu görürüz. Zira, "aynı şeyleri düşünüyoruz, sen benim ruh ikizimsin..." tarzında "birlik ideali" kendi ve öteki ayrımını yapma sürecini bloke ettiğini göstermektedir. Özetlenecek olursa, rasyonel düşünmeyi gerektiren korteks kısmının baskılandığı, duygularımızı regüle eden bölgelerin işlevinin azalmasına neden olan aşk irrasyoneldir.

AŞK BİR BAĞIMLILIK MIDIR?

Bağımlılığın tanı kriterleri

1- Tolerans gelişmiş olması: maddenin etkisinin azalması ve istenen etkiyi elde etmek için alınan madde miktarının arttırılması

2- Kesilme sendromu: madde alımı azaldığında ya da kesildiğinde maddeye özgü yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması

3- Madde kullanımı üzerinde denetimin yitimi (kontrol kaybı): maddenin niyetlendiğinden daha çok miktarlarda ve daha uzun sürelerle alınması; başlayınca durduramama

4- Maddeyi bırakma ya da azaltma isteği ve çabalarına karşın bırakamama

5- Madde kullanımı ile ilgili etkinliklere (maddeyi bulmak için, madde kullanırken ve madde etkisi altında) çok zaman ayırma

6- Sosyal, mesleki yükümlülüklere, başka etkinliklere zaman ayıramama ya da az zaman ayırma, sorumlulukları ihmal etme, aksatma

7- Sosyal ve yasal sorunların, bedensel ve ruhsal sağlık sorunlarının varlığına karşın madde kullanımını sürdürme." Dedi.

 


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:13 Mayıs 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.