İnsan ömrünü 4 yıl kısaltıyor

Hava kirliliği ölçümleri ne kadar doğru yorumlanıyor? Hava kirliliği insan ömrünü 4 yıl kısaltıyor.

Hava kirliliği ölçümleri ne kadar doğru yorumlanıyor? Hava kirliliği insan ömrünü 4 yıl kısaltıyor.

“Polisiye romanlarda sıklıkla bir ceset bulunur, tüten bir tabanca ise bulunmaz. Ama ulaştırmanın sağlık etkisinin özgül kanıtlarını ararken, birçok tüten tabanca vardır fakat görünürde hiçbir ceset yoktur” Toksikolog Dr. Simon WOLFF. Prof. Dr. Erdal Beşer, ADÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı-Aydın; besererdal@yahoo.com Dr. WOLFF’un belirttiği egzoz kirliliğine, ısınma amaçlı tüten bacalar ve sanayi bacalarının kirliliği de eklenmelidir. Genellikle kirli hava nedeni ile ortaya çıkan sağlık sorunlarından kirli hava sorumlu tutulmaz. Hatta bu nedenle ölüm olsa bile ölüm raporlarında kalp krizi, solunum yetmezliği vb. ölüm nedeni olarak yazılır. Gerçekte hava kirliliğine bağlı oluşan ölümleri saptamak çok zor araştırmaları gerektirmez. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre yılda yaklaşık 2 milyon kişi hava kirliliği yüzünden hayatını kaybetmektedir. Hava kirliliğine bağlı ölümlerde ilk sırada Çin, ikinci sırada Hindistan, üçüncü sırada Pakistan bulunuyor, ülkemiz ise on dördüncü sırada yer alıyor. 1978-2001 yılları için ABD’nin 51 şehrinde hava kirliliği endeksi ile ölüm oranı-yaşam beklentisi karşılaştırılmış. Sonuç: Hava kirliliği, insan ömrünü 4 yıl kısaltıyor (Bubb MR, Air pollution and life expectancy. The New England Journal of Medicine 2009). Yaşam savaşı veren bir çocuk, akciğer kapasitesi azalmış bir hasta, sokak çocukları, evsizler, sokakta çalışmak zorunda olanlar ve sokaklarda yaşayan hayvanlar daha fazla olmak üzere yaşamın olmazsa olmazı temiz havaya gereksinimi olan tüm canlılar hava kirliliğinden çok fazla etkilenirler. Gerçekte “temiz bir çevrede yaşama hakkı” anayasamızda temel insan hakları içinde ifade edilmiştir. Özellikle fosil yakıt kullanımı ve aşırı araç trafiği olan bölgelerde, hava hareketleri yavaş, bölge çanak şeklinde etrafı kapalı veya ısı terslenmesi olayları da var ise buralarda sadece risk grupları değil sağlıklı kişiler de oldukça risk altındadır. Bir taşıt insanın günlük gereksinimi olan 15 metreküp havayı 10 dakikada kirletmektedir. Trafiğin yoğun olduğu yerlerde insanlar; hidrokarbon, karbonmonoksit, kurşun ve azotoksitleri solumaktadır. Bu maddeler: kemik yapıda anomaliler, davranış bozuklukları, zekâ geriliği, iktidarsızlık, hatta ölüme neden olabilirler. Hava kirliliğinin nedenleri arasında aşırı nüfus artışı, hatalı sanayileşme, hatalı kentleşme, aşırı tüketim, fosil yakıt tüketimi, aşırı araç trafiği, bölgenin olumsuz topografik ve coğrafi özellikleri, termik santralların asit yağmurları sayılabilir. Hava kirliliğinin kısaca sağlığa olumsuz etkileri; solunum sistemi hastalıkları, kalp hastalıkları, alerjik hastalıklar, kanser, göz rahatsızlıkları, genetik hastalıklar, intrauterin olumsuz etkilenmesi sonucu zekâ geriliği ve ölümlerdir.

HAVA KİRLİLİĞİ FELAKETLERİ

Literatüre girmiş bazı hava kirliliği olayları: 1273’de İngiltere’de kömüre bağlı hava kirliliğini önlemek amacı ile kanun çıkarılmıştır. Hava kirliliğine bağlı; 1930, Belçika - Meuse Vadisi’nde 60 ölüm, 1948, Donora-Webster, Pennsylvania 48 ölüm, 1952 Londra’da 4000 (1956’da 1000 ve 1962’de 300) ölüm kaydedilmiştir. Bu ölümler ısı terslenmesi (inversiyonu) nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Isı terslenmesi kompleks bir olay olmakla birlikte kısaca aşırı hava kirliliğinin görüldüğü dönemlerde (buna sis de ilave olursa risk artar) yerleşim yerleri bu kirlilikle adeta kuşatılır. Normalde yer daima sıcaktır, yükseklere çıkıldıkça hava soğur. Sıcaktan soğuğa doğru hava yer değiştirirken hava temizlenir. Kirli hava ile kuşatılan bölgelerde yere yakın yerler soğur. Bu bölgenin üstünde daha sıcak hava olacağı için hava temizlenemez. Sıcak bölgedeki kirli hava yerdeki soğuk hava ile yer değiştireceğinden, hava akımı havanın daha fazla kirlenmesine neden olur. Bu durum 4-5 gün sürebilir. Bu sırada hassas kişiler maalesef ölebilir. Isı terslenmesini hazırlayan başlıca etmenler: çanak topoğrafik yapı, yoğun konut, rüzgâr azlığı, yeşil alan azlığı, trafik yoğunluğu, asılı partiküllerin yoğun ve büyük oluşu atmosfere yükselememesi ve rüzgârla sürüklenememesidir. DSÖ havayı kirleten 38 kirletici belirlemiştir. Bunlardan en fazla görülenler: karbonmonoksit, parçacık halindeki maddeler, kükürt oksitleri, azot oksitleri, hidrokarbonlar, benzen ve kurşundur. İzmir, Ankara, İstanbul gibi merkezi yerleşim yerlerimizde ancak 7 kirletici (SO2, PM10, CO, O3 , NO, NO 2, NOx) ölçülebilirken daha küçük yerleşim yerlerimizde ancak 2 (SO2 , PM) kirletici ölçülebilmektedir.

ÖLÇÜMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİNDEKİ HATALAR

1- Hava kirliliği ölçümlerinde genelde ölçülebilen 2 kirletici göz önüne alınmakta diğer ölçülemeyen 36 kirletici gözden kaçmakta, hiç yokmuş gibi davranılmaktadır. 2- Yapılan çok önemli hatalardan biri de sadece hava kirleticilerine ait saptanan eşik değerler aşılınca önlem alınmasıdır. Bilimsel veriler oluşturulurken laboratuar ortamında ele alınan bir kirleticinin canlıda yaptığı tahribatlar için eşik düzeyler belirlenir. Şu gerçeği gözden kaçırmamalıyız: aynı anda iki hava kirleticisine maruz kalınıyor ise bir kirleticiye ait eşik değerin üçte biri ile bile tahribat başlayabilir. (Asılı partikülün tek başına 260 µg/m3 düzeyinde yaptığı hasar SO2 eşlik ederse akciğer fonksiyon bozukluğu 110 µg/m3 düzeyine kadar inmektedir). Bir de 38 kirleticinin her an olduğu düşünüldüğünde eşik değerlerin ne kadar alt düzeylere çekilmesi gerektiği açıktır. 3- Hava kirletici değerleri risk gruplarına göre (müzmin akciğer hastalığı olanlar vb.) belirlenmemiş, sağlıklı kişilere göre belirlenmiştir. 4- Ülkemizde hava kirletici eşik değerleri DSÖ ve AB’nin koyduğu sınır değerlerin çok üzerindedir (Örneğin DSÖ standart ortalamaları ülkemiz ortalamalarının beşte birinden daha düşük düzeydedir). 5- Hava kirliliği ölçümleri bir yerleşim yerinde belirli peryotlarla yapılıp ortalaması alındığında kirlilik gözden kaçabilir. Bunu şu örneğe benzetebiliriz: denize girecek kişilere denizle ilgili kirlilik ölçüm değerleri verilirken bazı ölçümlerin denizin ortasından yapılıp ortalamaların kirlilik düzeyi olarak sunulmasına benzer. O kişileri etkileyecek olan deniz kıyısındaki kirliliktir. Doğrudan deniz kenarı kirlilik değerleri verilmelidir. Hava kirliliği, sadece kirliliğin olduğu (genelde akşam ve sabahın ilk saatlerinde ısınma amaçlı soba ve kaloriferlerin yakıldığı veya trafiğin yoğun olduğu periyotlarda) zaman dilimlerindeki ölçümler göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Yoksa kalorifer ve sobaların yakılmadığı, trafik yoğunluğunun olmadığı zaman dilimlerinde zaten hava kirliliği yoktur. Kirliliğin olmadığı zaman dilimlerindeki ölçümlerin diğer ölçüm değerlerine eklenmesi sadece ortalamaları saptırır.

HERKESE DÜŞEN SORUMLULUK

Kısacası temiz hava yaşamımızın en önemli unsurlarından biridir. Hava kirliliğine karşı alınacak önlemler klasik bilgi olarak çok iyi bilinmektedir. Ancak konunun yaşamsal önemi olduğu genellikle gözden kaçabilmektedir. Bu konuda eyleme geçilmesi için merkezi yönetim tarafından tam yetkilendirilmiş vali ve belediye başkanlarından oluşacak üst kurullar yerel olarak her türlü önlemi alabilmelidir. Halk yararına olacak bu tür uygulamalarda toplumsal denetim güçlendirilmeli, hatta konunun uzmanı denetçi kuruluşlar uygulamaları denetleyip rapor vermelidir. Sonuçta bu değerlendirmeler yöneticilerin performanslarının belgelenmesinde kaynak oluşturmalı. Araştırma kurumları ve üniversitelerinden olabildiğince yararlanılmalı, hatta akademisyenler bu tür sorunlarda koordinatör olarak görevlendirilmelidir. Akademisyenler bu tür sektörel yaklaşımlarda çözüm üretirler, uzun vadeli yaklaşımları gerçekleştirip, kayıt, istatistiksel değerlendirme, yorumlama, raporlama vb. konularda konuya bilimsel yaklaşırlar. Yoksa altı jeotermal kaynak zengini bazı bölgelerimizde bile hava kirliliği önemli sorun olabilmekte, doğanın sunduğu doğal kaynaklardan yararlanılamamaktadır. Hava kirliliği konusunda kişiler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, medya, yerel ve merkezi yönetimler daha fazla sorumluluk almalıdır. Aksi takdirde hava kirliliği sadece 1950-60 ların İngilteresi’nde binlerce kişiyi öldürüp literatür bilgisi olmakla kalmayıp günümüzde maalesef yanı başımızda da canlar alabilir. CUMHURİYET BİLİM TEKNOLOJİ EKİ

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:24 Şubat 2012Yayınlanma Tarihi:29 Şubat 2012

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.