BAŞKASINA ÖNEM VERMEZLER

Uğur İlyas Canbolat

Sosyal yaşamda soğuk kişilik özelliklerine sahip kişilere sıkça rastlarız. Kendilerine antipatik duygular beslediğimiz bu kişiler aile çevresinde ise daha da zorlar bizi. Bu kişilerle yaşamak belli zorluklar getirebilir hayatımıza. Bunların üstesinden nasıl gelinir? Onları rencide etmeden kişi kendisini nasıl koruma altına alabilir? Bunları başarmanın ilk ve önemli adımı kuşkusuz onları tanımakla başlayabilir ancak. Bunu sağlamak  amacıyla NPİSTANBUL Etiler Psikoteknik Danışma Merkezi'nden Uzman psikolog Sinem Öztep Kuruoğlu ile konuştuk.

- İletişimde bulunduğumuz kişiler için tanımlamak amacıyla sık başvurduğumuz soğuk kişilik tipi nedir?
Soğuk kişilik ve sıcak kişilik insanları tanımaya çalışırken sık başvurduğumuz tabirlerdir ancak aslında tanımlayıcı psikiyatride sözü edilen belli kişilik tiplerine gönderme yapmazlar. Bizler genelde soğukluğu veya sıcaklığı kişinin konuşkan, girişken, heyecanlı, yakın, samimi, duygusal olup olmaması ile ilgili olarak kullanırız. Birinin soğuk bir kişiliği olduğunu söylediğimizde genelde bu kişinin mesafeli, uzak, iletişim kurmayan, somurtan ya da ciddi görünen, duygularını belli etmeyen biri olduğunu söylüyoruzdur. Bu özellikler psikiyatride tanımlanmış olan, birbirinden farklı durumları anlatıyor olabilirler. Yani kişilikleri olduğu kadar bazı davranışsal özellikleri veya kimi zaman da depresyon gibi bir duygudurum halini de anlatıyor olabilirler.

- Psikiyatrik bazı şikayetlerin yaşandığı dönemlerde benzer bir imaj da verilebilir diyorsunuz değil mi?
Evet. Çünkü bazen depresyondaki birini de bizle iletişime girmek istemediği, kendi iç dünyasına veya kederine odaklandığı için soğuk algılayabiliriz. Çekingen yapıda biri kolay ilişki kurmayacağı için onu da soğuk diye nitelendirebiliriz. Ama siz ilk sorunuzda belli bir kişilik tipi olarak sorduğunuz için kişilik tipleri üzerinden gidecek olursak soğuk kişilik dediğimizde akla ilk şizoid kişilik geliyor.

-Nedir şizoid kişilik? Davranışları, iletişimleri nasıldır?
Kısaca bahsetmek gerekirse şizoid kişilik yapısındaki biri zamanını tek başına yapılan aktivitelerle geçirmeyi sever. Başkaları ile birlikte olma, arkadaş edinme gibi kaygıları yoktur. Genelde aile çevresi veya en fazla bir iki arkadaş kendisine yeter, başkalarının ilişki kurma girişimlerine karşı bir aldırışsızlığı vardır. Başkalarının düşüncelerine önem vermez. Başkalarında belirgin, yoğun heyecanlara neden olan olaylar onu etkilemez gibidir. Yine şizoid kişiliktekilerde yalnız kalma ihtiyacı yoğundur, iç dünyası ve hayalleri onu başka şeylerden daha fazla ilgilendirir, çok fazla konuşmaz, yakınlık ihtiyacı duymaz. 

- Soğuk kişilik tipinin temelleri hangi yaşlarda atılıyor?
Temelleri tüm kişilik tiplerinde olduğu gibi ilk yıllarda, hatta ilk 3 yıl içinde atılıyor. Elbette genetik özelliklerin üzerine ilk bakıcı ile ilişkilerdeki deneyimlerin binmesi ile  kişilik tipi belirlenmiş oluyor. Özellikle anne-bebek ilişkisindeki dengeler belirleyicidir.

- Öğrenilmiş davranış da denebilir bir yerde o zaman?
Aslına bakarsanız "öğrenilmiş davranış" dersek anlamaya çalıştığımız şeyin bütünlüğünü bozmuş oluyoruz. Davranış dediğimiz şey, duygu  ve düşünce ile birlikte gider. Duygu ve düşünce gözlenemez ama davranış gözlenebilir. Kişi hisseder, bu hissedişe eşlik eden bir düşünce vardır ve bu ikilinin bizi sevk ettiği bir davranış vardır. Dolayısıyla bizler hayattaki ilk ilişkilerimizi yaşadığımız sıralarda belli repertuarlar oluşturuyoruz: Duygu, düşünce ve davranış repertuarı. Belli şekilde düşünmeyi, belli şekilde hissetmeyi ve belli şekilde davranmayı öğrenmiş oluyoruz. 

- Ne kadarı genetik yatkınlıkla ilgilidir?
Genetik yatkınlık tüm psikiyatrik sorunlarda belli bir paya sahiptir ancak özellikle kişilik söz konusu olduğunda çevresel etkenler, özellikle de ilk bakıcı ile ilişkiler belirleyicidir. Özellikle ilk 3 yaşta ve özellikle anne bebek ilişkisinde çocuğun duygusal ihtiyaçlarının ne kadar ve nasıl karşılandığı önem kazanmaktadır.

- Soğuk kişilik tipi kendisini ne şekilde fark ettirir?
Soğuk kişilik tipi daha ziyade size kendisini fark edilmemiş hissettirir. Yaptığımız ya da söylediğimiz şeylerin onun için bir önemi yoktur. Övgü de olsa eleştiri de olsa yaklaşımımız kale alınmıyor gibidir. İletişim ve ilişki kurma çabalarımıza karşı kayıtsızdır.

- Bu kişilerin arkadaş çevresi sınırlı herhalde?
Evet, bu kişilerin arkadaş çevresi oldukça sınırlıdır. Genelde aile üyeleri onlar için yeter de artar bir sosyal evrendir. Belki bir iki arkadaş da eklenebilir bu sosyal çevreye. Sosyal yaşantılar ve aktiviteler bu kişileri yorar, bu yüzden de en büyük ihtiyaçları yalnızlıktır. Daha ziyade tek kişilik aktiviteleri ve yalnız geçirilen uzun saatleri yeğlerler. Yalnız çalışarak icra edilen meslekler de onlara hitap eder.

- Dostluk ilişkileri daha zayıftır o halde?
Dostluk ilişkileri oldukça sınırlıdır. Aile üyeleri de dahil olmak üzere çevrelerindeki birkaç insan onlar için yeterlidir. Yakınlık kurma ihtiyaçları yoktur, sıcaklık ve samimiyet gösteremezler. Bu bakımdan zayıf olduğunu söyleyebiliriz dostluk ilişkilerinin.

- İletişim zorluğu mu çekmektedirler, yoksa bu bilinçli bir tercih midir?
Aslında zaman zaman hepimizin yaşadığı türden bir zorluğu bu kişiler sürekli, nerdeyse çocukluktan itibaren yaşamaktalar. Başkalarının duygu ve düşünceleri veya tepkileri onlara anlaşılmaz gelir, ilgilerini çekmez veya yorucu ve yıpratıcı gelir. Bu yüzden ilişkilerini böyle yaşamaya devam ederler. Bilinçli bir tercih olmaktan çok alışılageldikleri ilişki kurma tarzıdır bu.

- Sosyal geri çekilme, ya da içe kapanma denebilir mi?
Evet, bunlar şizoid kişiliğin özellikleri arasındadır. Belli bir olaya, duruma veya hayat olayına tepki olarak değil, zaten öteden beri böyledir.

- Öğrencilik dönemlerinde arkadaşlarıyla ortak aktivitelerde zorlanma yaşarlar mı?
"Kişilik" dediğimiz şey 15-18 yaşları arasında belli tutarlı özellikler göstererek gittikçe oturur. Dolayısıyla öğrenciliğin bir kısmını da kapsamış olur. Bu kişileri ortak aktiviteler ve hareketli ortamlar yerine daha ziyade sakin, sessiz ortamlarda, tek başlarına veya yanlarında bir iki yakın arkadaşları ile görebiliriz.

- Yetişkinlikte iş yaşamları nasıl olmaktadır ve en çok ne tür meslekleri tercih ediyorlar?
İş ve meslek konusunda bu kişiler genelde yalnız icra edilen türden mesleki tercihler yaparlar. Odalarında yalnız başlarında çalışabilecekleri işler onlara göredir. Sanatçı ve zanaatçılar arasında bu kişilik tipleri sık görülür. Felsefe, edebiyat, çeşitli sanat dalları onlara göredir. Bilgisayarın karşısında veya bir laboratuarda saatlerce yalnız başlarına çalışırken görebiliriz bu kişileri. 

- Bu kişiler iş yaşamında çok kuralcı mıdır? Örneğin her şeyi mevzuata göre yapan, tüm konuşmalarını kağıttan okuyan kişiler bu sınıftan mıdırlar?

Hayır daha ziyade özgün, yaratıcı ve zengin bir iç dünyaya sahip olduklarından kendi tarzlarını ortaya koyarlar.

- Daha çok başarılı oldukları iş alanları hangileridir?
Sanatın dallarından fen bilimlerine kadar uzanan geniş bir alanda oldukça başarılı olabilir bu kişiler. Bir kimyager olarak da başarılı olabilir, bir ressam olarak da. Yeter ki sessizliğine, sakinliğine, yalnız kalma isteğine saygı gösterilsin ve uygun çalışma ortamını oluşturabilsin.

- Bu kişilerde zeka durumları nedir?
Oldukça zeki, yaratıcı, özgündürler ve zengin bir iç dünyaları vardır. Paylaşımları çok kuvvetli olmasa da bu kişilerin verebileceği çok şey vardır aslında içsel dünyalarından.

- İnsanlığın yararına buluşlar yapan kişiler çıkabilir mi bu kişilerden?
Evet çıkabilir, bilim adamları olduğu kadar sanatçılar da çıkabilir. Teknik bilimlere veya soyut disiplinlere de ilgi duyabilir bu kişiler ve kendi alanlarında oldukça yetkin uzmanlar olurlar.

- Kendilerine karşı bir güvensizlik durumlarından söz edebilir miyiz?
Güvensizlikten çok bağımsız, tatmini iç dünyasında bulan, çevresini ve yaşantısını kendi ihtiyacına göre düzenleyen, ilgi alanlarına oldukça iyi odaklanan bir kişilikten söz ettiğimize göre aslında kendine güven konusunda hiç sıkıntı çekmeyen birinden söz ediyoruz. Ancak depresyon gibi eşlik eden bir klinik durum varsa o zaman güvensizlikten de söz edilebilir ya da hayattaki çeşitli kriz durumları zaman zaman güvensiz hissettirebilir.

- Soğuk kişilik daha çok hangi cinste görülüyor?
Erkeklerde iki kat fazla görüldüğünü belirten çalışmalar yapılmış.

- Toplumda görülme oranları hangi seviyede?
Bu kişiler depresyon, distimi, anksiyete veya madde kullanımı gibi eşlik eden bir durum veya hayatlarını zora sokan kriz durumları olmadıkça psikiyatriste pek başvurmazlar. Bu yüzden yapılan çalışmalar da sınırlı kalmıştır. Ancak toplumda % 0,5- 7,5 gibi bir sıklıkta görüldüğü düşünülmektedir.

- Evliliklerinde başarılı olabiliyorlar mı?
Duygusal ilişkiler kurmaktan kaçındıkları için evlilik söz konusu olmayabilir ancak böyle bir ilişki kurulabilirse, yalnız ve sessiz kalma  ihtiyaçlarına saygı gösterilirse, sosyal aktiviteler anlamında çok talepkar yaklaşılmazsa gayet güzel yürüyebilir evlilik ilişkileri.

- Soğuk kişiliklerde görülen psikiyatrik hastalıklar var mıdır? Bu kadar yalnız ve kişilerden uzak kalanlar örneğin depresif durumlar yaşamazlar mı? Ya da kuşkucu olmazlar mı?

Örneğin siz ya da ben olsak, bir süre izole yaşasak insanlardan,  başta depresyon olmak üzere çeşitli psikolojik sorunlar baş gösterebilir bizde. Oysa ki bu kişilik yapısında biri, zaten kendisi hayatını bu şekilde düzenler. Yani maruz kalmaz, bu yaşam şeklini kendisi biçimlendirir. Dolayısıyla da sadece yalnız kalmaktan kaynaklanan psikolojik sorunlar yaşamaz. Öte yandan farklı sebeplere bağlı olarak depresyon gelişebilir veya distimik özellikler olabilir.  Sosyal fobi ya da agorafobi geliştirme eğilimi olabilir. Stres dönemlerinde psikotik ataklar geçirebilir. Ayrıca şizoid kişilik özelliklerinin yanı sıra paranoid veya kaçıngan/çekingen kişilik özellikleri de var olabilir, bu durumda kuşkuculuk da zaten söz konusudur.

- Bu kişilik yapısının tedavisi mümkün müdür?
Günümüz dünyası bizden sosyalleşme, karşı cinsle ilişkiler, iş yaşamında başarı, yüksek tempoya ve bol uyaranlı şehir yaşantısına uyum sağlamamızı talep ediyor. Bu kişileri oldukça zorlayacak talepler bunlar aslında. Bu yüzden iletişim ve ilişki kurma, daha fazla uyaranı tolere etme, daha fazla ilişki kurma veya ilişkiden daha az kaçınma anlamında bu kişilerin de kendilerini geliştirmeleri gerekebilir.  Kendi kararlılıklarına, motivasyonlarına ve terapiye başvururkenki ihtiyaç ve beklentilerine bağlı olarak uzun süreli ve psikanaliz kökenli terapiler ya da ilaç tedavisi ile destekleyici terapiler bu kişilere yardımcı olabilir.

- Peki bu kadar sosyal iletişimden kaçınan kişiler tedaviden de kaçınmazlar mı?
Tedaviye etraflarındaki kişilerin onlar için duyacağından daha az ihtiyaç duyacakları kesin çünkü değişmek için aslında sebepleri yok, onlar hallerinden memnunlar. Ancak az önceki sorunuzda dediğim gibi, bazen çağdaş dünyanın talepleri onlarda da değişme ve uyum sağlama isteği uyandırabilir veya çeşitli kriz anları yardım ihtiyacına neden olabilir.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:03 Şubat 2009

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.