BAĞIMLILIK RİSKİNİ ARTIRIYOR
A.A
Çocuğunuz ders mi çalışmıyor, öğretmeni sürekli yerinde duramadığından mı şikayet ediyor, yoksa öfkeli mi davranıyor?
Uzmanlar, bu belirtilerle kendini gösteren bulguların, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olabileceğini belirterek, bunun bir biyolojik sorun olduğu için mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu olan çocukların, tedavi edilmediğinde ilerleyen dönemde sigara, alkol ve diğer maddelere bağımlı olma riskinin, diğer çocuklara oranla yüksek olduğu uyarısında bulunan uzmanlar, bu çocuklarda beyinde dikkatten sorumlu merkezlerin yeterince çalışmadığını, kontrol mekanizmasının yeterli olmadığını; ilaç tedavi ile beynin sağlıklı çalışmasının sağlandığını ifade ediyor.
Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemen Işık Taner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun sık görülen yıkıcı bir davranış bozukluğu olduğunu söyledi.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite hastalığı ile daha çok erkek çocuklarında karşılaştıklarını belirten Taner, “Hastalık, dünya genelinde yaklaşık 10 erkek çocuğun birinde, genel toplumda da ergen ve çocuklarda yüzde 5-10 arasında görülüyor” dedi. Hastalığın, 7 yaşından önce başladığını ve bu kişilerin yarısında bozukluğun erişkinlik döneminde de devam ettiğini ifade eden Taner, her yüz erişkinden 4'ünde dikkat eksikliği ve hiperaktivite ile karşılaşıldığını belirtti.
Yapılan çalışmalarda, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda tedavi edilmediğinde alkol, sigara ya da diğer madde kullanımına eğilimin diğerlerine oranla yüksek olduğuna dikkati çeken Taner, şunları kaydetti:
“Tedavi almamış hiperaktivite bozukluğu olan çocukların, madde bağımlığına eğilimleri çok yüksek. Tedavi edilmeyen hiperaktivite bozukluğu hastalığının komplikasyonları, ders başarısızlığı, iş başarısızlığı, sosyal ilişkilerde problemler, öfke kontrolünde sorun, yalan söyleme, evden kaçma, hırsızlık yapma şeklinde kendini gösterebiliyor.
Özellikle erişkinlik döneminde kaza ve travmalara karşı yatkınlık, özel ilişkilerinde mutsuzluk, sık iş değiştirme, sık kavgalara karışma, olumsuz arkadaş gruplarının ya da çetelerin içinde yer alma ve ciddi oranda madde bağımlılığı görülüyor.
Hiperaktivite olan ve tedavi edilmemiş çocukların erişkin olduklarında yüzde 50-60'ında sigara alkol ve diğer maddelerle ilgili sorunlara rastlanıyor.
Yurt dışında yapılan çalışmalara göre, en sık sigara ve alkol alışkanlığı dikkat çekiyor. Bu kişilerde, sigaranın dikkat arttırıcı bir etkisi olduğu belirtiliyor.
Bizim yürüttüğümüz bir çalışmada da alkolikler arasında hiperaktivite bozukluğu olan çok sayıda kişi saptandı.”
Bu nedenle, hiperaktivite bozukluğu tanısı konulan kişilere verilen ilaçların “uyuşturmak” amaçlı olmadığını vurgulayan Taner, “Tam tersi dikkati artıran ilaçlar. Bu ilaçlar, dikkat artırmanın ve uyandırmanın yanı sıra beyin işlevlerini de artırıyor” diye konuştu.
Taner, hiperaktivite bozukluğu tanısı konuylan çocukların, kendilerini kontrol etmekte zorlandıklarını da belirterek, “Aşırı hareketlilik, aklına geleni yapmaya çalışma, yerinde duramama, söz kesme, sorular tamamlanmadan cevap verme, öfkeye hakim olamama, merak duygusu öne çıkan belirtiler” dedi. Bu nedenle, bu çocuklarda özellikle “merak duygusunun” tehlikeli olduğuna dikkati çeken Taner, “Merak duygusu, madde kullanımında 'deneyeyim bir kere ne olacak?' sorusundan yola çıkarak madde ile tanışmasını sağlıyor. Kendi kontrol mekanizması da kuvvetli olmadığı için bağımlı hale geliyor” uyarısında bulundu.
Son dönemlerde çeşitli programlarda ve basın yayın organlarında “dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu”nun sıkça konu edildiğini ve “Bu çocukların psikiyatristlerce uygulanan tedavilere ihtiyacı yok” şeklinde yorumlara yer verildiğini belirten Taner, tedavi seçenekleri olarak da “hipnoz”, “biofeedback”, “NLP” gibi metotların önerildiğini söyledi. Taner, bu tip metotların “gerçek bir tedavi olmadığına” dikkati çekerek, dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısının, çocuk psikiyatrisinin henüz yeni bir bilim dalı olduğu için, son yıllarda daha fazla tanı konulmasının olanaklı olduğunu ifade etti.
Hastaneye ulaşılabilirliğin artması, ailelerin eğitim seviyelerinin yükselmesi ve bu konuda farkındalık kazanılmasına paralel olarak tanı sayısının çoğaldığını vurgulayan Taner, “eskiden 'bu çocuk çok zeki, ondan ders çalışmıyor' ya da 'bu çocuk çok zeki, bu nedenle aklını derse veremiyor' gibi çıkarımlar yapılırdı. Oysa, bu çocukların çoğunda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu mevcut” diye konuştu.
Paylaş