

 Bir iş görüşmesine  gittiğinizi düşünün. Yazılı sınavda çok başarılı olmuşsunuz ve sizi mülakata  almışlar.
Bir iş görüşmesine  gittiğinizi düşünün. Yazılı sınavda çok başarılı olmuşsunuz ve sizi mülakata  almışlar. Ama mülakatta kendinizi çok kötü hissediyorsunuz. Bu durum çoğu  kişinin başına gelmiştir. Sorulan sorular daima çözüm bulmanızı gerektiren ve  sizi daha iyi tanımaya yönelik sorulardır. Çözümlerinizi kısa ama çarpıcı  şekilde anlatmak durumundasınızdır. Bu tür görüşmelerde özellikle karmaşık  sorular sorulur. Kişiler de bunu bildiklerinden daha çok kaygıya kapılır ve  heyecanlanır. Heyecan duygusu aslında olması gereken bir duygudur. Hiç heyecan  duymayan insan hiçbir şeye karşı kamçılanmadığı için ilerleyemeyebilir. Fakat  burada söz konusu olan normalin üzerindeki kaygı ve  heyecandır.
  
  Mesleğe ilk adımımı  1984 yılında, Çapa Tıp Fakültesi’nde attım. Test eğitimine başladığım dönemde ve  sonrasında mesleki yetkinliğimi daha da pekiştirmek amacıyla yaptığım  çalışmalarda yaşadığım gerginliği hiç unutamıyorum. Bunlar elbette ki yaşanması  gereken, küçük ama aslında büyük şeylerdi. Ya olayların içinde olup gelişmeye  çalışacaksınız ya da bir kenarda oturup bekleyeceksiniz. İnsan beklemekle  ilerleyemiyordu, o nedenle gerilsem de, titresem de devam ettim.
  
  Meslek hayatı daha  çok sorumluluk gerektiren ve hatayı affetmeyen bir süreç. Bu süreçte oldukça  zorlandım. Kadrolu olarak hastanede çalışmaya başlayacakken yaşadığım heyecan,  stres bugün gibi aklımda. Düşünün askeri hastanede sınava giriyorsunuz,  başarıyorsunuz, mülakatlar da tamam. En sonunda sağlık kurulundan geçmeniz  gerekiyor. Tüm yüksek rütbeliler halka şeklinde oturuyor, onların ortasında  duruyorsunuz ve tüm gözler size bakıyor. Düşündükçe halen gerilirim.
  
  Önceden “sağlam  raporu” almama rağmen oradaki heyecanım gözle görünür haldeydi. Zangır zangır  titriyordum. Bu öyle bir titreme idi ki askeri kurul hasta olduğuma kanaat etti   ve “geri heyet” yazısı verdi. Bu, şu demekti; yeniden muayeneden geçmeliydim. Bu  titremem normal miydi, yoksa bir hastalığım vardı da ondan mı titriyordum?  Sonunda bunun heyecandan olduğu anlaşıldı ve nihayet hastaneye kabul edildim.
  
  Bu durumu kamufle  etmeye çalışmanın -hele ki askeri otoritenin, sürekli teftişlerin olduğu bir  ortamda- ne kadar zor olduğunu düşünün. Tüm bildiğim gevşeme egzersizlerini  uygulamam, kendi kendimi telkin etmem, çalışma azmim ve klinik içindeki  hocalarımdan tüm asistan arkadaşlarıma kadar herkesle uyum içinde çalışmam  sonucu karşılıklı bir güven bağı kurduk ve bu durum daha da belirginleşmeden  geçti. Kendimi tanımam, stresimi, kaygımı ve yapımı bilmem bu etkileri en aza  indirmemi sağlıyor artık.
  
  Üstelik yaklaşık 2  yıldır televizyonda canlı yayınlara katılıyorum. Ben heyecandan mahvolurken  izleyenler asla tepkilerimde bir olumsuzluk görünmediğini söylüyorlar. Demek ki  artık kendimi tamamen kontrol edebiliyorum ve bunu başarmak beni daha da  başarılı olma konusunda kamçılıyor. Heyecan ve tedirginlik yine var ama ipler  artık benim elimde.
Paylaş