Siyasal Kutuplaşma Çağında İnsan ve Toplum Bilimleri Eğitimini Yeniden Düşünmek

Üniversitelerin rolü tartışılmaya devam ediyor. Yapay Zekâ devrimi bunu daha da hızlandıracak gibi görünüyor.

Bugün üniversiteler yalnızca meslek kazandıran kurumlar mı olmalı yoksa insan olmanın anlamı üzerine düşünmeyi öğreten mekânlar mı? Siyasal kutuplaşmanın derinleştiği, hakikatle kanaatin birbirine karıştığı post-truth (hakikat ötesi) bir çağda bu soru her zamankinden daha yakıcı hale geliyor.

Yakın zamanda Vanderbilt Üniversitesi kampüsünde yaşanan bir sahne bu soruya güçlü bir yanıt sunuyor. Kampüsün bir köşesinde öğrenciler sonbahar güneşinin tadını çıkarırken, başka bir köşede bir sınıfta gençler çok daha zor bir meseleyle meşgul: Sınırlı bir hayatı nasıl anlamlı yaşamalı? 



Adeta Sokrates’in çağlar öncesinde sorduğu bir soruyu tekrar soruyor ve cevap arıyorlar: “Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez.”
“İnsan Olmak” Üzerine Bir Ders

Kenneth MacLeish’in yürüttüğü “Being Human – İnsan Olmak” adlı derste öğrenciler, cep telefonlarını bir kenara bırakıp defterlerine düşüncelerini yazıyor; Seneca gibi klasik düşünürlerin metinleri eşliğinde hayat, zaman, anlam ve sorumluluk üzerine konuşuyorlar. 

Amaç “doğru cevap” bulmakta değil, bu soruları ciddiyetle ele almayı, üzerinde derinlemesine düşünmeyi ve tartışmayı öğrenmektir.

Bu ders, Vanderbilt Üniversitesi Sanat ve Bilimler Fakültesi’nde başlatılan kapsamlı bir müfredat reformunun parçasıdır. 2025–2026 akademik yılından itibaren tüm birinci sınıf öğrencileri iki zorunlu ders alacaklar: “İnsan Olmak” ve “Bilim, Teknoloji ve Değerler’. Bu dersler, öğrencilere yalnızca bilgi değil, ortak bir entelektüel tecrübe kazandırmayı hedefliyor.

İnsan ve Toplum Bilimleri Eğitiminin Unutulan Amacı

Bu girişim, insan bilimlerini genel eğitim içinde yeniden canlandırmayı amaçlayan Teagle Vakfı tarafından da destekleniyor. Nashville’de düzenlenen bir konferansta farklı üniversitelerden akademisyenler, yöneticiler ve öğrenciler bir araya gelerek şu soruyu tartıştı:

İnsan ve Toplum Bilimleri eğitimi bugün hâlâ neden önemli?

Bu soruya en çarpıcı cevaplardan biri, uzun yıllardır İnsan ve Toplum Bilimleri Eğitimini savunan düşünürlerden Roosevelt Montás’tan geliyor. Montás’a göre çağımızın en büyük sorunu, dikkatimizin parçalanması. Bilgiye boğulmuş durumdayız. Ne var ki okuduğumuz üzerinde derinlemesine düşünme, anlamın katmanlarını keşfetme ve anlamdan yoksunuz.

“Bugünün acil sorunları sanki tarihsizmiş gibi ele alınıyor. Oysa İnsan ve Toplum Bilimleri Eğitimi, öğrenciyi fikirlerin uzun tarihine bağlar. Bugünü, dünün devamı olarak görmeyi öğretir.”

Bu yaklaşım, gençlere yalnızca entelektüel bir arka plan kazandırmakla kalmıyor; aynı zamanda sabırlı düşünme, derin okuma ve hakikate karşı tevazu gibi giderek kaybolan becerileri de yeniden canlandırıyor.

Üniversiteler Neden Güven Kaybediyor?

Amerika’da ve dünyada pek çok insan yükseköğretimin değerini sorguluyor. 
“Bu kadar borçlanmaya değer mi?” sorusu giderek daha sık soruluyor. Montás’a göre sorun, İnsan ve Toplum Bilimleri Eğitiminin yanlış sunulması:

“Toplum, üniversiteleri ya dar mesleki beceriler öğreten kurumlar ya da kimsenin anlamadığı soyut akademik alanlar olarak görüyor.”

Oysa sosyal bilimler eğitimi, mesleki eğitimin alternatifi değil; onun ahlaki ve düşünsel temeli olmalı. Vatandaşlık bilinci, ahlaki sorumluluk, eleştirel düşünme ve kamusal akıl yürütme gibi yetkinlikler, hiçbir mesleğin dışında bırakılamaz.

Kutuplaşma, İdeoloji ve “Bakış Açısı Çeşitliliği”
Son yıllarda özellikle ABD’de “bakış açısı çeşitliliği” ve “vatandaşlık eğitimi” adı altında yeni merkezler kuruluyor. Ancak Montás bu girişimlere temkinli yaklaşıyor. Çünkü çoğu zaman mesele, farklı görüşlerin birlikte düşünmesi değil; karşıt tarafların birbirini alt etmeye çalışmasıdır.

İnsan ve Toplum Bilimleri eğitimi ise bambaşka bir şey öneriyor:
“Biz rakipler değil, ortaklarız. Amaç birbirini susturmak değil, birlikte daha berrak düşünmek.”
Gerçek sosyal bilimler eğitimi, kesinlikleri sarsar. Öğrencinin – hatta öğretim üyesinin – “zaten bildiğini” sandığı şeyleri sorgulamasını ister. Bu nedenle ideolojik dogmalarla değil, açık uçlu sorularla yol alır.
Bu yaklaşım, üniversitelerde ciddi bir kültürel dönüşüm gerektiriyor. Çünkü akademik sistem uzmanlık, yayın sayısı (publish or perish/yayın yap ya da yok ol) ve dar alan hâkimiyeti üzerine kurulu. Oysa genel eğitim derslerinde:

•    Kesin cevaplar yoktur
•    Alan sınırları silikleşir
•    Bilim insanı da edebiyatçı da “bilmeme” cesareti göstermek zorundadır

İyi bir genel eğitim hocası, ders anlatan değil; diyalog yöneten, farklı sesleri cesaretlendiren kişidir. Ne yazık ki bu beceriler lisansüstü eğitimde pek öğretilmiyor.

Öğrenciler Ne Diyor?

Montás’ın gözlemi net: Öğrenciler bu derslere aç. İlk başta neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar ama kısa sürede canlı bir entelektüel atmosfer oluşuyor.

“Gençler, varoluşsal, etik ve siyasal soruların ciddiyetle ele alındığı bir mekâna neredeyse susamış durumda.”

Bu da bize şunu gösteriyor: Sorun öğrencilerde değil; onlara sunduğumuz eğitim tasavvurunda.
İnsan ve Toplum Bilimleri Eğitimini yeniden canlandırmak, nostaljik bir elitizm değil; demokratik bir zorunluluk. 

Kutuplaşmanın derinleştiği toplumlarda, ortak bir dil, ortak sorular ve ortak bir düşünme zemini inşa edilmeden birlikte yaşamak mümkün değildir. 

Bugün “Terörsüz Türkiye” başlığı altında yürütülen tartışmalar, bu gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.
“Kesin inançlı” zihin dünyasında gerçeklik çoğu zaman siyah ile beyaz arasına sıkışır; sosyal bilimlerin, tarihsel bağlamın ve insani tecrübenin gri alanlarına yer yoktur. Oysa toplumsal meseleler, basit doğrular ve mutlak yargılarla değil; karmaşıklığı, çelişkileri ve farklı perspektifleriyle anlaşılabilir.

Belki de üniversitelerin bugün en acil ve hayati görevi şudur: İnsanlara ne düşüneceklerini değil, nasıl düşüneceklerini yeniden öğretmek.

Tam bu yüzden, “İnsan Olmak” üzerine bir ders, bugün her zamankinden daha politik, daha ahlaki ve daha hayati bir derstir.

Üsküdar Üniversitesinin girişindeki “hisseden İnsan” heykeli bu dediklerimizin somutlaşmış halidir!

Prof. Dr. İbrahim Özdemir


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:15 Aralık 2025
Sosyal Sorumluluk Projeleri
Üsküdar Üniversitesi Televizyonu
Nevzat Tarhan
Psikoyorum Tv
Mjutlu Yuva
undefinedundefinedundefined

© 2025e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.