KARDEŞİMİ KISKANIYORUM!


Marie Claire

Çocuklar ilgi çekmeyi, ilgi odağı olmayı çok severler. Peki ya kardeşleri olma vakti geldiğinde…

 
Kıskançlığı kısa tabirle sevgiyi ve sevileni paylaşamama olarak tanımlayabiliriz. Kardeş kıskançlığında ise paylaşılamayan anne ve sevgisidir. Çocuk açısından durum böyle olunca iş içinden çıkılmaz hale gelir.

Aslı 5 yaşında evin tek prensesidir. Annesi, babası, anneanne, babaanne, dedeler… Hepsinin gözü ondadır, istediklerini yapmak için birbirleriyle yarışmaktadırlar. Aslı için bu müthiş bir duygudur. İlginin üzerinde olması ve dünyanın onun etrafında dönmesi olabilecek en güzel şeydir. Bir gün annesi kucağında bir bebekle eve gelir. “Kim bu yabancı çocuk?” diye sorgular. Herkes onunla ilgileniyor, hediyeler alınıyor, eve bir sürü misafir onu görmek için geliyordur ve artık eskisi kadar ilgi çekmiyordur. Annesi onunla eskisi kadar ilgilenmiyor, diğer bebeği besliyor, altını temizliyor ya da uyutuyordur. Yeni gelen yabancı çocuk onu tahtından edecek gibi görünüyordu. Belki bir süreliğine gelmiştir diye düşünür. O da o sevince katılır. Öper, oynar, güler. Ancak bu yabancı bebek gitmez. Annesine bazen çaktırmadan “Ne zaman gidecek? diye sorar. Artık gitmeyeceğini anlayınca da içten içe rekabet, kızgınlık ve öfke başlar.

Mizansen bu anlatımla dünyayı önce onların gözünden görebilmenin önemini vurgulamak istedim. Çünkü bazen biz yetişkinlerin anlam veremediği çok basit şeyler çocuklar için çok karmaşık gelebilir. Ve onlar kendilerini biz yetişkinler gibi yeterince ifade edemedikleri için olmadık yollara başvurarak bu sorunu çözmeye çalışırlar.

Çocuklar ilgi çekmeyi, ilgi odağı olmayı çok severler. Yeni bir kardeş onun bu ihtiyacını sekteye vurabilir. Bu nedenle de tekrar ilgi çekmek için gerekirse onun gibi davranır. Altının bezlenmesini ister ya da tekrar anneden süt emmek ister. Aslında orada demek istediği “Benimle de ilgilenin. Onunla daha çok ilgileniyorsunuz.”dur.

Bazen çocuklar kıskançlıklarını aleni bir şekilde gösterirken bazen de içten içe yaşarlar. Aleni gösteren çocuk kardeşini iter, ona dil çıkarır, olmadık isimler takar. İçten içe kıskançlığı yaşayan çocuk ise ya vurdumduymaz davranır ya da aşırı sevgi gösterisinde bulunur. Kardeşinin yeni anne ya da babası gibi davranır. Aslında burada çocuk tepkilerini göstererek annesini ya da babasını kaybetmek istemez. Eğer böyle davranırsa kendisini bırakıp onunla gideceğini düşünür. Bu nedenle kıskançlığını içinde yaşar.

Peki ama ibresi hassas olan bu teraziyi anne baba nasıl dengeleyecek? Kardeşini kıskanmasını nasıl engelleyebilecek? Bu sorunun tek cevabı “Engelleyemezsiniz’’. Sadece şiddetinin azalmasına ve çocuğun bu duyguyla baş edebilmesine destek olabilirsiniz.”

• İlk kural çocuğun yeni kardeşini çok sevmeliymiş gibi abartılı bir beklentiye girmemek ve bunu ondan istememektir. Zorundalıklar her zaman iticidir ve kolay kabul görmez.

• Kardeş isteyen çocuğa “ Sürekli kardeş isteyip duruyordun. İşte al sana kardeş.” gibi yorumlardan kaçınılmalıdır. Bir süre sonra bu durum çocuk için cezalandırıldığı gibi bir duyguya neden olur.

• Yeni gelen kardeşe kızdığı ya da tepki verdiği zaman eleştirilmemeli, kızılmamalıdır. Bu sırada özellikle ben dilini kullanarak onu anladığınızı hissettirmeye çalışın. Sürekli ağlayan kardeşi için “ Of sus başım ağrıdı.” diyerek bağırıp ittiği zaman “ Evet seni anlıyorum. Benimde başım çok ağrıdı. Ama büyüdükçe bu ağlamaları azalacak.” tarzı açıklamayla anladığınızı ancak fiziksel olarak verdiği tepkinin de yanlış olduğu anlatılmalıdır.

• Yeni gelen kardeşe karşı aşırı ilgi, sevgi gösterisinde bulunulmamalıdır. Hatta gelen misafir ve yakın çevreden de aynı şekilde davranmaları istenebilir.

• Çocuğun odası, eşyaları ya da evdeki düzeni yeni kardeş geldikten sonra değiştirilmemelidir. Eğer ev içinde bir değişiklik yapılacak ise yeni kardeş gelmeden çok önce gerekli düzenlemeler yapılmış olmalıdır.

• Özellikle yapılan en büyük hatalardan biri yeni kardeş geldikten sonra çocuğu yuvaya yollamaktır. Zaten tahtı sallanan çocuğu bir de yuvaya göndermeniz dışlandığı mesajını verecektir.

• Çocuğunuzla randevulaşın. Haftanın 2-3 gün yarım saat sadece onunla beraber geçireceğiniz özel bir vakit belirleyin. Oyun oynayın, sinemaya gidin yada yarışma yapın. Ancak ona ayırdığınız özel vakti bilsin ve değer verildiğini hissetsin.

• Sen ablasın, sen ağabeysin gibi ifadelerden kaçınılmalı, yaşlarından büyük beklenti içine girmeyin.

• Ayrım yapmaktan, kıyaslamaktan kaçının. Her ne kadar ayrım yapmıyorum deseniz de “sen küçüksün ya da büyüksün” ifadeleri ayrımcılığı gösterir.

• İki kardeş arasındaki kavgalara çekişmelere olabildiğince müdahale etmeyin. Özellikle gözünüzle görmediğiniz kavga konularında sen haklısın ya da haksızsın tarzı yorumlarda bulunmayın. İstisnai durumlar dışında kavgalarına karışmayın, sorunlarını kendi kendilerine çözmeleri gerektiği konusunda yönlendirin.

• Çocuğunuzun oyunlarını izleyin. Bebeklerine zarar veriyor mu? , ya da ayıcığını oynatırken ısırıyor mu? Onları konuştururken neler diyor? Eğer sessizce ona hissettirmeden dinlerseniz size söyleyemediği birçok şeyi fark edeceksiniz.

• Aynı şekilde resimlerini yorumlayın. Çizdiği aile resminde bebek evin dışında ya da anneyle babanın arasında yer alabilir. Eğer resimlerine dikkatli bakarsanız birçok ayrıntıyı yakalayabilirsiniz.

• Sürekli olarak onun tek olduğunu, özel olduğunu, onu ne kadar çok sevdiğinizi hissettirmeye çalışın.

Kıskançlık tamamen yok edilmesi imkansız bir duygudur. Sevmek, üzülmek, korkmak kadar doğal bir duygudur. Önemli olan çocuğun bununla baş edebilmesini sağlarken benliğini sağlıklı ve doğru geliştirmesine fırsat vermektir.
 


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:12 Nisan 2010

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.