

Yapılan araştırmaların çocukların, haftada ortalama 18 saatini TV karşısında geçirdiklerini ortaya çıkardığını belirten uzmanlar, “Bu nedenle TV’yi yasaklamak bir çözüm değildir; dolayısıyla TV ile yaşamayı ve bilinçli zaman geçirmeyi öğrenmemiz gerekir” dedi.
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde uzmanlar, TV’nin, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde sayısız olumsuz etkileri olduğunu söyledi. Yapılan araştırmaların çocukların, haftada ortalama 18 saatini TV karşısında geçirdiklerini ortaya çıkardığını belirten Saçak, “Bu nedenle TV’yi yasaklamak bir çözüm değildir; dolayısıyla TV ile yaşamayı ve bilinçli zaman geçirmeyi öğrenmemiz gerekir” dedi.
Her çocuğun aile yapısı, genetik özellikleri, kişilik yapısı, duygusal yapısı farklı olduğundan dolayı TV’den farklı şekilde etkilendiğini vurgulayan uzmanlar, şöyle devam etti: “TV’yi izleme sıklığı ve süresi, izlerken ailelerin vermiş olduğu tepkiler, çocuğun içinde bulunduğu duygusal durum gibi etkenler çocuğun TV’den etkilenme şeklini belirlemektedir. Günümüzde TV’nin çocukların hayatında yadsınamaz bir etkisi bulunmaktadır. Çocuğun TV karşısında geçirdiği zamanı ve izlediği programları kontrol edebilirsek TV’yi olumlu yönde kullanmış oluruz. Geçmişte evlerde tek televizyon ve sınırlı sayıda TV programı ve kanalı varken günümüzde sayısız TV kanalı ve evlerimizde neredeyse her odada TV bulunmaktadır. Bu durum da TV’nin yanlış kullanımı olasılığını arttırmaktadır. Ne yazık ki bu yanlış kullanım özellikle çocuklar ve gençler üzerinde sayısız olumsuz etkiye yol açmaktadır”
Uzmanlar, çocukların sağlıklı TV izlemeleri için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
• Özellikle 0-6 yaş arası çocuklara uzun süreli olarak TV izletmemek:
Bu aralıktaki çocuklarla konuşulmadığında, onların yaptıkları ve söylediklerine tepki verilmediğinde, dokunmalarına ve oyun oynamalarına fırsat verilmediğinde beyin gerektiği gibi sağlıklı gelişmeyebilir. TV tek yönlü bir iletişim aracı olduğundan karşılıklı bir ilişki söz konusu değildir. Bu aralıktaki çocuklar 3 boyutlu objelerle ilgilenirler. Oysaki TV’deki görüntüler 2 boyutludur. Yani bu yaş aralığı için öğrenme süreçlerinde TV kullanımı yeterince anlamlı değildir. Özellikle 0-6 yaş grubu çocuklarda TV başında geçirilen süreyi en aza indirerek, çocukla birlikte onun istediği aktiviteleri yaparak vakit geçirmek, çocuğun gelişimi için en yararlı yol olacaktır.
• Cinsel ve şiddet içerikli görüntüleri izletmemek:
Nasıl sunulduğuna bağlı olarak değişmekle birlikte TV’deki cinsellik, özellikle şiddetle birlikte yer aldığında küçük çocukların cinselliği yanlış yorumlamalarına yol açabilmektedir. Çocukların izledikleri yetişkin cinsel davranışları huzursuzluk duymalarına ve utanmalarına yol açabilmekte, gençler için bu davranışları sergileyenler rol modeli olabilmektedir. Eğer cinsellik, diğer tüm davranışlarımız gibi, sorumlulukları ve riskleri olan bir davranış biçiminde sunulmazsa, bu tür programlar çocukların cinsellikle ilgili uygun olmayan tutumlar geliştirmelerine yol açabilir.
7 yaş ve üstü çocuklarda özellikle şiddet içerikli görüntüler, korku, kaygı, gerilim yaratabilir. Bu tarz program ve görüntüleri anlamlandırmada zorlanan çocuk, dış dünyayı korkutucu olarak algılayabilir. Bu durum ebeveynden ayrılma zorluğu, yalnız kalmak istememe, anne aşırı düşkünlük ve okula gitmek istememe gibi davranışların oluşmasına neden olabilir. Düşünmeyi, hayal gücünü ve problem çözme becerilerini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca ders çalışma konusunda da isteksizlik yaratabilir.
• Anne ve baba olarak olaylara ve görüntülere karşı abartılı tepkiler verilmemeli ve özellikle şiddet içeren haberler başka kanallarda aranarak tekrar tekrar izlememelidir.
• Özellikle ergenlik öncesi dönemde çocuğun tek başına TV izlemesine ve TV programları seçmesine izin verilmemeli, anne-baba çocuklara birlikte seçtikleri programları izlerken anlamlandıramadıkları konularda rehberlik etmelidir.
• Çocuğa uyumadan önce TV seyrettirilmesi, uykuya TV karşısında geçilmesi önerilmemektedir.
• TV karşısında çocuğu beslemek daha sonraki yıllarda çocuklarda yeme bozukluklarına neden olabileceği için önerilmemektedir.
Paylaş