Bilim yolu: Labirentler ve algoritmalar

Her şeye rağmen araştıran, sorgulayan üreten insanlar ise ortaçağ karanlığını aydınlatmaya çabaladıkça dışlanmış cezalandırılmıştır.

Her şeye rağmen araştıran, sorgulayan üreten insanlar ise ortaçağ karanlığını aydınlatmaya çabaladıkça dışlanmış cezalandırılmıştır.

biliminyoluBilimin ve özgür düşüncenin kontrol altına alınmaya çalışıldığı bir dönemdir ortaçağ. İnsanlar özgürce düşünüp araştırmak, üretmek yerine dini kurumların da baskısıyla olanla yetinmeye zorlanmış, korkularının esiri olarak kendilerini değişim ve dönüşüme kapatarak yaşamışlardır. Her şeye rağmen araştıran, sorgulayan üreten insanlar ise ortaçağ karanlığını aydınlatmaya çabaladıkça dışlanmış cezalandırılmıştır. Dahası, başına gelen her felaketi aklını özgür bırakmaya çabalayan insanlardan bilmiş onları cadılık, büyücülük kisvesi altında öldürme yolunu seçmiştir. Bu konuda başta papalık olmak üzere dini kurumlar başı çekmiş, sözgelimi uğursuzluk getirdiğine inanıldığı için kedilerin itlaf edilmesiyle artan fareler yüzünden zamanın Avrupa nüfusunun neredeyse yarısı veba salgını ile yitirilmiştir. Dini kurumlar özgür aklı ve bilimi kendileri için tehdit algılamış ve kontrol altına almaya çalışmıştır. Ortaçağ karanlığı dediğimiz dönem toplumu hayal ettiği biçime dönüştürmeye çabalayan din ve dini kurumların korkuları da kullanarak özgür aklı baskıladığı bir dönemdir. Toplumu istedikleri yaşam tarzına dönüştürüp orada tutmaya çabalayan birileri var oldukça tekrarlanması her zaman olasıdır. Peki, insanlığın tüketim çılgınlığı ile büyümeye odaklanmış son yüzyılını bunca gürültüye rağmen gelecekte kaleme alacak tarihçiler aynı akıl tutulması ve insanlığın karanlık çağı olarak tanımlayabilirler mi? Bunun olmadığından emin miyiz? Baskıcı dini kurumların yerini alan piyasa tanrılarına teslim olmuş, boyun eğmiş bilim ve bilim insanları ile aklın özgürlüğünden söz edilebilir mi? Çocuklarına problem çözmek diye önceden çözülmüş problemlerin şıklarından doğru olanı bulmayı öğreten, başarıyı buna indeksleyen, bilim ile uğraşmaktan kişisel kariyer, ikbal ve hatta kazanç beklentisi olmadıkça uzak duran insanların özgür iradeleri ile bilim yaptıklarından ne kadar söz edebiliriz?

BİLİM VE RANT DÖNEMİ

Bilimin piyasalaşması, üniversitelerin piyasaya beklentilerine göre yeniden yapılandırılması, rant ve kazanç uğruna bilimi ve bilimselliği çarpıtıp kendi doğrusunu dayatanların etkisi ile aklın karanlığa gömüldüğü bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Bilim ve bilgi günümüzde ne yazık ki kazandırdığı para kadar itibar görüyor, kazanç getirebilecek her şey bilimsellik kisvesine büründürülerek satılabilir hale dönüştürülmeye çalışılıyor. Bilimsel kuşkuculuğun bile piyasa beklentileri gereği kazanç beklentileri karşısında dışlanıp susturulduğuna tanık olabiliyoruz. Sigara kartellerinin sigaranın zararlarını ortaya çıkaran bilimsel araştırmaları engellemelerini, yıllarca baskı altında tutma çabalarını unutmadık. Benzer bir süreç enerji kartelleri üzerinden küresel iklim değişikliği konusunda yaşanıyor. Kentsel dönüşümde veya imar ile ilgili konularda bırakın kamuyu şehir planlamacıları ve mimarların sesi bile duyulmazken diyetinden ilacına satılabilir her şey yeterli bilimsel dayanağı olmasa da piyasanın insafına terk edilebiliyor. Bilim ve bilimsellik binlerce yıllık kuşkucu geleneğini bırakıp çıkmaz sokaklara yöneldikçe insanlığın bilime olan güveninin azalması da kaçınılmaz hale geliyor. Piyasanın o meşhur gizli eli insanlığın binlerce yıllık araştırma geleneğini, kuşkuculuğunu kendine göre biçimlendirmeye kalkıyor. Bilimin piyasalaşması insanlığın ortak değerlerini de erozyona uğratıyor. Bilim felseficisi Karl Popper (1902-1994) 1938 yılında yayımlanan “Bilimsel Araştırmaların Mantığı” isimli kitabına “hiç kuşku yok ki; evrendeki en büyük mucize insanlığın bilgi birikimidir” cümlesiyle başlar. Ortaya koyduğu bilgi kuramına göre kavram ve kuramların bilimsel olabilmesi için doğrulanabilir olması yetmez, sınanabilir ve yanlışlanabilir olması zorunludur. En doğru bilgiye ulaşmamızı da bilginin sınanabilir ve yeni bilgiyle yer değiştirebilir olmasına borçlu olduğumuzu ileri sürer. Araştırmacıların çoğu kez ulaştıkları bilgi kırıntılarının anlamı konusunda fazlaca fikir sahibi olmadıklarını, bilginin yanlış olup olmadığına odaklandıklarını söyler. Başlangıçta bilgi kırıntılarının tek başına anlamı yokmuş gibi görünse de zaman içinde eklenen yeni bilgiler ile puzzle veya mozaiğin tamamlanıp aranılan anlam olarak şekillendiğini ise yine tarih bize söylemektedir. Elde edilen bilginin satılabilir olup olmadığıyla ilgilenenler için ise kazanç getirdikten sonra her şey iyidir, yararlıdır. Bir noktadan sonra çok fazla sorgulanmasına da gerek yoktur. (Bakınız kolesterol düşürücü ilaçlar ve yıllardır kullanılan onca ilaca rağmen bir türlü düşürülemeyen damar sertliğine bağlı ölümler) Yıllarca araştırıldıktan sonra piyasaya sürülen ilaçların aslında öldürücü yan etkilerinin olduğunun anlaşılıp piyasadan toplatılmasına giderek daha fazla şahit olmamız işte bu zihniyetin sonucudur.

DEV LABİRENTTE DOĞRU ARAMAK

Gerçekte ise insanlık, tarih boyunca dev bir labirentin içinde küçük adımlarla doğru yolu arayanlar sayesinde ilerlemektedir. Bilirsiniz, labirentin içinde hedefe çok yaklaşmış görünmek gidilen yolun doğru olması için yeterli değildir. Pek çok kez yanılıp rota değiştiren ve hiçbir zaman doğru yolu aramaktan vazgeçmeyen bilim insanları sayesinde insanlık yönünü ve yolunu bulmaya çabalar. İnsanoğlu binlerce yıldır labirentler keşfeder, yol haritaları çıkarır ve kuşkuculuğundan vazgeçmeden öğrendiklerini algoritmalar ile kullanır. Labirent kavramı insanlığın ortak bilincini yansıtan mitolojide yer alır. Grek mitolojisinde kaostan evreni yaratan tanrı Ares Dionisos Labris adı verilen çift taraflı balta ile karanlığı yararak açtığı yolda ilerlerken baltanın diğer keskin yüzü Ares Dionisos’un içindeki aydınlığı açığa çıkarır gidilen yol ve yeryüzü bu şekilde aydınlanır. Çift taraflı balta Labris’in karanlıkta el yordamıyla açtığı zor ve çetrefilli yol günümüzde aynı kökten türeyen labirent kavramı içinde yaşamaktadır. Labris’in açtığı yoldur, labirent. Bilim insanları önce paradigma dediğimiz labirentleri keşfeder gün ışığına çıkarır sonra o labirent içinde doğru yolu işaret etmek için çabalar. Genellikle bir öncü en zor işi yapıp karanlığı parçalamaya çalışarak labirenti görünür kılmakta, peşinden gelenler ise yolun çıkmaz sokaklarını ve yol haritasını ortaya çıkarmada görev almaktadır. Labirentin aydınlatılmasından sonra içinde kaybolmadan bilginin kullanılabilmesi için yol haritaları, akış diyagramları veya algoritmalar oluşturulmaktadır.... İnsanlığın bilgi birikimi labirent gibi bir bilinmezin ortaya çıkarılışı, amacı yitirmeden doğru bilgiye ulaşmak için o labirentin içinde yol arayışı ve takip edenler için yol gösteren algoritmalar biçiminde oluşmuştur. Her araştırma her bilgi kırıntısı içinde bulunduğumuz dev labirentin yollarını döşeyen taşlardır. Günümüzde piyasanın kontrolüne almaya çabaladığı bilim ve bilimin okulları olan üniversitelerin çabuk ve kolay kazanç getirici yol arayışına yönelmelerinin labirentin çıkmazlarında son bulması kaçınılmazken insanlığın binlerce yıllık kuşkucu düşünme yeteneği köreldikçe ödenecek bedelin ağırlaşması kaçınılmazdır. (Bkz. Karbondioksit emisyon artışına bağlı küresel iklim değişikliği)

GELENEĞİN SÜRDÜRÜCÜLERİ

Tüm bu kazanç kaygılarına, para kazanmanın başarı ölçüsü olarak kabul görmesine ve yeteneğini para kazanmak yerine içinde bulunduğu labirenti araştırmaya verdiği için hakir görülseler ve sayıları giderek azalsa da, bir avuç bilim insanı binlerce yıllık geleneği sürdürmeye çabalıyor. Kariyer, kazanç veya ikbal beklentileri uğruna eğilip bükülmeksizin bilimsel özgürlüğünden ve kuşkuculuğundan taviz vermeden labirentlerle düşünüp araştırıyor, öğrendiklerini algoritmalar ile kullanıyor. Her daim acelesi olan piyasaya teslim olmayıp “akılcı” iş yapmamakla suçlansalar, masallardaki gibi geriye dönüp baktıklarında bir arpa boyu yol gitmiş olduklarını görseler de evrendeki en büyük mucizeye katkı sunmaktan vazgeçmiyorlar. Aklın tutulduğu böylesi karanlık çağların geçmişte de yaşandığını, kalıcı olamayacağını biliyor ve vazgeçmiyor, her tür bilgiye olması gerektiği gibi kuşkuyla yaklaşıp yanlışlamaya çabalıyorlar... Aklın bu karanlık çağından yine bilimsel kuşkuculuk ve düşüncenin özgür bırakılmasıyla çıkılacağının farkındalar... labirentin çıkmaz sokağında hedeften çok uzak bir yerde duraklamak zorunda kalanlar için doğru yolu işaret eden gerçek bilim insanları seslerini duyurmaya çalışıyor. İşitiyor musunuz? CUMHURİYET BİLİM TEKNOLOJİ EKİ

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:19 Temmuz 2013Yayınlanma Tarihi:20 Temmuz 2013

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.