Tüm beyni kullanmak mümkün mü?

Eğitim- Bir-Sen ve Memur-Sen tarafından 2004 yılında gerçekleştirilen “AB sürecinde Eğitimde Reform İhtiyacı” Sempozyumunda Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beyin temelli eğitimde bugünün eğitim politikalarına dikkat çekmişti.

Dönemin Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı görevini, bugünün Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un eğitim politikalarına Tarhan, o günden projeksiyon tutmuştu. 



Eğitim Birsen’in yayınladığı bildiriler kitabında “Eğitim Politikası Olarak Öğretme ve Öğrenme Modellerinde Psikolojik Etkenler, Doğru Beyin Eğitimi, Yeni Yaklaşımlar” başlıklı bildirisinde Tarhan şu ifadeleri kullandı:

“Tarih boyunca ortaya çıkan çeşitli teknolojiler organlarımızın uzantısı olarak insanoğluna yardımcı olmuştu. Yüzyılımızda insanlık tarihinde ilk olarak elektronik teknoloji ile beynin uzantısı oluşturulabildi. Tarım toplumunda kas gücü, sanayi toplumunda motor gücü itici güç iken bilgi toplumunda beyin gücü itici güç oldu. Yüksek teknoloji ağır teknolojinin önüne geçti. Düşünceye teknolojik müdahaleler gündeme geldi. Böyle bir ortamda öğrenme ve öğretme ile ilgili paradigmalar değişmeye başladı. Yüksek teknolojinin hız getirmesi ve bağlanabilirlik özelliği bilgiye ulaşmayı kolaylaştırdı. Bugün 20 yaşında bir gencin doğumuna kadar dünyadaki gelişme hızı doğumundan sonrasının gerisinde kaldı.

Bilgi bombardımanı içerisinde öğretilmeye değer olanı belirlemek ve bunu en iyi yöntemlerle uygulamak nasıl mümkün olacak? Okul, tek bilgi kaynağı olmaktan çıktı. İnsanlar ve ülkelerarası sınırlar kalkıyor.

Okul, değişimin başlangıcı olması gerekirken değişimi izleyemez olmuştur. Bu hızlı değişime teknolojik gelişimin gerisinde kalarak geleneksel öğrenme modellerini inatla sürdürmek akılcı değildir. Bugün eğitim hem milli hem küresel bir sorundur. Mili çözümleri üretemezsek küresel çözümler bizi istediği yöne çeker.

İnsan beyninin zihinsel becerilerle ilgili olanı yanında sosyal ve duygusal becerilerle ilgili ajanları da bulundu. Bu alanların eğitilmesi şansa bırakılmayacak kadar önemlidir. Akademik başarısı yüksek bir öğrenci okul bittikten sonra iş ve evlilik istikrarı gösteremiyorsa beyninin sosyal ve duygusal becerilerle ilgili alanını eğitememiş demektir.

Geleneksel eğitimde öğretmen öğrenciyi doğal rakibi olarak görür ve öğrenci edilgendir, sadece bilgi alıcıdır. Çağdaş eğitimde öğretmen ve öğrenci her ikisi de ateşli öğrenci gibidir. Bilgi, yeni bilgi edinmek için öğrenilir. Ezberlenmez hazinenin anahtarı bilgiler öğrenilir.

Geleneksel eğitimle öğrenci ve öğretmen ayrı ve mesafeli bireylerdir. Çağdaş eğitimde takım arkadaşıdırlar. Tek bilgi kaynağı okul değildir. Öğretmenin rehber özelliği ön plana çıkar. Değerlendirme geçti-kaldı yerine öğrenme ve gelişme çabasına göre yapılır. Temel kaynak ders kitabı dışı alanlara kayar. Eğitim okulla birlikte bitmez hayat boyu sürer.

Bunun anahtar bilgileri oku da verilir. Öğretmen bilgi aktaran kişi değil kişisel gelişime önem veren kişidir. Disiplin yöntemi olarak etkili iletişim, pozitif disiplin, öğretmenden korkmak yerine ona saygı ve takım ruhu oluşturma kaygısı ön plana çıkar.

Değişimin izleyici değil oncusu olarak amaç, yapı, program ve işleyişi, bilgi teknolojisine uyduramazsak milli son büyür. Okul yerine cezaevi yapmak zorunda kalırız.(54)

Zihin modelleri

Evrenin nasıl oluştuğu, hayatin nasıl başladığı bilimin en önemli bilmecesi. Bu bilmeceyi çözmede yeni gelişmeler var: Sinir kodunun deşifre edilmesi! Beyin hücrelerinin bilgiyi nasıl işlemden geçirdiğinin anlaşılması eğitimde ve sosyolojide dikkate alınmaya başlandı. Nörol kod yani beyin yazılımı sinirbilimciler tarafından kırılmaya çalışılıyor. Sinir biyologlarının görüşleri, eğitimciler, psikologlar ve sosyologlar dışında politikacılar içinde önem kazanıyor ve merak uyandırıyor. Kaynağını sadece felsefeden değil biyolojiden de alan insan tanımı mantıksal pozitivizme yeni bir boyut getirdi. Eğitimde beyin temelli eğitim beynin nasıl çalıştığını anlayarak öğrenmeyi en üst düzeye çıkarmayı amaçlar. Beyin temelli öğrenmede herkesin öğrenebileceği, beynin normal çalışmasının engellenmemesinin önemi vurgulanır.

Bilgi depolamaya dayalı klasik ezberci eğitim sisteminde doğru kabul edileni öğrenmek amaçlanır. Bilgiye ulaşmaya dayalı yeni eğitim anlayışında araştırmayı ve tek doğru olmadığını savunan beyin esnekliği (nöroplastisite) savunulur.

Beynin teorik kapasitesi çok yüksektir. 140 milyara yakın hücre samanyolu galaksisindeki yıldız sayısına denk gelir. Ancak asıl beyni beyin yapan sinir hücreleri arasındaki bağlantı sayısıdır. Bu bağlantılarda değişkendir. (Noroplastisite) Öğrenme yolu ile hücreler arası bağlantılar oluşturuyoruz. Beyni anlayarak, onun işleyişini ve yapısını aklımızda bulundurarak öğrenmeyi en üst düzeye çıkarabiliriz.

Öğrenme katalizörleri

BASKILI ÖĞRENME: Hızlı öğrenmeyi sağlar. Bilgi ilgili yerlere yazılır, ancak az bağlantı ile yazıldığı için unutulur. Tekrar edilirse ezberlenir. Bu bilgi girdisinde yeni düşünce üretme yoktur. Bireysel yaratıcılık oluşmaz. Ezberci eğitimin insanı robotlaştırılması böyle meydana gelir.

Biyolojik ritimler: Vücut ritmimiz 25 saate yakındır. Bu ay günüdür. Dünya günü 24 saattir. Uyku, dinlenme zamanı, su ihtiyacı, öğrenirken zihinsel molalar vermek, sinerjik öğrenmek biyolojik ritimlerle ilgilidir. Beyin modüler çalışma özelliğindedir. "A" konu ile ilgilendikten sonra "B" konusuna geçiş yapıp “A" konusunu ertelemeyi beyine öğretmek gerekmektedir. Zaman ve uzay bağlamında düşünmeyi öğretmek sorun çözerken değişik unsurlar kullanabilmek hep öğrenmeyi öğrenmektir. Müziksel unsurlar, görsel, dokunsal, doğa, dinsel unsurlar öğrenme modellerinde göz önüne alınan unsurlardır.

Anlam verme: Öğrenmeye anlam vermek için beyinde kavram haritalar (Mind-Mapping) oluşturulması teknikleri nasıl öğretilir? Öğrenmeye rehberlik edecek öğretmenin dikkati yoğunlaştırma, bağlantı kurma teknikleri ile öğrenmeyi kalıcı hale getirmesi mümkündür.(56)

Beyin ve enerji: Beyin oksijen ve glikozla doğrudan beslenir. Su içme temiz hava, beslenme vitaminler, görsel ortam, renklerin anlamlarını bilmek, hava sıcaklığı, mevsimler, gün ışığı hep beynimizi anlama ve doğru kullanmada gerekli unsurlardır.

Duygunun gücü: İnsanoğlu alış veriş yaparken, yatırım yaparken, meslek seçimi tercihlerini kullanırken ihtiyaçlardan çok duygularının etkisinde kalmaktadır. Uygun duygular öğrenme ve karar verme sürecinde beyine çok büyük hız kazandırır.

Sinir hücreleri arasındaki bağlantı oluşması demek olan öğrenmede, sinir hücresinde eylem potansiyeli oluşması gerekmektedir. Eylem (Aksiyon) potansiyeli oluştuktan sonra kimyasal ileti çalışmaya başlar. Eylem potansiyelinin oluşmasında duygusal tavır ve heyecan önem taşır.

Çok arzulanan, sevilen bilgiler beyinde en yüksek eylem potansiyeli sağlayan bilgi girdilerini oluştururlar. İnsan beyninin "Amigdal” olarak bilinen duyguları düzenleyen "Hipotalamus” denilen zihinsel nöbetçi olan ve Talamus olan tanıma zihinsel süzgeç ve Hipokampus" olarak bilinen bilgi organizatarü alanla hep duygusal sinir lifleri ile yakın bağlantılıdırlar.

Nasıl düşünüyoruz?

İnsan beyni glikoz ve oksijenle çalışan genel amaçlı bir bilgisayar mıdır? 17. yüzyılın matematikçisi ve filozofu Descartes beyni hidrolik sisteme benzetmişti. 20. Yüzyılın başlarında beyin dev bir telefon santraline benzetilmişti. Bugünkü popüler benzetme ise bilgisayar uyarlamasıdır.

İnsan beyni tanımlara meydan okuyan bir kapasiteye sahiptir. Bugün en hızlı bilgisayar bir saniyede 400 milyon işlem yapabiliyor. Cray bilgisayarı olarak bilinen bu bilgisayarın toplam ağırlığı 7 ton olmak zorunda. Bu bilgisayar insan beyninin bir dakikada yaptığı işlemi başarabilmesi için 100 yıl gibi zaman gerekiyor. Bu yöneticilerin duymaktan rahatsız oldukları bir gerçektir. Bir gram insan beyni dünyadaki bütün telekomünikasyon sistemlerinden daha fazla hücreler arası bağlantı ihtiva eder. İnsan beyninde 140 milyar civarında sinir hücresi (Nöron) vardır.

Zekâ ile beyin arasındaki ilişki araştırmalarında eski görüş sinir sayısı idi. Beyin kabuğunun kıvrımları üzerinde durulmuştu. Ancak Psikolog Pavlov'un yardımcısı Profesör Anokhin zekâyı beyin hücrelerinin ahtapot gibi kolları ucunda bulunan dokunuşların etkilediğini fark etti. Beynimiz milyarlarca çıkıntılarla birbirine kenetlenmiş bir organ. Bir hücrenin diğer bir hücre ile 5-10 bin bağlantısı vardır. Bu bağlantı kuş beyninde 1-2 idi. insan beyni uyarıldıkça fiziksel olarak çıkıntılar oluşur ve bağlantılar kurulur. Yeni bilgi beyinde yeni 'network' demektir. Bu bağlantının oluşabilmesi için kişinin 'enter' tuşuna basmak anlamına gelen inanması yeterlidir. (56) Klasik şöyle bir bilgi vardır: Düşünceye duygu eklenirse inanç oluşur. İnanç devam ederse davranış gelişir. Davranış gelişirse alışkanlık ve alışkanlık devam ederse kişilik oluşur. Çocukluğumuzda öğretilen her şey tekrarlanırsa kişiliğimiz haline gelir. Kişi istemedikçe bu network’ler değişmez.

İnsanoğlu beynin nasıl işlediğini iyi bilirse umduğundan daha az çaba ile beynini daha etkin kullanma becerisi kazanır.

Beyin plastisitesi

Beynimiz bize ait olmak üzere bize bağışlanmış bir organdır. Bize bağışlanmış bu olağanüstü organı öğrenme ve üretme yoluyla zenginleştirebiliyoruz. İnsanoğlu karışık ama hayranlık uyandırıcı beynini iyi ve doğru yollarda kullanarak köprüler, nükleer santraller yaparken kötü ve yanlış yollarda kullanarak savaş ve ölümler oluşturulabiliyor.

Ya beyin bozulursa! İşte mühendislik şaheseri olan beyindeki elektro kimyasal devreler bozulursa akıl ve ruh hastalıkları ortaya çıkar. Hepimizde bir tane bulunan beynin iki yarı küresi vardır. Sağ beyin emosyonel, hissi beyin iken sol beyin rasyonel mantıksal beyin olarak bilinir. Ayrık beyin vakalarında kişinin duygu ve düşünceleri senkron çalışmaz. Eğer beyincikte bağlantı sorunu varsa kas motor-denge koordinasyonu bozulur. Uzay bağlamında bozulma, zaman bağlamında bozulma beyinciğin görev alanına girer. Ayrık beyin olgularında evrendeki konumumuzu bilincimizi ve kimliğimizi karıştırır hale getirebiliriz. Bilgi akışımızı zaman uzay bağlamı içinde tutamayız. MS, felçler, ALS gibi hastalıklarda hücreler arası teller kesilmiştir. Bir çeşit felç oluşur. Şizofreniden Nevrozlara kadar birçok rahatsızlıklarda beynimizin bazı bölgeleri bizim kontrolümüz dışında yanlış çalışmaktadır. Beyinde hücreler arası elektro-kimyasal ileti bozulmuştur.

Beyin hızla gelişip büyürken büyüme planı nasıl güncelleşir. DNA'mızda kodlanmış genetik bilgi davranışı belirlerken, davranışlarda genetik hafızayı oluşturur. Tavuk-yumurta ikilemi beyinde de geçerlidir. Kanadalı Psikolog Hebb "Yeni şeyler öğrenmek sureti ile beynimizi değiştirebileceğimizi" buldu. Eğer sinir hücreleri birbiri ile grup arkadaşı gibi amaca yönelik ve dostça çalışırlarsa LTP (Uzun süreli elektriksel gerilim) oluşturuyorlar. Beyin belirli bir salınım ve titreşimle senkron çalışan hücreler halinde bağlantıyı kuruyor, kayıt yapıyor, bilgi kayıtlarını saklıyor. Böylece "Eyleme bağlı öğrenme" ortaya çıkıyor. Bazı anları geri dönüşümsüz kayda alıyor. Çocuklukta örseleyici yaşantılar, travmalar gibi. Kişi bilinçli bir çaba ile bu yaşantıyı yok edemiyor. Bu yaşantı ile mücadelesi onun ruh sağlığını bozabiliyor. Yahut tekrarlanan şeyler, topa nasıl vurulacağını oynaya oynaya öğrenen insanlarda, yoğun müzik dinleyen insanlarda özel bir beceri gelişiyor. Erken çocukluk dönemlerinde çok televizyon seyreden çocuklarda okumak, bedenini kullanmak, çevrede yönünü bulmak gibi öğrenme biçimleri gelişmiyor (Klip Sendromu) Ayni biçimde şiddet, acı, ıstırap içeren film seyreden çocuklarda duyarsızlık, aldırmamazlık başlıyor, acıma, empati duygusu gelişmiyor.

İnsan beynin de öğrenmenin başlaması için zihinsel uyarıcıların belli bir yoğunlukta gelişmesi gerekir. Sinir hücresinde istirahat, sabit elektrik potansiyelli 70 mili volttur. Hücre içi elektrik çeşitli bağlantılarla gelen uyarılarla artar 35 milivolta yükselirse aksiyon potansiyeli oluşur. Bilgi akışı yani enerji transferi başlamıştır. Bilgi akışı yapacak tetiklemeyi duygusal beyinden gelen potansiyeller yoğun yaparsa gerekli potansiyele daha kolay ulaşır. Eğer duygusal baskı devam ederse bilgi akışını sürdüren ateşleme süreklilik kazanır. Tekrarlar sonucu artık bir yolak oluşur. Bu zihinsel bir şartlanmadır. Belli olaylara belli tepkiler verilme beyne böyle öğretilir. Sıfır stresli ortamda duygusal beyin potansiyeli artıcı tetikleme yapmadığı için öğrenme olmaz. Bilgi beyne kayıt edilememiş olur. Aynı şekilde kontrol edilemeyen stres durumunda beyin sağlıklı dosyalama yapamadığı için blokajlar oluşur, bizim kontrolümüz dışındaki bilgiler beyne korku şeklinde yazılır. Sorun çözmede, karar vermede ve günlük işleri halletmede beyne önceden yazılan bilgiler belirleyici olur.

Beynimizdeki dosyalama sistemi

Beynimizin talamus bölgesi çevreden gelen uyarıları süzer. İşimize yaramayan ses, koku, renk, gürültü, temas uyarılarından otomatik alanlarını bizden habersiz eler. Eğer çevreden gelen her uyarı bilinçli farkındalığımızdan geçseydi kesinlikle beyin bloke olurdu. Aynı şekilde aklımıza gerekli gereksiz korku, düşünce gelir. Ya duyarız, ya düşünürüz. Basal ganglion denilen beynimizin duygusal modülasyon, beyin kabuğu dediğimiz zihinsel modülasyon alanları bu duygu ve düşünceleri hemen filtre eder. İşe yarayanları dosyalar. İşe yaramayanları yok sayar. Bir anne düşününüz çok sevdiği çocuğunu kucağında pencere kenarında tutuyor. O anda aklına bir düşünce gelir "Ya atarsam" şeklinde. Eğer psikolojik filtre iyi çalışıyor ise "Ben kendimi biliyorum neden atacakmışım? "der hemen konuyu değiştirir işine devam eder. Eğer anne bu düşünceyi ciddiye alır kaçınmaya başlarsa bir süre sonra çocuğunu kucağına alamaz hale gelir.

Beynimizi gelen girdiler kütüphaneden farklı olmayan bir dosyalama sistemi ile çalışır. Beynimizde genellikle kavramlar şeklinde yazılıdır. Aile, okul, öğrenci, hastalık, renk gibi. Bazı dosyaları tamamlanmış kabul edip kapatırsak araya yeni bilgi yüklenilmez. Bu genelde değişimi sevmeyen kişiler için geçerlidir. Mevcutla yetinir, hep aynı kalır. Sandalye ile ilgili beynimizde bir dosya var. Biz üçayaklı bir sandalye gördüğümüzde bu sandalyeyi o dosyaya koymayız. Çünkü oranın standartlarına uymuyor. Kırık ayaklı sandalye dosyası açarız. Bütün bunlar bilinçsiz bir şekilde gerçekleşir.

5N 1 K Kuralı: Kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin? Soruları için hafızamızın 6 sadık hizmetçisi denilir. Bir şeyi beyne dosyalarken bu kuralı uygularsak bir hizmetçi başaramazsa diğeri ve size bilgi getirir. Bunun için bir şey öğrenirken bu kuralları akılda tutmak bilgiyi beyne kazıyarak yazmaktır. Eğer bazı dosyalar kullanılmasa tozlanır. Onlara ulaşmakta zorlaşır.

Bazı araştırmacılar beyni geniş bir araziye benzetirler. Tohumlar genlerdir. Toprak beyin dokusudur. Yağmur bilgi girdileridir. Güneş ise güven ortamıdır. Tohum ekili arazinin bir bölgesine bol güneş gelir sürekli yağmur yağarsa orda ki tohumlar yeşerir. Zamanla vadiler, dereler oluşur, diğer canlılar gelir. Bilgi hazineleri ile dolu yerleşim alanları oluşur. Beyin sınıflandırma sistemi böyle çalışır. Yağan yağmur önüne açılan vadilerde akar, var olan göletlerde toplanır. Eğer başlangıçta beyin arazisi iyi yapılandırılırsa bölge daha verimli olur. Buda emek ve çaba ister.

Tüm beyni kullanmak mümkün mü?

5 N, 1 K kuralına göz atmıştık. Bu işleyebilmesi için görme, işitme, koklama, tat alma ve dokunma gibi beş duyu ile bilgi girdisi olması, ayrıca önem verme, duygusal ihtiyaç gibi kabullenici onaylayıcı zihinsel hazırlık gerekir. Müzik dinlerken başka, hayal kurarken başka, matematikle ilgilenirken daha farklı Nöronal bağlantı çalışır. İnsan beyninin modüler sistemle çalıştığını ileri sürmek yeni bir görüştür. Bir kişin düşünürken bir konudan diğerine geçebilme kabiliyetine sinerji denilir. Düşünceler beyne kaydedilirken ne kadar çok bağlantılı kurarak kaydedilmişse o kadar kolay hatırlanır. Heyecan unsuru katılan bilgiler daha iyi hatırlanır. Aslında unutmak geniş olan beyin dosyalama sisteminde bazı bilgilerin bulunmamasıdır. Heyecan unsuru katılan bilgiler daha iyi hatırlanır. Tüm beynimizi kullanabilmek önemliyi önemsizi ayırmak, gerekli bağlantıları kurabilmek belli amaca yönelik düşünme ile bağlantılıdır. İnsan beyninde zihinsel öğrenmesi, sosyal öğrenmeyi, duygusal öğrenmeyi düzenleyen beyin alanları farklıdır.

Zihinsel öğrenmesi yüksek pek çok bilim adamı sosyal yaşamda felaket hata yapar kendilerine ve çevrelerine zarar verebilirler. Kişilik sınırlarını belirleyemezler. Duygusal farkındalıkları gelişmemiştir. Akademik başarılar yüksek ama hayat başarıları düşüktür. Toplumda yalnız gezerler, ilgili alanları dardır. Evliliği yürütemezler. Bu nedenle ideal eğitim sistemi sadece akademik başarıyı değil kişinin kişisel gelişimini, insani değerleri öğrenmesini sağlamalıdır. Soyut düşünme, plan yapabilme, ahlak, yargılama yapabilme gibi özellikle kişinin beyninde aşamaları gelişmesi gerekir. Bu olmazsa toplumsal kurallara aldırmaz ve kolay depresif olma sık rastladığımız sonuçlardır. Amaç yönelimli davranış beyinde 'network' oluşturmak demektir.(59)

Okul politikalarında yeni yaklaşım

1971 yılında ABD Seattle'de Açık Sınıf uygulaması yapıldı. Eğitimci Hurber R-Kahn aynı isimle kitap yazdı. Hedef şuydu:

Özgüven sahibi, girişimci, kendi kendini motive eden bireyler yetişmeliydi. Geleneksel eğitim sistemindeki kısıtlamalar yaratıcılığı yok ediyordu.

1- Çocuklara itaat konusunda ısrarcı olunmayacak.

2- 18 yaşına kadar çocukların büyüklere yardımı istenmeyecek.

3- Çocuklara din öğretilmemeli.

4- Cezanın her türlüsü yasaktır. Çocuğa şiddet büyüklerin tatmin edilmeyen cinsel hayatından kaynaklanır. Ceza eğitimde gereksizdir.

5- Cinsel merak için soyunabilir ama önüne gelenle cinsel ilişki doğru değildir.

6- Hiçbir kitap ve gereç yasaklanmamalıdır. Her türlü bilgiyi öğrenme haklan vardır. Cinsel içerikli kitaplar serbest olmalıdır.

7- Çocukların anne babaya teşekkür ederim, lütfen demeleri istenmemelidir.

8- İyi davranışlardan dolayı çocuğu ödüllendirme zorlamanın başka bir biçimidir. Her türlü zorlama yanlıştır.

9- Önce oyun sonra öğrenme gelmelidir.

Açık sınıf felsefesi şudur: Tüm otoriteyi ortadan kaldır, müdahalesiz büyümesine müsaade et, çocuğu herhangi bir şeye zorlama şeklinde özetlenecek her şeye izin veren eğitim sisteminin çeşitli yoğunlukta ABD'de yaygın kullanıldığını gördük. Bu zihinsel değişim ABD de bir nesle mal oldu. Her şeye izin veren eğitim sistemi simdi tartışılıyor.

Saygısızlığın sorun olmadığı şiddetin değişimi getirmek için kabul edilebilir bir araç olduğu otoritesinin yanlış olduğu, zevklerin önemli ve üstün değer sayıldığı, yağlı insanlara güvenilmemesi gerektiği, zevk almadığımız şeyleri yaşamak zorunda olmadığımız felsefe olarak savunuldu. Test ve sınavların en aza indirildiği, üzülüp sıkıldığın şeyi yapmaya gerek olmadığı savunulmuştu. Ders çalışmak yerine Yunan kültürünün oyunlarının oynandığı okullar yaygınlaştı ABD'de.

Bir nesil harcandıktan sonra çıkan sonuç:

1-Çocuklar onlardan talep edilmedikçe öğrenme zahmetine katlanmayacaklardır.

2-Özdenetimin kendiliğinden gelişeceği varsayımı modern bir safsatadır.

3-Okul ortamı kurallı ortam olmalıdır. Akademik disiplin olmadan öğrenme olmaz.

4-Cocuklar kişilik sınırlarını sosyal ilişkiler esnasında öğrenirler. Sınıflarda olup bitenler toplumda var olan sorunlardan farklı düşünülemez.

5-Sosyal bağları zayıflatmak insanı yalnızlaştırdı.

6- Somut zevklere sinir koyup ilerde daha büyük zevk, başarı duygusunun zevki, iyilik yapmanın zevkini onların gelişen beyinlerini işlemek.

7-Sorumsuz davranışların ilerde acı ve üzüntü getireceğini bilmelerini sağlamak.

8-Siddet yetenekleri geliştirmedi, sosyal ilişkilere zarar vererek insanları yalnızlığa götürdü.

9-Ekonomik verimlilik için açgözlü ve bencil olmak gerekmediği, erdemli olmanın faydacı olmaktan daha karlı olduğu.

10-Eylemle sorumluluk arasındaki kritik bağı sosyal sınırları öğrenerek yaşatmak gerektiği.

11-İdeal eğitimcinin çocuğun gördüğünü gören hissettiğini hisseden ona model olan eğitimci olduğu.

12- Yetişkin liderliğinden ve rehberliğinden yoksun çocuğun kendi rehberliğinden yoksun çocuğun kendi kendinin patronu olduğu ve bildiğini okuduğu böylece anti sosyalleştiği gibi sonuçlara varıldı.

Nasıl hissediyoruz?

Beyin vücudumuzu yöneten her gün hakkında yeni şeyler öğrendiğimiz önemli bir organımız. Ruh yapımız beyin vasıtası ile kendisini ifade ediyor. Bir müzik aleti düşününüz eğer arızalı ise sanatçı onunla eserini icra edemez. Yahut müzik aleti gayet sağlam ama sanatçıda sorun varsa eser yine ifade edilemez. Ruh ve kişilik yapımız ile beyin arasındaki ilişki de böyledir. Beynimiz ve kişiliğimizdeki sorunlar ayrı ayrı hayatımızı etkiler. Kişiliğimize gerekli olan her bilgi beynimize elektriksel ve kimyasal harflerle yazılır. Beyni doğru kullanan insanlar akıllı ve mantıklı olurlar.

Beynimiz bir kilogramdır. Biraz ağır küflü peynir gibi kokan peltemsi bir organ görünümündedir. Kafatası içinde güvenli bir yerdedir. Beynimiz insan olmamızı sağlayan temel organdır. İnsani özelliklerimiz beynimize yazılmıştır. Beynimiz hiç uyumadan 24 saat yorulmadan çalışır.

Kocaman kıvrımlı cevize benzeyen beyin vücudumuzda ve kişiliğimizde olup biten her şeyi denetler. Her duygu ve davranışın temsil edildiği beyin alanları vardır. Ön loblar anlama, kavrama, algılama, planlama gibi zihinsel eylemleri, sol yarım küre rasyonel beyin dediğimiz akılcı özellikler olan konuşma, mantıklı düşünme, hesaplama gibi karmaşık hareketlerden sorumludur. Sağ yarım küre kelimelere anlam katar. Resim, müzik sanat duygusal becerileri sağ beyin düzenler. Resimlerle düşünmek sağ beynin bir özelliğidir. Beynin köprüsü de vardır. Nasırsı bir madde olan Carpus Callosun iki beyin arasında köprü görevi görür. Ameliyatla kesildiğinde ayrık beyin denilen vücudun sağ sol yarısını koordine edemeyen, mantıklı konuşma ve doğru hissetmeyi başarmayan bölünmüş kişilikler ortaya çıkar. Badem büyüklüğündeki amigdali ameliyatla alınan insan çok güzel konuşabildiği halde bunları hissedemez. Bu kişilerde sevgi, nefret gibi duyguların yaşanmadığı bir duygusal körlük oluşur. Duyguları eğitmek aslında beynin bu bölgesini eğitmek demektir.

Öfke, kıskançlık, şüphecilik, korku gibi duygular esasen beynimizdeki elektriksel ve kimyasal değişimden başka bir şey değildir.

Nöron beynimizin temel taşı olan sinir hücresidir. Binlerce kolu ile ahtapota benzeyen bu kollar doğumdan ölüme kadar sürekli değişen bir hareketliliğe sahiptir. Doku kültürlerinde insan sinir hücresinin kolları maymun sinir hücresine doğru değil, diğer insan sinir hücresine doğru hareket ettiği gözlemlenir.

İnsan beyninde 140 milyar civarında hücre sayısı vardır. Bir hücrenin 2-10 bin hücreyle bağlantılı olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurduğumuzda karşımıza müthiş bir manzara çıkacaktır. Bu bağlantı bir kuşun beyninde 1-2 kadardır. Beyinde mesajların da hızı yine şaşırtacak boyuttadır. Mesajların hızı saatte 580 km'ye ulaşır biçimdedir.

Bir gram beynin arasındaki ağ bağlantıları dünyadaki telekomünikasyon ağlarından daha fazla ağı ihtiva ediyor. Bir sinir hücresi aynı anda binlerce sinyal alabilen kapasiteye sahiptir. Bir mesaj beynimizde trilyonlarla farklı yollardan birini izleyebilerek yerine ulaşır.

Beyin vücudun toplam ağırlığının sadece %2 sini oluştururken vücudumuza giren oksijenin %25'ini kullanır. Atmosferdeki %1 oksijen azalması beynimize ;5 olarak yansır.

Beynimizin trafiği tıpkı bir şehir trafiğine benzer. Binlerce yol elektriksel ileti ile çalışırken trafik kavşakları da kimyasal olarak çalışırlar. Sinaps denilen küçük boşluklarda ki kimyasallar (Serotonin, Dopamin, Noradrenalin) azaldığında ileti yavaşlar ve psikolojik rahatsızlar ortaya çıkar. Depresyondaki insanların beyninde mutluluk kimyasalı olarak bilinen serotonin hızla tüketilir. İlaçlarla yanlış tüketim önlenerek kişi tedavi edilebilir. Eğer kişide genetik bir akıl hastalığı varsa genler yanlış protein üretirler. Yanlış proteinin serotonin salgısını bozar. Böyle durumlarda serotonin salınımını düzenleyen ilacın hayat boyu kullanması gerekebilir.

Beynimiz elektriksel ve manyetik sinyaller üretir. Çalışan her elektrik motorunun radyasyon üretmesi gibi insan beyni de radyasyon üretir. Beynin ürettiği elektriksel sinyaller kaydeden alete EEG denilir. Beynin hangi bölgesinin hangi tür elektriksel sinyal ürettiğini otomatik analiz yapan makinalara bilgisayarlı EEG veya beyin haritalama cihazı denilir. Bu cihaz beynin elektriksel fonksiyonu ile ilgili hekimlere bilgi verir. Manyeto EEG de ise beynin manyetik alanlarını kaydeden grafisi alınır.

Konuşmayı öğrenmek:

İnsan beyninin en şaşırtıcı işlevi çocuğun konuşmayı öğrenmesidir. Bir maymun yavrusu insanlar arasında ne kadar kalırsa kalsın konuşmayı öğrenemez. İnsan yavrusu vahşi ormanda kaldığı zaman beraber yaşadığı canlıların seslerini öğreniyor. Büyüme çağından sonra insanların arasına alınsa bile arktik konuşmayı öğrenemiyor. Hayatımızın ilk beş yaşında öğrendiklerimiz hayatımızın geri kalanında öğrendiklerimizden daha fazladır. Sevgiyi, nefreti, insanlığı hayatın ilk beş yılında büyük ölçüde öğrenmiş oluyoruz. İleri yıllarda belki birçok entelektüel enerjimizi yanlış öğrendiklerimizi düzeltmeye harcarız.

Doğumdan sonra yeni beyin hücreleri üretilmez ama bağlantı sayısı artarak beyin büyük ve yeni beceriler kazanır. Anlama, kavrama, planlama gibi zihinsel, konuşma gibi dil, sabırlı olma, sevmek, öfke, kıskançlık gibi duygusal beceriler hep beynimize yazılı becerilerdir. Bir kişinin düşüncesin in, inançlarının değişmesi demek beynindeki "network " değişmesi demektir.

Sonuç:

İnsan beyninin sosyal ve duygusal becerileri düzenleyen alanlarının zihinsel becerileri düzenleyen alanları gibi eğitilmeye ihtiyacı vardır. Ezberci eğitim sisteminde sadece bilgi yükleme vardır. Akademik başarı önemsenir. Öğrenmeyi öğreten eğitim sisteminde bilgiye ulaşma yolları öğretilir. Öğrencinin eline bilgi hazinesinin anahtarları verilir. Bilgi girdisinin içinde sosyal ve duygusal bilgi girdisi de önemsenir.”

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:26 Ağustos 2020Yayınlanma Tarihi:26 Temmuz 2019

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.