Kurak hava grip salgınını tetikliyor

Kurak havalarda alerjenler solunum yoluyla vücuda girdiği için alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları riski artıyor.

Kurak havalarda alerjenler solunum yoluyla vücuda girdiği için alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları riski artıyor. kurakgripErciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erkan, kurak ve kirli havanın solunum yolu enfeksiyonlarının tetikleyicisi olduğunu belirterek, "Yağışlar, havada asılı kalan ve insanların hastalanmasına neden olan partikül madde ile alerjenlerin inmesini sağlar. Kurak havalarda alerjenler solunum yoluyla vücuda girdiği için alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları sıklıkla görülür ve salgın riski artar" dedi.

Erkan, kış döneminde araçların egzoz gazı ve ısınmak için kullanılan yakıtların hava kirliliğini ciddi oranda artırdığını, birçok hastalığa davetiye çıkardığını söyledi. Kirliliğin, havada asılı kalan partikül madde ve alerjenlerin ancak yağmur veya kar gibi yağışlarla inebileceğini vurgulayan Erkan, şunları kaydetti: "Havadaki bütün tozu, emisyonla salınmış her türlü pisliği yağış temizler. Türkiye'de şu anda kurak hava hakim olması nedeniyle özellikle grip vakaları ve salgınlar sıklıkla görülüyor. Çünkü yağışlar, havada asılı kalan ve insanların hastalanmasına neden olan partikül madde ile alerjenlerin inmesini sağlar. Kurak havalarda alerjenler solunum yoluyla vücuda girdiği için alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları sıklıkla görülür ve salgın riski artar. Bu dönemde özellikle astım, alerji, KOAH, kronikleşmiş akciğer hastalıkları, faranjit, sinüzit ve kalp rahatsızlığı bulunanların çok dikkatli olması gerekiyor." Kurak ve kirli havada mümkün olduğunca dışarı çıkılmaması ve uzun süre kapalı ortamlarda, kalabalık mekanlarda durulmaması gerektiğine dikkati çeken Erkan, insanların grip mikrobunu bir yerden başka yere taşıması sonucu salgın oluştuğunu ifade etti. Özellikle çocuklar, hamileler, yaşlılar, akciğer ve kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyonu olanların, iğne veya organ nakli yaptırmış kişilerin, kemoterapi tedavisi görenlerin, gribal enfeksiyonlara yakalanma riskinin yüksek olduğunu belirten Erkan, şu uyarılarda bulundu: "H3N2 virüsü, H1N1 virüsünden çok daha tehlikeli. Çünkü hastalık süresi daha uzun, semptomlar daha ağır. Adale ağrıları, yüksek ateş daha fazla görülüyor. O nedenle dikkat edilmesi gereken bir hastalık. Ayrıca vücut direncinin iyice düşmesi durumunda beyin iltihabı görülebilir ve bu da öldürücü olur. İnsanlar ateşlendiği zaman antibiyotik kullanılıyor. Hem antibiyotiğin kendi özelliğinden dolayı hem de vücudun mukavemet sisteminden dolayı bu dönemde antibiyotik kullanmak son derece zararlı" diye konuştu.

BOL SIVI TÜKETİLMELİ Gribin en önemli tedavisinin istirahat olduğunu ifade eden Erkan, bu dönemde C vitamini açısından zengin besinler tüketilmesi ve bol miktarda sıvı alınması gerektiğini söyledi.

Özellikle günde bir portakal ve birkaç mandalinanın hem vücudun sıvı alımına destek olduğunu hem de C vitamini ihtiyacını karşıladığını belirten Erkan, "Kırmızı biber de C vitamini ve antioksidan bakımından çok zengindir. Keşke mevsiminde kırmızı biberin konservesi yapılsa da bu dönemlerde tüketilse. Grip vakalarında ilaçtan mümkün mertebe uzak durmak gerekiyor. Ama semptomlar çok ağır ise ateş düşürücüler kullanılabilir. Ayrıca evlerde de mutlaka kalorifer petekleri veya sobaların üzerine ortamı nemlendirmesi için su kapları konulmalıdır. Çünkü kalorifer ve soba odadaki nemi kurutur. Bu durumda gribin daha ağır seyretmesine neden olur" diye konuştu. Erkan, bu dönemde hastalara yemek yemeleri konusunda ısrar edilmemesi gerektiğini de vurguladı. A.A

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:16 Ocak 2014Yayınlanma Tarihi:25 Ocak 2014

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.