


San  Francisco’daki Langley Porter Psikiyatri Enstitüsü’nden Louann Brizendine  başkanlığında toplanan klinik doktorları teşhis koymakta zorlandıkları bir  vakayı tartışıyorlardı. Hastanın öyküsü şöyleydi: Başarılı, üst düzey bir  yönetici olan kadın hasta, anneliğinin yanı sıra iş düzenini sürdürmekte  zorlandığından, kısa süreli bellek kayıpları yaşadığından ve sürekli olarak  endişe içinde olduğundan yakınıyordu. 
  
  Hastasına teşhis koymakta zorlanan  doktoru, laboratuvar testlerinin normal, genel zihinsel sağlığının sağlam  olduğunu ve ailesinde erken ortaya çıkan Alzheimer hastalığı olmadığını  açıkladı. 
  
  Toplantıda bulunan genç doktorlar böyle bir vakada ne  yapılması gerektiği konusunda kararsızdılar. 
  
  Kadınlardaki psikiyatrik  bozukluklar konusunda uzman olan Brizendine, doğrudan kadının hormon durumunu  sordu: "Hala emziriyor mu?" Evet, hasta çocuğunu anne sütüyle besliyordu. "Gece  uykuları nasıl?" "Kocası bebeğin bakımında kendisine yardımcı oluyor mu?"  
  
  Brizendine, çocuğunu sütüyle besleyen sıradan bir kadında oksitosin ve  prolaktin hormon düzeyinin yüksek olmasına bağlı olarak daha uyanık olduğunu,  cinselliğe olan ilgisinin azaldığını, kolaylıkla paniğe kapıldığını açıkladı.  Hastadaki belirtilerin nedeni bu olabilir miydi?
  
  Kadınlar ve hormonlar
  
  Psikiyatri son  yıllarda kadın hormonları üzerinde durmakla birlikte bu konuyu derinlemesine  araştıranların başında Brizendine geliyor. 
  
  Son 20 yıldır, önce Yale’de  tıp öğrencisi, daha sonra Harvard Tıp Fakültesi’nde öğretim görevlisi, son  olarak da San Francisco’daki Kaliforniya Üniversitesi’nde Kadın Duygudurum ve  Hormon Kliniği yöneticisi olarak çalışan Brizendine, özellikle kadınların  zihinsel sağlığı, beyin kimyası ve sinir ağlarının birbirleriyle etkileşimine  odaklandı. 
  
  "Female Brain-Kadın Beyni" adındaki kitabını kadınların  kendilerini daha iyi tanımaları için yazdığını belirten Brizendine, "Yıllardır  bilimin bana söyledikleriyle, siyasi görüşlerim arasında çok büyük çelişkiler  yaşadım. Fakat kadınların dünyayı erkeklerden farklı algıladığına inanıyorum.  Eğer kadınlar bu farklılıkların farkında olursa yaşamlarını yönlendirirken daha  doğru kararlar alabilirler" diyor.
  
  Geniş tartışma alanı
  
  Brizendine  kitabında zengin klinik deneyimleri ile, son 10 yıldır diğer sinirbilimcilerin  yürüttüğü sayıları binleri bulan araştırmaları bir araya getirmiş.  
  
  Deneyim ve çalışmalardan çıkarttığı sonuçlar bazılarına sağduyunun sesi  gibi gelse de diğerlerinin de bu görüşleri kabul etmekte zorlanmayacağı  düşünülüyor. 
  
  Brizendine, yalnızca kız çocukların kamyon yerine bebekleri  tercih etmesinin altında yatan biyolojik nedenleri taştırmaya açmakla kalmıyor,  aynı zamanda genç bir kızın alışverişe ve cep telefonundan mesaj göndermeye  niçin bu kadar meraklı olduğunu hormonlarla açıklamaya çalışıyor.  
  
  Cinselliğe  düşkünlük
  
  Kadınların cinselliğe erkekler kadar düşkün  olmamasının nörolojik nedenlerini açıklarken, genetik açıdan mükemmel bir bebeğe  sahip olmak adına, kadınların niçin evlilik dışı ilişkilere yöneldiğine de  açıklık getiriyor. 
  
  Ayrıca beyin kimyasındaki değişimden dolayı menopoz  sonrası dönemde kadınların yanlış giden evliliğini kurtarmak yerine, niçin  boşanma avukatına başvurduğunu da açıklıyor. 
  
  Brizendine’inin görüşlerine  karşı çıkanlar, kadın erkek arasındaki farklılıkları biyolojik nedenlere  bağlamanın saçmalık olduğunu ileri sürerek, bu farklılıkların önemsenmemesi  gerektiğini savunuyorlar. 
  
  Geçen yıl dünyanın önde gelen psikologlarından  Janet Hyde kadın ve erkeklerin duygularını ve davranışlarını karşılaştıran  çalışmaları inceledikten sonra cinsiyetler arasındaki farkın istatistiksel  olarak "sıfıra yakın" olduğunu belirtmiş. Hyde’a göre "Cinsler arasında  açıklanması gereken herhangi bir fark yoktur."
  
  Kadınların beyni daha karmaşık
  
  İnsan  aklının karmaşıklığından etkilenen Brizendine, kadının zihinsel yapısının  erkeklerden daha karmaşık olduğunu savunuyor. 
  
  Öğrencilik döneminde  hocalarının bu görüşüne katılmadığına dikkat çeken Brizendine, kadınları ve  hormonları bir arada incelemenin her zaman tepki çektiğini söylüyor.  
  
  Hocalarının "Kadın hormonları her şeyi arap saçına dönüştürüyor"  şeklindeki yorumları Brizentine’in çalışmalarında her zaman yalnız kalmasına yol  açmış.
  
  Neyse ki 1990’lı yıllara gelindiğinde bilim dünyası tıbbi açıdan  kadınların yalnızca "küçük boyutlu erkek" olmadığını kabul ederek kadın ve  erkeği ayrı ayrı incelemek üzere yüksek miktarda araştırma fonları  ayrılmış.
  
  O dönemde kadın ve erkeğin psikiyatrik yapısını ayrı ayrı ele  almayı tercih eden Brizendine, "Bu hastalar hormonlarının duygularını nasıl  etkilediğini anlatmaya çalıştığı zaman doktorları onları başından atmaya  bakıyordu" diyor. 12 yıl önce kendi kliniğini aça bilim kadını, bugün yılda 600  kadını psikofarmakoloji ve bilişsel davranışsal terapi ile iyileştirmeye  çalışıyor.
  
  Yüzde 11 daha fazla  nöron
  
  Son 6 yıldır sinir görüntüleme ve  sinir-endokrinolojisinde izlenen gelişmelere bağlı olarak kadın ve erkeğin  beyinlerini farklı çalıştığı artık görülüyor. 
  
  Örneğin farklı düzeylerde  östrojen, kortizol ve dopaminin kadınlara stresi erkeklere göre daha fazla  yükselttiği izlenmiş. Birkaç ödenmemiş fatura kadınlarda hormonları aşırı  çalıştırarak bir felaketin gelmekte olduğu izlenimini uyandırıken, erkeklerde  böyle bir tepki ancak fiziksel bir tehdit aldığında ortaya çıkıyor.  
  
  Kadın beyinlerinde duygu ve belleğe ayrılan kısımlarda yüzde 11  dolayında daha fazla nöron bulunuyor. Ayrıca kadınlarda daha fazla miktarda  "ayna nöronları" bulunduğu için diğer insanlardaki duygusal dalgalanmaları daha  iyi algılayabiliyorlar.
  
  Tepkiler de  var
  
  Brizendine’in bu görüşleri bilim dünyasında sert tepkilere  de yol açıyor. Iowa Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden psikiyatrist ve sinir  görüntüleme uzmanı Dr. Nancy C. Andreasen, insan davranışlarında yetiştirilmenin  çok büyüt bir rolü olduğunu, biyolojiye odaklanmanın anlamsız olduğunu ileri  sürüyor: 
  
  "Beyinde ölçülebilen farklılıklar her zaman kadınları ezmek ve  bastırmak için kullanılmıştır." 
  
  Bu eleştiriler Brizendine’i yolundan  döndürecek gibi görünmüyor. 
  
  Gelecekte kadınların beyinlerindeki  farklılıktan dolayı aşağılık duygusu yaşamayacaklarına inanan Brizendine,  "İlerde kadınlar duygusal dalgalanmalarıyla nasıl başa çıkacaklarını  doktorlarından öğrenecekler. Bugün kadınları farklı kılan özellikler gelecekte  onları daha güçlü kılacak" diyor.
  
  Kadın Beyni
  
  Nöropsikiyatrist Louann  Brizendine, kadın ve erkeğin farklı davranışlarının altında beyin kimyası ve  genetik bağlantılarının yattığına inanıyor. Brizendine’e göre kadınların  duygularını ve davranışlarını bu şemada gösterilen beyin bölgeleri  şekillendiriyor. 
  
  A) Prefrontal  Korteks: Öz denetimden sorumlu kısım. Amigdala’nın saldırgan  dürtülerini frenler. Bu bölge kadınlarda erkelere göre daha büyük ve daha erken  olgunlaştığı için kadınlar daha sabırlı ve uzlaşmacıdır.
  
  B) İnsula: Empati ve sezgiden sorumlu  kısım. Kadınlar yüz ifadesi gibi söze dökülmeyen ipuçlarını okumakta erkeklerden  daha yeteneklidir. Çünkü insula denilen beynin iç kısmındaki adacık kadınlarda  daha büyük ve daha faaldir. 
  
  C)  Anterior Cingulate Korteks (Ön Halka Korteksi): Endişe ve karar verme  mekanizmasından sorumlu kısım. Karar verirken seçenekleri tartar. Ayrınca stres  ve duygudurum merkezidir. Kadınlarda daha büyüktür. Dolayısıyla kadınlar  endişelenmeye daha meyillidir. 
  
  D)  Hipokampus: Duygusal bellekten sorumlu kısım. Anıları oluşturur,  depolar ve erişimi sağlar. Kadınlarda daha büyük ve faal olduğu için kadınlar  duygusal olayları erkeklere göre daha ayrıntılı bir şekilde  anımsar.
  
  E) Hipotalamus:  Hormon kontrolünden sorumlu kısım. Hormonları yönetir. Kadınlarda erkeklere göre  daha erken bir evrede faal duruma geçer. Dolayısıyla kadınlar ergenlik çağına  daha erken girerler ve hormon dalgalanmalarına daha  duyarlıdırlar.
  
  F) Hipofiz Bezi:  Annelik içgüdüsünden sorumlu kısım. Hipotalamus ile hipofiz bezi uyum  içinde çalışarak hormon bezlerini kontrol altında tutar. Hamilelik sırasında süt  üretimini tetikler ve annenin bebeği beslemesini sağlar.
  
  G) Amigdala: saldırganlıktan sorumlu kısım.  Güçlü duygular, öfke ve korku bu kısımdan doğar. Kadınlarda daha küçüktür;  dolayısıyla kavgaya ve fiziksel risklere girmeye  gönülsüzdür.
KAYNAK: //www.hurriyet.com.tr/
Paylaş