

 Psikiyatri  dalında tanı koymada en etkili kılavuzun hazırlanmasına katkıda bulunan  uzmanların giderek ilaç şirketleriyle parasal bağlantılar içinde olmaları, bu  kılavuzda yer alan önerilerin bağımsız ve tam bilimsel olmayacağı kaygılarını  giderek artırıyor.
Psikiyatri  dalında tanı koymada en etkili kılavuzun hazırlanmasına katkıda bulunan  uzmanların giderek ilaç şirketleriyle parasal bağlantılar içinde olmaları, bu  kılavuzda yer alan önerilerin bağımsız ve tam bilimsel olmayacağı kaygılarını  giderek artırıyor. Tanı  koymanın son derece ustalık gerektirdiği bir alan olan psikiyatride, bu tür  olası çıkar ilişkileri işi daha da içinden çıkılmaz kılıyor. Ruhbilimciler tanı  koyarken, ruhsal hastalıkları ve tanı ölçütlerini sınıflara ayıran Ruhsal  Hastalıklar Tanı ve İstatistik Kılavuzu’ndan (RHTİK) yararlanırlar.  
  
  Stanford Üniversitesi biyoetik uzmanlarından Mildred Cho,"Farklı türde  hastalıkların olması farklı ilaçlara gereksinim duyulmasını sağlıyor. İlaç  şirketleri hastalıkları sınıflandıranları belli ödüller karşılığında  yönlendirebiliyorlar," diyor. 
  
  Paneldeki ilacın  adamları
  
  Massachusetts Üniversitesi klinik psikologlarından  Lisa Cosgrove’un bu tür sorunlarla ilgili kaygıları "adet dönemi öncesi disforik  bozukluğun" kılavuza eklenip eklenmemesi konusunda oluşturulan bir panelin çoğu  üyesinin, Eli Lilly şirketinden para aldıklarını öğrenmesiyle birlikte ortaya  çıktı. 
  
  Şirket söz konusu rahatsızlığın sağaltımı amacıyla Sarafem adıyla  yeniden piyasaya sürdüğü Prozac için 2000 yılında Amerikan Besin ve İlaç  Dairesi’nin onayını aldı. Cosgrove, Medford Üniversitesi’nden Sheldon Krimsky  ile birlikte, başka RHTİK panel üyeleriyle ilaç şirketleri arasında da bu tür  parasal ilişkiler olup olmadığını araştırdı. 
  
  Kötü sonuçlar
  
  Bu ilişkiler arasında  araştırmalara maddi destek sağlamak, danışmanlık görevine atamak ve panellerde  konuşmacı olarak görevlendirmek gibi maddi çıkarlar da yer almaktaydı.  
  
  Cosgrove sonuçta "şizofreninin yanı sıra öteki ruhsal hastalıklar ve ruh  durumu bozuklukları" ile ilgili panel üyelerinin %56’sının bu tür ilişkiler  içinde olduklarını ortaya koydu. 
  
  Kılavuzdaki en ufak bir değişikliğin  bile reçetelere yansıyacağına dikkat çeken Cosgrove, bunun çok ciddi sonuçlar  doğurmasından kaygı duyuyor. 
  
  Kılavuzu yayımlayan Amerikan Psikiyatri  Derneği uzmanların bu tür parasal ilişkilerden etkilenmediklerini öne sürmekle  birlikte, 2011 yılında yayımlanması beklenen yeni kılavuzun oluşturulmasında  görev alacakların bu tür ilişkilerle ilgili olarak bildirimde bulunmaları  gerekeceğine de dikkat çekiyor.
  
  KAYNAK: //www.hurriyet.com.tr/bilim/
Paylaş